cuatro⁴

2.8K 277 167
                                    

yetişkin içerik.

“yerime imza atsan müthiş olur ya, öptüm.” burnumu kırıştırıp kapadım telefonu. hyunjin’in erken çıkması gerektiği için yerine imza atmaya gidiyordum şuan.

sınıfa doğru oflaya puflaya yürürken aklıma gelen şey istemeden gülmeme sebep oldu.

hyunjin ve chan aynı bölümdelerdi.

yani, bu demek oluyordu ki... chan şuan kampüs sınıfında olabilirdi. azıcık sinirine dokunmak için güzel bir zaman dilimi olabilir.

sınıfın kapısını açtığımda içeride kalan beş-altı öğrenci imzalarını atarken bana baktı. imza için bekleyen chan da dahil, gülümsedim ona bakıp.

her bana baktığında delirmiş ifadesini görmek hoşuma gidiyordu, zevk alıyordum.

chan tüm öğrenciler çıktıktan sonra imzasını atarken yanına ilerledim. “kalemin var mı?”

“imza atmaya geldiysen kalemini de almalısın.” mırıldanır ses tonuyla bunu söylerken işini bitirip arka cebine koyduğu kalemini pantolonunun cebine sokarak aldım. bu, bana sinirli gözlerle bakmasını sağlamıştı.

hoşuma gidiyordu.

“ne yapıyorsun sen yine?” omuz silktim. “hiç, imza atacağım aşkım. arkadaşlar birbirine iyilik yapar.” hyunjin’in adının yanını imzalayıp imza defterini bir kenara ittirdim.

christopher ile uğraşmak bana deli bir zevk veriyordu ve ben, bunu devam ettirmekte ısrarcı olup olmamam gerektiğini bilmiyordum. aldığım zevki hesaba katarsak kesinlikle kendime hakim olamaz ve onunla keyfimce uğraşırdım.

“kalemimi ver, gidiyorum ben.” kampüsün sınıf kapısına baktım önce, kapalıydı. ayrıca yanımızdaki sınıflarda hali hazırda ders yoktu.

tam olarak onunla burada uğraşmam da bir sakınca yoktu. profesörün masasının karşısında duran chris’e yaklaşmak için tam karşısına, masaya oturdum.

bakışları boydan boya beni süzüyordu ama bunu kendisine yediremediğinden o bakışları kaçırmaya çalışmakla da uğraşıyordu.

işaret parmağımı pantolununa getirip onu kendime doğru çektim. normalde benden kalıplı olan bu adam bana kolayca yaklaşabilmişti çünkü onun dengesini sarsttığıma emindim.

bundan deli gibi zevk alıyordum.

“sahiden bana azdığına inanamıyorum christopher... ama olsun, insanlık hali diyelim.”

yüzümde arsız bir gülümseme ile ona bakarken onun tüm yüz kasları gerilmişti. gerilmişti ve ben bundan o kadar mutluluk duyuyordum ki, sonsuza dek bu şekilde arsızca konuşup biricik düşmanımı delirtebilirdim.

“sikeyim, amacın ne senin? bir seferlik olduğunu söylemiştim.” kafamı biraz sağa yatırıp dudaklarımı büzdüm, işaret parmağım halen pantolonunda duruyodu. “ee?”

“hiçbir şey bilerek olmadı, anlık gelişti.” kolpa. “ne o, boşluğuna mı geldi beni becermek, bu mu?”

“o ağzını sikerim. doğru konuş benimle.” işaret parmağımı pantolondan çekip iki elimi masaya yaslayıp biraz masaya doğru eğilip üstten bakışlarımı ona yolladım. “eh, christopher, sözünün erisin. eğer eriysen de, siksene, ne durduruyor seni?”

dancerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin