Her temmuz ayında olduğu gibi bu temmuzda da Morte mükemmeldi. Ilık esen rüzgar saçlarınızı uçuşturuyordu. Güneş ise kavurucu derecede sıcak olmayan bir şekilde içinizi ısıtıyordu.
Dalgaların kıyıya çarparken çıkardığı sesleri dinlerken Karina gözlerini kapatmış ve sırtını Haruto'nun göğsüne yaslamıştı. Etrafta fazlasıyla şezlong olmasına rağmen ikisi bir tanesine beraber oturmuşlardı.
Karina şezlongda yattığı yerden doğrulmak için bir hamle yapmışken Haruto'nun beline dolanan kolları buna engel oldu. Aslında kalkmasını gerektiren hiçbir şey yoktu ama son yarım saattir aynı pozisyonda oturduğu için her yeri tutulmuştu.
"Nereye?"
Haruto'nun boğuk sesini duyunca "Bacaklarım tutuldu." diye sızlandı. "Biraz yürüyeceğim."
"O zaman beraber gidelim."
Sabahın erken saatleri olduğu için insanların çoğu daha ortaya çıkmamıştı. Çoğu dün yapılan taç giyme töreninden dolayı geç saatlerde ayakta kalmış olmalıydılar.
Bu, bir yandan da boş plajda açık olan büfeye doğru yürüyen ikilinin işine geliyordu. Onları sabahın bu erken saatinde rahatsız edebilecek tek şey rüzgarın biraz fazla esmesi veya büfeden etrafa yayılan yemek kokularıydı.
Karina büfede bekleyen kadından ikisi için de limonata aldığı sırada Haruto plajın çıkışını gösterip "Okyanusu biraz daha yukarıdan izlemeye ne dersin?" dedi.
Karina içeceklerini alıp Haruto'nun peşinden plajın çıkışından çıktı ve diğer yerlere göre kısmen yüksek olan ve okyanusu daha iyi görmelerini sağlayan bir duvara ilerlediler.
Önce Haruto duvarın üstüne çıktı ardından da Karina'nın çıkmasına yardım etti. Beraber soğuk limonatalarından içerlerken Karina Haruto'ya dönüp "Buraya bunu konuşmaya gelmedik ama, savaş neden başladı Haruto?" diye sordu.
İşten ve çetenin yoğunluğundan uzaklaşmak için geldikleri bu yerde Karina yine aynı konuları gündeme getiriyordu. Fakat Haruto'nun bunu konuşmaktan rahatsız olmadığını da biliyordu. Karina ile tanışana kadar hayatı sadece Morte-Tamsha savaşı olduğu için bunları konuşmak ona sıkıcı gelmiyordu.
"Sadece tahmin edebiliriz. Daha ilerisini Olivier'ın bile bildiğini sanmıyorum. Tamsha kendi içlerindeki bir sebepten ötürü bir anda savaş başlatmış da olabilir ya da halkın da dediği gibi İlk Nesil'den olanlarla da alakalı olabilir."
Karina tırnağını ısırırken bir şey söylemek istiyor ama söylemekten emin değilmiş gibi duruyordu. Haruto da bunu anlamış olacak ki "Aklında ne var?" dedi.
Karina derin bir nefes aldıktan sonra "Belki de bu savaşın amacı büyük bir sırrın üstünü kapatmaktır?" dedi.
"Nasıl yani?"
"Belki de istedikleri şey İlk Nesil'den olanlar değil de onlarla ilgili bir sırrın üstünü kapatmaktır. Mesela amaçları İlk Nesil'i yok etmek değil de onları ele geçirmek olabilir."
Haruto düşünceli bir ifade ile ona bakarken Karina aklına gelen fikirleri bir bir saymaya devam etti. "Ben ve benim gibi olanların ne kadar büyük bir gücü elimizde bulundurduğunu biliyorsun. Belki de amaçları bu gücü kendileri için kullanmaktır. Bir nevi köle gibi yani."
Haruto şaşkınlıkla "Haklı olabilirsin." dedi. "Daha önce Cedric'in İlk Nesil hakkında yaptığı araştırmaları görmüştüm. Onların güçlerinden ve hâlâ olup olmadıkları ile ilgiliydi."
Karina bakışlarını okyanusa çevirdiği sırada dalgın dalgın "Belki başından beri Cedric de işin içindeydi. Bir ajan gibi, düşünsene." dedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/271512848-288-k343487.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşayan Ölüler
Science Fiction{Bilim Kurgu, Romantik} Karina hatırlamadığı bir geçmişe sahipti. Ne ailesini ne de küçüklüğünün geçtiği ülkeyi hatırlıyordu. Ailesi savaştan kaçması için onu düşman ülke olan Tamsha'ya yolladığında tek bildiği onların varlığıydı. Zaten daha sonrası...