10 Yıl Önce
Daichi
Teyzesi ve eniştesi öldüğünde düşündüğü ilk şey akrabalarının ölmüş olması değildi, kuzeninin hayatta kalıp kalmadığıydı.
Yıkılmış olan evlerine vardığında nefes nefeseydi ancak düşünebildiği tek şey kardeşi saydığı kuzeni Yusei'yi bulabilmekti. Zaten çok geçmeden de aradığını evin enkazında bulabilmişti.
Yüzü toz toprak içinde kalmış, saçları evin enkazındaki pislikten bembeyaz olmuştu. Yüzünde hafif yaralar olmasına rağmen kolunda ve bacağında birkaç derin yara vardı. Yusei'nin yaraları ile ilgilenebilecek tek kişi olan annesinin yanına götürmekte de gecikmemişti. İyileştiğinde ise Yusei'yi onlarla kalması için bir şekilde ikna etmeyi başarabilmişti.
Şimdi ona elindeki yemeği uzatırken bile tek düşündüğü onun sağlığıydı. Güçten düşmemesi için her gün az da olsa yemek yemesini sağlıyordu. İyi olmasını istiyordu; onun, annesinin, babasının ve kardeşi Yoko'nun.
Ailesinin ölümünün üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen psikolojik olarak ne Yusei toparlayabilmişti ne de Haruto onu mutlu etmeyi başarmıştı. Bu da hem Haruto'yu hem de Yusei'yi etkileyen bir olaydı. Kısacası Yusei'nin sağlıklı ve mutlu olması onu kardeşi gibi gören Haruto'nun da mutlu olması demekti.
Yusei Haruto'nun ona uzattığı tabağa bakarken "Yemeyeceğim." diye mırıldandı.
"Gerekirse zorla yediririm Yusei ama yemek zorundasın."
Yusei Haruto'dan iki yaş büyüktü ve orduya katılabilecek ardından da meslek sahibi olabilecek bir yaşa çoktan gelmişti. Her ne kadar Haruto'dan saklayabildiğini sansa bile ara sıra Tamsha ve Morte arasındaki savaşa katılmayı düşünüyordu.
Birkaç yıl önce Tarafsızlar ve Daichi arasındaki savaş sırasında atılan bombalardan birisi ailesini öldürdüğü günden beri aklındaki tek şey buydu. Savaşmak.
Yusei istemeye istemeye Haruto'nun ona uzattığı tabağı aldı ve yemeğe boş boş bakmaya başladı. Son üç aydır yaptığı gibi.
Haruto ondan küçük olmasına rağmen ailesinin tüm sorumluluğu ona verdiğini biliyordu. Kuzeni ondan büyük olmasına rağmen herhangi bir şey yapabilecek kadar bile kendinde olmadığından bu iş Haruto'ya kalmıştı.
Yemeklerini yedikleri sırada yer aniden hafif bir sarsıntı ile sallanınca Haruto kafası karışmış bir şekilde başını kaldırdı. Kaldırdığı gibi de onun gibi şaşkın olan Yusei ile göz göze geldi. Ardından Yusei'nin bakışları Haruto'nun arkasındaki televizyona kaydı ve kaydığı gibi de suratı dehşet dolu bir hâl aldı. "Yusei... Ne oldu?"
"Okul Haruto..."
Haruto'nun bakışları televizyona kaydığında haberlerde duyduğu tek şey bombanın Daichi'deki anaokullarından birisine düşmüş olmasıydı. Aynı zamanda kardeşi Yoko'nun da okuduğu okula.
Aniden yerinden kalkarken ne yaptığını bilmiyordu. Farkında olduğu tek şey montunu ve ayakkabısını giydiğiydi. Kuzeni Yusei ise ne yaptığını neredeyse hiç sorgulamadan Haruto gibi ayakkabısını giymiş, sokağa çıkmaya hazır hâle gelmişti. İkisi de konuşmadan anlaşmışlardı, Yoko'yu bulmaya gidiyorlardı.
Koşar adımlarla caddede ilerledikleri sırada savaşın birkaç yıl önce Daichi'de bıraktığı izlere bir kez daha şahit oldular. Yıkılan binaların yerine yeni dikilmeye başlanmış olan binaların inşaatları, bir yerlere gitmeye çalışan insanların tıklım tıkış dolu olduğu sokaklar ve sokakların ortasında patlamalar sırasında oluşan kocaman çukurlar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaşayan Ölüler
Ficção Científica{Bilim Kurgu, Romantik} Karina hatırlamadığı bir geçmişe sahipti. Ne ailesini ne de küçüklüğünün geçtiği ülkeyi hatırlıyordu. Ailesi savaştan kaçması için onu düşman ülke olan Tamsha'ya yolladığında tek bildiği onların varlığıydı. Zaten daha sonrası...