Felix, o gün sesten doğru düzgün uyuyamadığı için üstünü değiştirmeye bile zahmet etmeyerek hızlıca evden çıktı. Kahretsin ki delicesine yağmur yağmasına rağmen yanına mont veya şemsiye almamıştı.
Hızlı adımlarla yürüyor, nereye yürüdüğünü kendiside bilmiyordu fakat bunun sonunda hasta olacağını adı gibi biliyordu. Yağmur şiddetlenmeye başladı.Delicesine yağan yağmur ve kara bulutlar, bir insanın içinde tuttuğu şeyleri en sonunda bırakmasına benziyordu.
Boşluk hissi...
Sinirle karışık ağlamalar...
Uykusuzluktan ve ağlamaktan şişmiş gözler...
Felix sinirle yürümeye devam ederken araba sesleri fazla rahatsız etmeye başlamıştı. Buğulu gözlerini sıkıca kapatıp tekrar açtı. Etrafına bakındığında Hyunjin'in evinin yakınlarında olduğunu anladı.
Aceleyle karşıdan karşıya geçecekken hızla gelen arabadan habersizdi tabii. Arabanın ışıklarıyla gözlerini sıkıca kapadı Felix.Kolundan hızlıca kendisine çekilen bedenle ne olduğunu anlamadı. Fazla ağlamaktan ve uykusuzluktan meydana gelen ani bir baş dönmesiyle tekrar düşecekti ki o beden tekrar tuttu onu. Baş dönmesinin sebebi sadece bugün değildi bir kaç haftadır aynı şeyi yaşıyordu. Uyumak istediğinde sürekli kabuslar görüyor -ki buda onu cidden korkutuyordu- yada babası ve annesinin sesinden uyuyamıyordu.
"Beyefendi iyi misiniz?"
Felix belinde olan elleri kendinden uzaklaştırdı. Elleriyle yüzünü ovaladı kendine gelmeye çalıştı.
"İyiyim."
"İyi gözükmüyorsunuz, şemsiyeniz yok mu? Benimkini alabilirsiniz."
"Gerek yok."
"Peki. Gideceğiniz yere kadar bırakabilirim?"
Felix adamdan uzaklaşarak konuştu.
"Gerek yok dedim beyefendi."
"Şey, emin misiniz?"
"Neden emin olmayayım?"
"İyi gözükmüyorsunuz."
"İyi gözükmemem sizi ilgilendirmiyor! Lütfen daha fazla ısrar etmeyin ve gideyim artık."
"Ah pekii."
Adam arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Felix yağmur yüzünden gözlerini pek açamasada adamın gittiğini anladı. Telefonunu cebinden çıkardı ve saate baktı. Saatin 02:09 olduğunu gördüğünde bir anlık Hyunjin'in yanına gitmekten vazgeçti.
Daha sonra tekrar düşündü. Sokakta kalamayacağına göre gitmek zorundaydı.
Dikkatli ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. Islanmış ve önüne gelen saçları titreyen elleriyle arkaya doğru attı.
Soğuktan kasılmış ve titreyen çenesine engel olamıyordu. Ne büyük aptallık ama. Bu soğukta yanına birşey almayacak kadar, aptaldı."Kahrolasıca yağmur neden bugün yağar ki!"
Söylenerek yürümeye devam etti. Apartmana yaklaştığını görünce koşmaya başladı hızlıca apartmanın içine girdi ve soluklandı. Soğuktan kaskatı kesilen bedenini gevşetemiyordu. Alnına yapışan saçlarını tekrar elleriyle önünden çekti. Asansöre binmek için tuşa bastı. Asansör gelince bindi. Aynadan kendine 'ne kadar aptalsın Yongbok...' dercesine baktı. Hyunjin'in aksine o kendisini sevmiyor, iğreniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
A Chick That Looks Like a Star/Hyunlix
FanfictionBaskıcı annesinin sözlerini dinlemekten başka şansı olmayan minik Lixie'nin iç dünyasından dış dünyaya atlamayı denerken arkadaş hayatına o gelmesiyle dünya ona aydınlanmıştı... note:angst değildir.