Kalksak mı artık evde bir yığın iş var" derken bıkkın bir şekilde soludu Duru.
Onun bu hali beni gülümsetmişti
"Tamam canım kalkalım" dedim ve hesabı ödeyerek çıktık kafeden. Duru beni durağa kadar götürürken yolda sohbet ediyorduk.
"Ee sınavları halledebildin mi" dedim
"Ah Nehir yapma bunu bana, o lanet sınavları hatırlatma bana" derken yüzünü şakadan ağlamaklı yapmıştı. Bu yüz ifadesinden de sınavlarının berbat olduğunu anlamış oluyordum.
Bir süre daha yürüdükten sonra
"Ben burdan düz yardırıyorum sende geç karşıya durak orda bak" dedi Duru eliyle karşı kaldırımı işaret ederken."Tamamdır bebek" dedim ve vedalaşarak ayrılırken tam adımımı yola attmıştım ki kulağımı tırmalayan bir fren sesiyle yerimden sıçrayıp sol tarafımda az daha ezilmeme sebep olan siyah bir porsche durdu. Arabayla aramda en fazla 20 santimetre mesafe vardı. Olayın şokunu atlatabilmem birkaç saniyemi almıştı ve kendime geldiğimde arabayı süren şoföre bakıp
"Ne yaptığını sanıyorsun sen ya" diye bağırdım.
Arabanın içindeki adamı tarif etmek gerekirse üzerinde salaş bir tişört ve gözünde de güneş gözlüğü vardı. Güneş gözlüğünden dolayı yüzünü tam olarak görememiştim.
Arabanın içindeki sürücü kısa bir süre bana baktıktan sonra beni sollayıp hızla yanımdan geçti."Hayvan! Yazdım ben seni!" Diye bağırdım arkasından ama araba çoktan gitmişti.
Sinirle kafamı arkaya çevirdiğimde hemen arkamda ne yapacağını bilemeyen Duru'yu gördüm karşımda.
"Salak ya ehliyeti kasaptan almış heralde beyinsiz" dedim Duru'ya bakarak. Duru birşey söylemeden bana bakıyordu ve birden kahkaha atmaya başladı. Şaşkın ve sinirli bir şekilde ona bakarken onun gülmesiyle bende gülmeye başladım. Evet kahkaha kesinlikle bulaşıcı birşeymiş. Herneyse bu sefer Duru'yla gerçekten vedalaşıp ayrıldık orada.Eve geldiğimde Deniz bir koltuğa yayılmış televizyona bakıyordu, Gökçe de diğer koltuğa yayılmış telefonuyla ilgileniyordu. O kadar kendilerinden geçmişlerdi ki benim geldiğimi bile farketmemişlerdi.
"Oo gençler çok hareketlisiniz ya" dedim dalga geçerek. İkisi de dönüp baktılar ve hiçbirşey söylemeden yine işlerine geri döndüler. Çok iyi arkadaşlarım var ya. Çantamı bir kenara atıp tuvalete giderken
"İçecek birşeyler var mı?" Diye seslendim bizim iki uyuşuğa.
"Dolapta bira var bir de süt, ama süt muhtemelen bozulmuştur" dedi Deniz kıkırdayarak. Beni de güldürmüştü. Öğrenci evinden ne beklersin ki dedim kendi kendime. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra dolaptaki birayı alıp salona geçtim ve boş olan tekli koltuğa oturdum.
"Ee naptın?" Dedi gökçe telefonundan kafasını kaldırmadan
"Hiiç, gelirken dengesizin biriyle uğraştım o kadar" dedim ama beni duymamıştı sanırım ya da takmamışta olabilirdi."Akşam geliyorsunuz demi partiye" dedi Deniz heyecan dolu gözlerle
"Ne partisi ya?" Dedim yüzümü buruşturarak
"Söyledim ya okuldakiler düzenlemiş diye" derken aklıma geldi geçen gece söylemişti."He tamam hatırladım. Bilmem, gideriz." Dedim pek umursamayarak.
"O zaman 'lets go to party', çok eğleneceğiz fıstıklar" dedi gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakışıklı Öküz
Roman pour AdolescentsKulağımı tırmalayan bir fren sesiyle yerimden sıçrayıp sol tarafımda az daha ezilmeme sebep olan siyah bir porsche durdu. Arabayla aramda en fazla 20 santimetre mesafe vardı. Olayın şokunu atlatabilmem birkaç saniyemi almıştı ve kendime geldiğimde a...