“stüdyoda olacağım.” chan’a başımı salladım. “ben de oraya gelirim o zaman.” o da bana başını sallayıp yanağımı okşadı hafifçe, “görüşürüz.” dedi. ben de aynı şekilde karşılık verdim, hatta sarıldım da. dünden sonra biraz ona olan sevgimi kanıtlama ihtiyacı vardı içimde.
“bebeğim,” diye mırıldandı bu ani sarılmama karşılık ve sonra pek umursamadan saçlarımı öptü. “özletirsin kendini böyle yaparsan.” dedi. ben de “özle sen de.” dedim. gülüp, “özleyeceğim tabii.” dedi ve ayrıldık en sonunda.
☾
dersim bitmişti. dönemin sonlarına doğru geldiğimiz için çok sıkıcı oluyordu derslerim.
chan beni stüdyoda bekleyeceğini söylediği için oraya doğru adımlamaya başlamıştım.
sahiden birkaç gündür değerli hissediyordum, mutlu da. böyle olmak hoşuma gidiyordu, biraz vıcık vıcık kategorisine girsek de tatlıydık ve ben memnundum.
sabah günaydın mesajı almayı bile sever olmuştum. kampüste chan’ı gördüğümde gülümsemeyi de seviyordum.
ya da el ele tutuşmayı da... bu çok güvende hissettiriyordu. chan’ın ellerini tutmayı seviyordum.
stüdyo kapısına geldiğimde elimi kapı kulpuna koydum ama kaşlarım çatıldı aynı zamanda. chan bana stüdyoda tek olacağını söylemişti ama içeriden chan’ın sesi dışında bir kız sesi duyuyordum.
zaten kim olduğunu öğrenirim diyerek kapıyı açmıştım.
stüdyonun ana yani dans kısmında chan’ı göremeyince direkt camla ayrılmış duvar kısmına baktım. soyeon’u chan ile iletişim halinde görünce kaşlarım çatıldı.
soyeon.
notlarımı tüm yemekhanede seslice dalga geçerek okuyan, beni dövdüren kız.
yanındaki ise garip bir geçmişe sahip olsak bile şuanki erkek arkadaşım. soyeon özgüvenimi yerle bir ettiği için soyeon’a sözde kızgın olan erkek arkadaşım.
bakışlarım gülen soyeon ile buluştu. sanki amacına ulaşmış gibi bir gülümseme sundu bana. chan’ın yüzü yana dönük olduğu için görmüyordum ama içimdeki hayal kırıklığı hissi beni çoktan ele geçirmişti.
sinirliydim, kırgındım.
soyeon’un oturduğu yerden kalktığını gördüm, bir iletişim içine girmekten korktuğum için -korktuğum şey hislerimdi.- kapı kolunu serbest bırakıp kampüsten çıkmak üzere ilerledim.
chan beni görmüş müydü, peşimden gelir miydi inanın bilmiyordum. bildiğim tek şey o benimle konuşmaya çalıştığı an sinirden ağlayacağımdı.
“minho!” arkamdan gelen nefes nefese sesi duyduğumda duraksamıştım ama sonra bunun bir aptallık olduğuna karar verdim.
şu an yeterince kırgın ve doluydum, yüzünü görürsem hislerim gün yüzüne basitçe vururdu.
dolan gözlerime sinirlensem de gözlerimi saniyeliğine kapatıp yaşların düşmesine izin verdim. felaket kırgın hissediyordum. defalarca “kırgınım ben!” diye bağırsam eşleşmeyecek bir kırgınlık hissiyatıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dancer
Fanfictionbanginho, tamamlandı. sözde benden nefret ediyorsun ama işine geldiğine altına almayı ve stüdyonun camından beni izlemeyi çok fazla seviyorsun herkes düşmanına azıyor mu christopher