Geç kalmıştım.
Zaten ilk günümdü. Bir de geç kalarak dikkatleri üzerime çekmek istememiştim. Ancak yaklaşık yedi kez yanlış yöne sapıp mahallede büyük çaplı bir daire çizdikten sonra geç kalmam kaçınılmazdı. Ama taş kafanın yardımını kabul etmektense geç kalmayı yeğlerdim.
11C sınıf kapısının önüne geldiğimde yüzümün önüne düşen, terden yapış yapış olmuş saçlarımı düzelttim. Saçlarımın rengi de ilgisiz annemin kaygısız benliğine karşı bir tepkiydi. Okuldan ceza almıştım evet, ama saçlarımı boyadığım için değil, onları eski haline döndürmeyeceğim konusunda hocayla laf dalaşına girdiğim içindi.
Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Neyse ki tam adım okunurken sınıfa yetişmiştim.
"Eftalya Yaman."
Nefes nefese kapıdan içeri girdim, "Talya," diye soludum.
Öğretmen de afallamış görünüyordu. "Efendim?"
"Talya demeniz yeterli olur." Saçımı başımı düzeltip, koşuşturmacada iyice yukarı çıkan pileli eteğimi düzelttim.
Boğazını temizledi, "Şey, peki, Talya sınıfımıza hoşgeldin. İstediğin bir yere oturabilirsin."
Gözlerimle boş sırayı ararken tüm sınıfın dikkati üzerimde olduğundan süklüm püklüm olmamak için en tasasız tavrımı takındım. İlk izlenim önemliydi. "Sınıfta tek bir sıranın boş olduğunun farkındasınızdır umarım."
Öğrencilerden bir kıkırtı yükseldi.
"Haklısın." Öğretmenin bakışları boş sırayı buldu. "Jüpiter oğlum derse kulak ver, duvara konuşmuyoruz şurada."
Kaşlarım tuhaf bir açıyla büküldü. İlk kez sınıfımdaki normal isme sahip olmaya en yakın kişiydim. Kısmen. Bakışlarım bu beklenmedik ismin sahibini bulduğunda tek görebildiğim, sıraya bir kaniş tünemiş gibi görünmesine sebep olan kahverengi karmakarışık saçlarıydı. Hocayı pek de duymuşa benzemiyordu. Hoş, duysa da bunu pek umursayacağından emin değildim.
"Jüpiter dedim!"
Tık yok.
Hoca defterinden bir tomar kağıdı kopardığı gibi çocuğun kafasına fırlattı.
Oğlan mümkün olabilecek en yavaş şekilde gözlerini araladı, başını kaldırdı, kedi gibi bir güzel gerindi ve dümdüz hocaya baktı.
"Günaydınlar paşam, yastık yorgan getirseydin, daha rahat ederdin."
Jüpiter omuz silkti, "Bir dahakine artık hocam."
Bakışlarım öfkeden kıpkırmızı kesilmiş hoca ile ona pişmiş kelle gibi sırıtan Jüpiter denen çocuk arasında mekik dokurken kaşlarım hala tuhaf bir açıyla bükülüydü.
"Geçebilirsin kızım." Sırama göndermeden önce hafifçe kulağıma eğildi, "Her ne kullanıyorsa sakın kabul edeyim deme."
Yutkundum. Pekâlâ. Artık yanında oturmak istediğimden o kadar da emin değildim.
Kararsız adımlarla sıraya yaklaşırken çantamı yanına bıraktım.
"Sen de kimsin?" Kaşlarını çattı.
"Talya," dedim düz bir sesle.
Omuz silkip sırasının altını karıştırmaya başladı.
"Jüpiter," gözlerim sıra sıra yüzüklerin döşediği parmaklarında takılı kalmıştı, "Gerçek adın bu mu?"
Bakışlarını kaldırdı. "Ne önemi var. Sonuçta çağırdığında kafamı çeviriyor muyum? O zaman iş bitmiştir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PORSELEN KALP
Teen FictionKimsenin bilmediği bir sırrım var. Sesli söylemeye cesaret edemediğim, ağzımı her açtığımda kelimelerle boğuluyormuş gibi hissettiğim... Omzumda taşıyamayacak kadar ağır, fakat gerçekle yüzleşemeyeceğim kadar da hafif. Kendimden bile sakındığım bir...