Beklenen gün gelmişti...
Dolaptaki taptaze, cıvıl cıvıl kıyafetleri göz ucuyla bile bakmadan en köşede duran formamı aldım. Yıkanmış, ütülenmiş öylece bekliyordu. Endonezya'ya dönüp orada giyeceğim günler için ışıl ışıl, tertemizdi. Ama bugün hakimin karşısında kendimi güçlü hissetmek için bu formaya ihtiyacım vardı.
Beyaz gömleğimin düğmelerini ilikledikten sonra gri, kareli eteğimi giydim. Gri ceketimi de giydikten sonra kravatımı düzelttim. Saçlarımı özenle taramıştım. Bu eve ilk geldiğim günkü gibi... Nasıl geldiysem öyle dönecektim, buna inanıyorum.
Aynada kendimi kontrol ederken gülümsememe engel olamadım. Joo'nun hayatıma girmediği günler gelmişti aklıma; basit bir hayatımın olduğu günler.
Kapı tıklandı, Hyunjin kafasını uzattı aralık kapıdan, "Hazır mı- Ah... Formanı giymişsin?"
"Hm." içeri girip yanıma geldiğinde ona döndüm, "Neden?" diye şaşkınca sorarken çok şapşal görünüyordu.
"Hyunjin; bugün bu evden son çıkışım olabilir. Zor da olsa bir ihtimal. Buraya nasıl geldiysem öyle gitmek istiyorum. Burada hiç yaşamamış gibi."
Kaşları şüpheyle çatıldı, "Fazla emin görünüyorsun?"
Çünkü Joo'nun yolsuzluklarını kanıtlayan belgeler şimdi babamda. Ben gönderdim. Ama bunu sana nasıl söyleyeyim?
"Sen neden emin değilsin? Her zamanki gibi Joo'ya herkesten çok güveniyorsun..."
"Meg..." ellerimi tuttu, "Ona güvenmek değil mesele. Sen okuldayken bile zaman zor geçiyor, Endonezya'ya döndüğünü düşünemiyorum bile! Kusura bakma bencillik ediyorum belki, sonuçta oraya aitsin ve orada olmalısın. Ama ben bundan sonraki hayatıma sen olmadan nasıl devam ederim bilmiyorum."
"Ayrı kalmayacağız ki Hyunjin." ellerimi ellerinden çekip ben tuttum, "Üniversiteyi Kore'de okumak benim çok önceden beri verdiğim bir karardı, yani geri döneceğim. O zaman çok daha mutlu bir hayatım olacak; kendi evim, kendi düzenim, kendi isteklerim. Babamla bunları ayarlayalı çok oldu."
"Burada bir evin olduğunu bilmiyordum."
"Bir süredir yazlık gibi kullanıyoruz. Ben orada yaşamaya başlayınca istediğin gibi gelip gidebileceksin. Hem sen değil miydin benim için Endonezya'ya gelebileceğini söyleyen? Ne değişti?"
"Bendim... Değişmedi." derin bir iç çekip kollarını belime doladı, "Gelirim, geleceğim. Yine... Gitmemen taraftarıyım, bunu inkar edemem."
Gülümsedim, "Ne olacağını göreceğiz."
Alnıma dudaklarını bastırdığında huzurla gözlerimi kapadım. Birkaç saat sonra uçakta babamla mı yoksa yine bu odada Hyunjin ile mi olacağım merak ediyorum.
֍ ֍ ֍
2 Gün Önce
Alvaro Satriati, Hakim Kang ile görüşmek için onun bürosuna gelmişti. Önceden randevu aldığı için tam saatinde oraya varmıştı. İki adam el sıkıştıktan sonra karşılıklı oturdular.
"Duruşmaya iki gün kala benimle konuşmak istediğinizi söylediğinizde bu durum pek hoşuma gitmedi Bay Satriati. Genelde bu tip görüşmelere bir anlaşma ile geliniyor, ki bu benim en karşı olduğum şeydir."
Alvaro rahat bir nefes vererek gülümsedi, "Ben de tam bu yüzden konuşmak istedim Bay Kang. Size rüşvet veya benzeri bir şey teklif etmeyeceğim, asla. Benim de iş dünyasında kabul etmediğim bir şeydir. Buraya sizi uyarmak için geldim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DAUGHTER | Hwang Hyunjin
FanfictionMeg, Güney Koreli bir anne ve Endonezyalı bir babanın tek kızıydı. Annesi kariyerini ailesine tercih edip Kore'ye döndüğünde Meg on yaşındaydı. Yaklaşık sekiz yıl sonra Bayan Joo yüksek statüsünün verdiği güç ile kızını kaçırmış ve velayet davası so...