Önünde sonunu göremediği bir karanlık arkasında ise görebildiği tek şey olan beyaz bir duvar vardı. Ama bu duvarın bağlandığı bir yer de yoktu. Hiçliğin ortasında ortaya çıkmış gibiydi. Önünde onu bekleyen karanlık boşluk ise onu resmen kendine çekmeye çalışıyordu. Karina ise elinden geldiği kadar sıkı bir şekilde beyaz renkli duvara sıkı sıkı tutunmuştu.
"Karina!"
Bir anda birisi ismini seslendiğinde onu yutan karanlığı görmemek için yumduğu gözlerini açtı ve şaşkınlık içinde başını kaldırdı. Sesin nereden geldiğini anlayabilmiş değildi bu yüzden duyduğu tanıdık ses yüzünden etrafına bakınmak zorunda kalmıştı. Tekrar karanlığa doğru döndüğü sırada karşısında bir anda Haruto belirince göz yaşları bir an da gözlerini yakmaya başladı. O kadar uzun bir süredir onu görmemişti ki bir anda karşısında Haruto'yu böyle görmek onun canını yakmıştı.
"Haruto..." diye mırıldanırken elini ona doğru uzattı.
Saçları dağılmış, üzerindeki gömlek yırtılmıştı. İnanılmaz derecede zayıflamıştı ve belindeki pantolon düşmek üzere gibi görünüyordu. Sol bacağı yırtılmış olan pantolonundan görünen bacakları kendisini taşıyamayacak kadar güçsüz duruyordu. Daha öncesinde Karina'yı hiç sorun yaşamadan taşıdığı kolları ise şu an bir dal kadar inceydi.
Duvardaki elini çekip az önce korktuğu karanlığa doğru, Haruto'ya doğru yürürken ellerinin titremeye başladığını fark etti. Titreyen ellerini Haruto'nun omzuna koyarken "Ne oldu sana?" diye fısıldadı.
"Karina..."
Haruto cümlesinin devamını getiremeden yere yığıldı. Karina Haruto oraya yığılana kadar boşluğun ortasında bir yer olduğunu dahi fark etmemişti.
Karina, dudaklarından kaçan çığlığın ardından yere, Haruto'nun yanına çöktü. Onu omuzlarından tutarak doğrulttu ve sarsarak uyandırmaya çalışırken "Haruto! Uyansana! İyi misin?" diyordu. Elleri kemiklerinin hissedildiği yüzünde ve omuzlarında dolaşırken gözlerindeki yaşlar onu görmesini engelliyordu.
Elinin tersiyle gözlerini silerken dudaklarından dökülen tek şey Haruto'nun adının fısıltısıydı.
Başını kucağına aldı ve gözünün önüne düşen saçları kenara çekti. Boynunda bir zincirin bıraktığı morluklar ve kızarıklar, çenesinde ve elmacık kemiğinin üstünde de morluklar vardı. Kolları kesikler ile dolu, bilekleri de boynundaki yaranın benzerlerine sahiptiler.
Vücudundaki yaralara bakarken nefesi kesildi. Gerçek olamayacak kadar kötü duruyordu yaraları.
Karina Haruto'nun üzerine eğildi ve dudaklarına bir öpücük bıraktı. Kesik kesik aldığı nefeslerin arasında "Seni seviyorum Haruto. Ölme lütfen." diye fısıldadı zar zor.
Ona bunu kimin yaptığını görebilecekmiş gibi etrafına bakınırken karanlık boşluktan başka bir şey göremedi. Ama bunu ona kimin yaptığını bildiğine oldukça emindi.
Sam ve adamları dışında biri bunu yapmış olamazdıç
Ağladığı için görüşü bulanıklaşmış, nefes almak güç hâle gelmişti kendisi için. Ama son nefesini alsa bile kucağındaki Haruto'nun bedenini bırakmayacaktı.
"Ölme lütfen..." diye fısıldarken kolları arasındaki Haruto'nun görüntüsü silikleşti ve ardından yok oldu.
Neler olduğunu anlayamamış bir şekilde az önce Haruto'nun durduğu boşluğa bakarken bir uğultu duyuldu.
![](https://img.wattpad.com/cover/271512848-288-k343487.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşayan Ölüler
Science Fiction{Bilim Kurgu, Romantik} Karina hatırlamadığı bir geçmişe sahipti. Ne ailesini ne de küçüklüğünün geçtiği ülkeyi hatırlıyordu. Ailesi savaştan kaçması için onu düşman ülke olan Tamsha'ya yolladığında tek bildiği onların varlığıydı. Zaten daha sonrası...