Araba bir deponun önünde durdu. Hala nereye geldiğimizi anlamıyordum. Aras bir şey mi planlıyor? Ona güvenmeli miyim? Ona hiç güvenmiyorum.
"Gözlerini bağlayacağım." dedi Aras. Kaşlarımı çatarak ona baktım. Neden gözlerimi bağlayacak ki? Ne gerek var? "Neden?" Aras ceketinin iç cebinden siyah bir kumaş parçası çıkardı. "Sürpriz güzelim."
Amacı ne? İyi şeyler olduğunu pek sanmıyorum. Hatta hiç sanmıyorum. Eminim, iyi şeyler olmuyor. "Ne gerek var ki?" Aras uzanıp kumaşı gözlerime bağladı. Sabırla derin bir nefes aldım. Arabanın kapısı açıldı. Aras düşmemem için hem elimi, hem belimi tuttu. "Nereye gidiyoruz?" diye sordum. "Sabret biraz."
Büyük bir gürültü ile bir kapı açıldı. Muhtemelen deponun kapısı. Telefonumun melodisi depoyu doldurdu. "Aras telefonumu verir misin?" dedim. "Bekle bir saniye." Aras eli bıraktı, diğer elini ise belimden çekti. Bir anda yerden havalandım. "Sorun yok, ben kucağıma aldım." dedi Aras. Bir eli bacaklarımın, diğer eli ise belimin altındaydı. Aras beni bir yere oturttu. Bir koltuğa, rahat bir koltuğa.
"Atlas arıyor." dedi Aras. Elimi uzattım. Nerede olduğunu bilmediğim için sadece karşıma uzattım. Aras telefonu elime verdi. "Açtım ben." dedi. Telefonu kulağıma dayadım.
"Ne var Atlas?" dedim. Ona olan öfkem hala geçmemişti. "Hala mı?" dedi Atlas telefonun öteki ucundan. Sabırla derin bir nefes aldım. "Sence? Ya Atlas aptal bir kız için herşeyi mahvettin! Ben sana öfkeli olmayayım da kim olsun?" Aras yanımda olduğu için elbette üstü kapalı konuşuyordum. Ona planımı anlayacak değilim.
"Herşey altüst oldu! Herşey!"
"Ya Beste," dedi Atlas. Derin bir nefes aldım. Sakinleşmek adına yumruğumu sıktım. "Özür dilerim, tamam mı?"
"Tamam!" telefonu kulağımdan çektim ve kapatma yerine bastığımı umarak telefon ekranında bir yere bastım. Ellerimi uzatıp gözümde ki kumaşı çözmeye çalıştım, ama Aras benden önce davranıp çözdü."Bir sorun mu var?" dedi Aras. Başımı iki yana salladım. "Hayır." Aras anlatmak istemediğimi anlamış olmalı ki üzerime gelmedi. Gözlerimi ondan ayırıp önüme çevirdim. Ama beklemediğim bir manzara beni karşıladı. Üstü başı kan, ağzı yüzü yamulmuş ve morarmış, kıyafetleri yırtık bir halde Eren vardı karşımda. Yerde dizlerinin üzerinde duruyordu, elleri arkadan bağlanmıştı.
"Sürpriz." dedi Aras. Yutkundum. Eren fena halde dayak yemişti, her yeri kan içindeydi. Beter olsun inşallah.
"Nasıl buldun?" dedi Eren'in arkasında bekleyen Ali. "Bence çok güzel." dedi Ali'nin yanında bekleyen Bora. "Bence de." dedi ikisinin de yanında bekleyen Fatih. "İdare eder." sert ve acıyan bakışlarla Eren'e bakıyordum. Gebermesi dileği ile. Gerçi sağlam çıkacağa da benzemiyor.
Açıkçası, aksi olsun istemem."Şimdi ben, sana dokunan parmaklarını teker teker keseceğim. Senin bir şey yapmana gerek yok, sadece izle. " dedi Aras.
----
"Bora!" diye seslendim. Bora elinde ki alışveriş paketleri ile yanımda yürümeye devam etti. "Bir şey sorabilir miyim?" onu başımla onayladım. "Biz Kumru için gelmedik mi? Ne bunlar?" omuz silktim. "Kendi ihtiyaçlarım."
Ben alışveriş yapamaz mıyım sanki? Hep o mu?
"Gel şu mağazaya girelim." Bora bir şey diyecekken onun sözünü kestim. Bora sabırla derin bir nefes alıp peşimden geldi. Birkaç bikini alacağım. Sonuçta tatile gidiyoruz, hem İtalya'da hava burada olduğundan daha sıcak. Yani denize girebilirim.
"Ya Beste ben yoruldum." diye mızmızlandı Bora. Ona göz devirdim. "Bora susar mısın? Kumru'ya birazdan takı almaya gideceğiz." elime bir şort aldım. Sahilde giyebilirim bu şortu. Yanıma gelen satış personelinin eline şortu verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntikam (+18)
ChickLitBir silah sesi... Tüm hayatımı alt üst eden o ses. Zihnimden asla çıkmayacaktı bu ses. Ben daha ilk sesin şokunu atlatamadan ikincisi yükseldi. Ateş eden kişi bendim ama, yaptığım şeye inanamıyordum. Katil olmuştum... Hemde anne babamın katili. Sil...