duapuluh satu

1.9K 190 267
                                    

Hastane koridorunda korkulu bekleyiş devam ederken yarım saatten az bir sürenin sonunda doktorun gelip Soo teyzenin de bebeğinin de durumunun iyi olduğunu söylemesi için dua ediyordum. Felix doğuma iki buçuk ay kaldığını söylemişti. Sanırım son aylarda bu sancılar normaldi ama insan her şeyi getiriyor aklına.

Elimde bir baskı hissedince kafamı sağa çevirdim. Yanımda oturan Felix stresten dizini sallarken elimi tutmuştu. Derin bir nefes aldım, diğer elimi de onun elinin üstüne koydum.

"Korkma, bir sorun olmadığına eminim. Birazdan doktor gelip her şeyin yolunda olduğunu söyleyecek."

Tirek bir nefes verdi ve başını omzuma yasladı, "Umarım..."

Etrafa bir göz gezdirdim. Joo tek başına bir köşede durmuş az ilerideki babam ile Ussy'e bakıyordu. Ussy niye geldi anlamıyorum, onu zerre kadar alaka etmeyen bir durum. Biraz daha ileride yani benim karşımda Hyunjin ile Min Ho duruyordu. Joo onların babamla çalıştığını biliyor mu acaba? Geldiğimizden beri tek düşündüğümüz Soo teyze ve bebek olduğu için kimse konuşma fırsatı bulamadı.

Biraz sonra doktor geldiğinde herkes ayaklandı.

"Korkacak bir durum yok, bu aylarda yalancı sancılar olur. Hasta da bebek de iyi durumda, odaya alındığında görebilirsiniz."

Herkes rahatlamış ve gülüşlerine kavuşmuşken Felix ile birbirimize sarıldık. Soo teyzenin odaya alınmasını beklerken tek başına kalan Joo bir süredir dikkatimi çektiğinden ani bir kararla yanına gitmeye karar verdim. Herkes biriyle konuşurken onun tek kalması nedensizce hoşuma gitmemişti. Ayrıca Hyunjin'e ettiği lafların hesabını sormak istiyordum.

Beni fark edince hemen sırtını duvardan ayırıp gülümsedi.

"Meg..."

"Sen iyi misin?"

"İyiyim kızım, endişelendim tabii ama neyse ki kötü bir durum olmadı. İyiyim şimdi."

Kafamı salladım. Ona mesafeli davranmaya çalışıyorum ama kendisine asla yakışmayan 'kızım' kelimesini kullanması bu çabamı boşa çıkarıyordu. Sadece burada tek olduğu için içimden bir ses yanına gitmem gerektiğini söylemişti ama onun yanında nasıl davranmam gerektiğini pek bilmiyorum. Beni evinde esir gibi tuttuğu zamanları hatırlıyorum da... Çok agresiftim. O zamanki ben olsa şimdi asla Joo'nun yüzüne bakmazdı.

"Siz ne yapıyordunuz peki orada?"

Yutkundum, "Yemeğe gelmiştik."

Hiç inanmadığı kalkan kaşlarından belliydi, "Babandan ayrı?"

"T-tesadüf. Babamın da iş yemeği varmış orada."

Gözleri arkamda bir yere kaydı. Ussy'e baktığını anlamıştım, "Bu kadın tahmin ettiğim kişiyse..." dediğinde kaşlarım çatıldı, "Onu tanıyor musun?"

"Biz yani ben ve baban evliyken bu kadının babası Alvaro'ya iş teklifi sunmuştu. Alvaro o zamanlar şirkette stajını yeni tamamlamış ve projeler üzerine çalışmalarını ilerletmişti. Yani isteseydi o iş teklifini kabul edebilirdi, baban tek başına çok iyi işler yapmış biriydi. Ama teklifi reddetti."

"Maddi durumunuzun en kötü olduğu zamanlarmış, babam teklifi niye kabul etmedi?"

Sıkıntılı bir nefes çekti.
"Bilmiyorum ama... Bence Ussy'nin laubali hareketleri yüzünden. Onunla muhatap olmak istemiyordu fakat patron kızı ile iletişimi ne kadar kesebilirsin ki?"

Gözlerimi devirdim, "Zerre değişmemiş o zaman. Hala aynı hareketlere devam ediyor çünkü!"

"Ya~" dedi bilmiş bir tavırla. O an için Joo gözüme çok komik ve sevimli gelmişti, "Tabii, sonuçta artık evli bir adam değil. Beni tanıdığı halde Alvaro'ya yürüyen bir kadın ben yokken neler yapmaz ki? Alvaro'yu da anlamıyorum, yıllar önce teklifi reddedip şimdi ortaklık yapmak nedir?" sitem etmişti. Sessizce güldüm.

DAUGHTER | Hwang HyunjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin