11. BÖLÜM

48.7K 1.1K 273
                                    

KEYİFLİ OKUMALAR...

"Sergen ne oluyor ne Nihat abisi? Nereye gidiyoruz söylesene! Araf' ın haberi var mı?"

Sergen sessiz kalıp yolu izledi. Adamın kendisine cevap vermemesiyle endişesi daha da arttı, Sergen' i daha önce hiç böyle davranırken görmemişti. Elleriyle oynayıp yolun onları nereye götüreceğini kestirmeye çalıştı. Aklına cebinde taşıdığı telefon gelen kadın, karanlıkta flaş açmayı gerektiren fobisine şükretti. Telefonu onlar görmeden nasıl kullanacağını düşündü bir süre, riske atmak istemiyordu. Araba bir yarım saat sonra durduğunda etrafına baktı camdan, nerede olduklarını kestirmeye çalıştı. Sergen tarafından çekiştirildiğinde zar zor indi arabadan. Yıkık dökük duvarları olan eski bir dağ evi gibiydi bulundukları yer. Sude kaşlarını çatarak baktı karşısındaki adama, bir adım geri gitti. Koşamazdı karnından dolayı, koşsa da yakalanırdı kısa sürede. Kaçma ihtimali sıfırdı bu noktada.

"Araf nerede Sergen!"

Sergen sinirle atıldı kadına, kolundan tutarak eve doğru çekiştirdi.

"Direnme boşuna, bebeğine zarar gelmesini istemezsin değil mi?"

Tehlike barındıran ses tonu kadının kılını kıpırdatamaması için yeterliydi. Nefret dolu bakışlarını adama çevirdi, gösterdiği yere ilerledi. Evin içi de tıpkı dışı gibi eski püsküydü. Sude hafif loş bir ışıkla aydınlatılan evde salona doğru ürkek adımlar attı. Sergen bir anda çıkıp gittiğinde gergince bekledi odada. İçeri giren sakallı, kırklarının sonlarında gözüken adama baktı. Adam kadına yaklaşarak gülümsedi, elini uzattı.

"Merhaba, Nihat ben. Sen de Sude olmalısın. Ve bu da..."

Adamın bakışları karnına yöneldi, elini uzattığı an geri çekildi kadın korkuyla. Omuzlarını silkerek konuşmaya devam etti Nihat.

"Bu da Araf' ımızın küçük varisi. Kaç aylık oldu?"

Sude kaşlarını çattı, karşısındaki adamın tahmin ettiği kişi olmaması için dua etti.

"Sen kimsin?"

Nihat rahat bir gülümsemeyle geri çekilip arkadaki sallanır sandalyeye oturdu.

"Affedersin, kendimi tanıtmamam ne büyük ayıp. Ben Nihat Şahin, memnun oldum."

"Ben memnun olmadım! Beni gecenin bir körü evimden kaçırıyorsunuz, sonra benimle tanışmaya çalışıyorsunuz. Araf sizi bulursa bu yaptığınızı ödetecektir!"

Adam yüksek sesle kahkaha atıp güçlü bir öksürük krizine tutuldu. Sude adamın ölmesini diledi içinden. Kendini toparlayıp yan masada duran suya uzandı, içti. Tekrar kadına dönerek:

"Ahh Arafcık... Öksürüğümü duydun değil mi? Araf' ın bana bıraktığı küçük bir hediye. Kocan bir zamanlar benimle çalışırdı. Bana ihanet etmeden önce. Bütün adamlarım, servetim, ünüm... Her şeyimi çaldı benden. Şimdi onun en sevdiği şeyi çaldım ben de ondan, ödeştik bir nevi."

Adam herhangi bir şeyden bahseder gibi sakin bir tonla anlatmıştı bütün olan biteni. Sude korkuyla sordu:

"Ne istiyorsunuz benden?"

"Sergen' le tanıştın mı? Tanışmış olmalısınız."

"Sergen hakkında bir şey sormadım size!"

"Sergen benim oğlum. Benim soyadımı taşımıyor, aramızda kalsın ama bir orospudan olan çocuğu kendi himayeme almam bile fazlaca yeterli bence."

Şok içinde son cümlesiyle tekrar öksürerek kahkahaya boğulan adama baktı Sude. Karşısında ciddi bir psikopat vardı, bebeğini nasıl koruyacaktı bu adamdan? Sessiz kalmasıyla devam etti Nihat.

ARAF (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin