2. BÖLÜM "İSTANBUL"

34 11 94
                                    

Bu kadını bir yerlerden tanıdığımı anladım. Ama nerden? Kafamın içinde kendi kendime düşünürken kadının bana seslenmesiyle kafamı ona doğru çevirdim.
"Hanımefendi yerime geçebilir miyim lütfen?"
Başımla onaylayarak geçebilmesi için geri çekildim. Kadını biraz incelemeye başladım. Onun da benim gibi turuncu saçları ve yeşil gözleri , Türkiye'nin boy ortalamasının bir tık üstünde boyu, zayıf ama güzel bir fiziği vardı. Biraz daha incelediğimde bu kadının gerçekten de çok güzel olduğu kanısına vardım. Eğer daha fazla onu izlersem bu yanlış anlaşılır diye yeşillerimi kadının üstünden çektim ve kendimi uykuya teslim ettim.
Gelen iniş anonsuyla gözlerimi açtım. Kapılar açıldığında sırayla uçaktan indik. Yüzüme çarpan soğuk rüzgara hafif bir tebessüm ettim. Özlemiştim şehrimi... Dışarda taksiye doğru adımlarken adımı duymamla arkamı döndüm.
"Feraay!" Bunu söyleyen ev arkadaşım Aleda'ydı. Açıkça söylemeliyim ki adının anlamını gerçekten de taşıyordu. Tabii benden sonra :)
"Uçaktan indiğini bana haber vermeyecektin değil mi Ay?" Çok iğneleyici bir şekilde söylediği bu sözü doğruydu. Aleda bana daima Ay diye hitap ederdi. Çünkü Ay ona göre dünyadaki en aydınlık şeydir.
"Seni buraya kadar yormak istemedim ne yapayım"
Tatlı bir tebessüm salıverdim yüzüne.
"Tamam tamam affettim seni." demesiyle sıkıca sarıldım ona. Onu da İstanbul gibi çok özlemiştim. O benim için ailem gibidir. Aleda'nın maalesef ki bir ailesi yoktu. Tam 3 günlükken izbe bir yol ortasına atılmış, yaşlı bir kadının ağlama sesi duymasıyla da yetimhaneye verilmiş bir genç kız... Yaşadıkları çok acıydı. Bizim onunla 6 yıllık bir arkadaşlığımız var. Ankara'da birlikte liseyi bitirmiş ve birlikte üniversite hayali kurmuştuk. Ve bugün ikimiz de istediğimiz yerlerdeydik. O psikoloji ben hukuk bölümünde. Ben zihnimde eskiye dönmüşken kendime geldiğimde Aleda'nın arabasına binmiş yolda gidiyorduk. Tabi ki her zaman bizimle olan o radyomuzu da açıktı. Radyoda "Ay Tenli Kadın"çalarken Aleda bu şarkıyı bana baka baka söyledi.

Tenin almış beyazlığını aydan
Saçlarının rengi geceden
Bundan geceye sevdam

Bu şarkı Aleda'nın ve Sara'nın benim için söylediği şarkıydı. Sara benden 2 yaş küçük -17 yaşında- olan benim aksime çok neşeli bir kızdır. Her şeye iyi gözle bakar daima. Seneler önce öz kardeş olmadığımızı benle birlikte öğrenmişti o da ama hiç mi hiç önemli değildi onun için bu. İşte en sevdiğim huyu buydu. Gözümden firar eden bir damla yaşla kendime geldim. Aleda'nın sesi kulaklarıma geldi.
"Böyle yapma ay kızım hem daha yeni geldin."
Başımı salladım.
Onun bir ailesi olmadığı için benim ailem için üzülmemi pek sevmez. Ona hak vererek ben de genel olarak ailem için gözyaşı dökmem ancak işte bazen oluyor böyle durumlar. Sonunda evimize gelmiştik. Arabadan inip bagajdaki valizlerimi aldık. Ve yavaş yavaş eve doğru adımladık. Uçaktan inince anneme haber vermeyi unutmuştum. Eve girince ilk işim onu aramak olmalıydı. Asansöre bindik ve her zamanki komşularımızın dedikodusunu yaparak kahkalara boğulmuştuk bile. 15 katlı çok bloklu sitelerin 13. katında oturuyorduk. Babamın bana tek faydasının maddi anlamda olduğunu söyleyemeden geçemeyeceğim. Artık bizim katımıza yaklaşmaya başlamıştık ki başıma aniden bir sızı girdi. Sanki beynimden vurulmuş gibiydim. Asansör kapıları açıldı ve inmek için adımımı atmamla yere düşmem bir oldu...

"Ay kızı"
"Beni duyuyor musun?"
"Ay kızıı"
Sesleri duyuyor ama gözümü açamıyordum. Sesler tekrar bitmişti. İnce bir çınlama duyuyordum yalnızca.
Ne kadar zaman geçtiğini bilmeden gözlerimi yavaşça araladım. Hastanedeydim. Koluma bir serum bağlıydı. Etrafıma baktığımda Aleda bir köşeye sinmiş ağlıyordu. Çok korkardı hastaneden. Çünkü ailesi onu seneler önce bırakmış ve şimdi de o sevdiklerini kaybetmekten deli gibi korkuyordu. Bunu hiç dile getirmemişti ama ben anlarım onu.
"Aleda!"
"Ay kızım , sonunda uyandın çok korktum çok"
Hemen yattığım yatağın yanına geldi ve kocaman sarıldı.
"Nasılsın iyi misin?"
"İyiyim iyiyim en son asansörden inişim var aklımda..."
"Asansörden inerken bayıldın biz de hemen hastaneye getirdik seni."
"Biz?"
"Geçmiş olsun."
Bunu söyleyen kişiye baktım. Bu oydu. Uçaktaki o güzel kadın! Ne işi vardı peki?
"Siz?"
"Şaşırmakta haklısın. Bir arkadaşıma gelmiştim sizin de oturduğunuz siteye. O esnada arkadaşının acıyla bağırışını duyunca ona yardım ettim ben de. Şimdi iyi misin?"
"İyiyim teşekkür ederim size de."
"Adım Zerrin."
"Memnun oldum Zerrin Hanım." Kadın benden yaşça büyüktü muhtemelen 40'lı yaşların sonundaydı.
"Ben artık gideyim. Tekrardan geçmiş olsun Feray." Zerrin Hanım yaklaşarak elimi sıktı tam gidecekken elindeki yüzüğü gördüm. Safirden yapılmış belli ki çok özel bir yüzüktü. Zerrin Hanım gittikten biraz sonra da hemşire gelip serumu çıkardı, stresten uzak durmamı ve artık eve gidebileceğimizi söyledi . Yavaş yavaş evin yolunu tuttuk. Muhtemelen yorgunluktan bitap düşmüştüm. Eve girdiğimiz an yatağıma yattım. Telefonu elime almamla tam 32 cevapsız aramanın annemden geldiğini görünce onun olanlardan hiçbir haberi olmamasından merak etmiş olduğunu düşünüp tam arayacaktım ki odaya Aleda girdi ve annemle konuştuğunu her şeyi anlattığını söyledi. İşte şimdi yandık dedim içimden. Annem çok telaşlanmıştır. Annemi aradım bir süre konuştuktan sonra uyumak istediğimi söyleyip kapattım. Kapım tekrar açılmış ve elinde yastığıyla Aleda gelmişti.
"Üzgünüm ama bugünki olaydan sonra seninle yatmak zorundayım." Diyerek yanıma kıvrıldı.

Siyaha Çalan Düşler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin