Odanın içerisi ceset doluydu.Arkamdan gelen Barış'ın dediklerini duymuyordum.Dengem bozulmaya başlamıştı bu kadar güçsüz olamazdım kendi kendime konuşurken tekrar Barışa döndüm ve sonrası karanlık...
Gözlerimi açtığımda hastanede olduğumu anlamam yaklaşık 20 saniyemi aldı.Kolumu kıpırdattığımda kolumdaki acıyla koluma baktım kolumda serum vardı.Bir anda kapı açıldı Barış içeri girdi.Ağır adımlarla yanıma geldi ve yanımdaki sandalyeye oturdu.Başını ellerinin arasına aldı yüzüme bile bakmadan konuşmaya başladı.
"Özür dilerim seni durdurmalıydım ama merak etme yaşadığın şok yüzünden bayıldın önemli bir durum yok."
"Özür dilemene gerek yok benim hatamdı bilmediğim bir yere girmemeliydim benim suçum.Bir de unutmadan teşekkür ederim." Dedim kafasını kaldırdı ve yüzüme uzun uzun baktı ve konuşmaya başladı.
"Neden teşekkür ediyorsun ki sana bu kadar şey yapmama rağmen"
"Beni buraya kadar getirmişsin bir de başımda bekliyosun başkası olsa hastaneye kadar getirir sonra bırakır gider o yüzden teşekkür ederim"dedim ve tebessüm ederek ona baktım.Doğrulmaya çalıştım birden ayaklandı ve kollarımdan tutup beni geri yatırdı sandalyesine geri oturup kaşlarını çattı ve konuşmaya başladı.
"Serumun bitene kadar kalkmıyorsun ve dinleniyorsun"dedi emir verircesine.Kafamı tamam anlamında yukarı aşağı salladım ilk defa karşı gelmiyor kabul ediyordum. Gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.
(1 saat sonra)
Serum bitmişti kendimi daha iyi hissediyordum.Serum bittiği için Barış hemşire çağırmaya gitmişti.Bende odanın içini inceliyordum.Yattığım yerden pencereye doğru baktım sanırım alt kattaydık pencereden atlasam anında yere düşücektim.Bir anda aklıma bir fikir geldi.Bir kolumdaki seruma birde pencereye bakıyordum.Evet kaçıcaktım ama ya beni bulursa diye düşünmüyordum ondan korkmuyordum ve ondan kurtulmanın tek çözümü buydu.Kolumdaki serumu dikkatli bir şekilde çıkardım ve ayağa kalkıp pencerenin önüne geldim pencereyi açtım aşağıya doğru baktım çok yüksek değildi.Atladım ve hastanenin çıkışına doğru koşmaya başladım.O kadar hızlı koşuyordum ki sanki yer ayaklarımın altından kayıp gidiyordu.Artık tamamen çıkmıştım ve fazlasıyla uzaklaşmıştım.Yokluğumu fark etmeleri uzun sürmezdi.O yüzden koşmaya devam ettim ve bir park hemen parkın içine daldım.Nerede olduğumu bilmediğim için birine sormam lazımdı.Bankın birinde oturan 40-45 yaşlarında bir kadın vardı kadının yanına gittim ve saatin kaç olduğunu ve kaldığım otelin bilip bilmediğini sordum.
"Saat 18.36 kızım hayırdır bir sorun mu var"
"Bir sorun yok telefonumu almayı unutmuşumda peki bir şey daha sorabilirmiyim?"
"Tabi kızım sor"
"Bu civarlarda Grand otel diye otel varmı acaba"dedim olumlu yanıtlamasını umarak.
"Yok bilmiyorum"dedi tekdüze bir sesle.
"Tamam teşekkür ederim peki sizi de çok rahatsız ettim kusura bakmayın ama telefonunuzu kullanabilirmiyim sakıncası yoksa"dedim kadın yüzüme baktı gülümsedi ve konuşmaya başladı:
"Tabi tabi kızım al"dedi ve telefonu bana uzattı:
"Gerçekten çok teşekkür ederim"dedim ve telefonu aldım şifresi yoktu.Hızlıca haritalara girip kaldığım otelin adını arattım.Hemen çıktı buraya uzaktı yürümem uzun sürebilirdi.Taksiyle gitsem yanımda para yoktu.Aklıma bir fikir geldi o an taksiyle gidecektim otele gidince parasını verirdim.İyice nerede olduğuna baktıkdan sonra kadına telefonu verdim ve tekrardan teşekkür edip kalktım.
Hemen bir taksi bulmam gerekiyordu bilmediğim sokaklara giriyor çıkıyor başka sokaklara giriyordum.Az sonra işlek bir caddeye çıktım ve taksi beklemeye başladım.5 dakika kadar bekledikten sonra bir tane taksi durdu hemen bindim ve otelin olduğu yeri tarif ettim.Yaklaşık 45 dakika sonra otele gelmiştik adama orada beklemesini söyledim ve otele girdim.Her yerde onun adamları vardı yüzümü saklamaya çalışarak odama kadar çıkmayı başardım.Oda kartım montumun iç cebindeydi oraya dokunmamışlardı oda kartını cebimden çıkardım ve kapıya okuttum.Kapının önüne adam koymayı unutmuşlardı.İçeri girdim ve cüzdanımdan para aldım.Asansöre doğru koşmaya başladım.Taksicinin yanına gitmeyi başardım ve parayı verdim.Gizlice otelin içine doğru yöneldim bu gizlenme işini hiç sevmezdim ama çok güzel yapardım.Askerde bunları en iyi şekilde öğretiyorlardı.Görev yerime gitmeme az kalmıştı bu adamdan bir an önce kurtulmalıydım.
Koşarak odama doğru gittim.Kapıyı açtım içeri girdiğimde gördüğüm manzara karşısında küçük çaplı bir şok yaşadıktan sonra hızlıca kendimi toparladım ve konuşmaya başladım:
"Sen buraya nasıl girdin"evet odadaki tekli koltuğun birine oturmuş elinde sigarası dışarıyı izliyordu sonra bana döndü ve dudaklarını araladı.
"Gelebilmişsin küçük hanım"dedi yine ve yine küçük hanım demişti.Sinir olduğumu bile bile bana küçük hanım diyordu.
"Bana bak benim peşimi bırak ha birde bana küçük hanım deme"
"Öylemi küçük hanım senin peşini asla bırakmicam duydun mu beni yoksa tekrar ediyim mi"dedi sesinde hem dalga geçer gibi bir hal hemde sinirli bir ton vardı.Nerden bulaştım ki ben bu adama.Oturduğu yerden kalktı ve yanıma gelmeye başladı.Boyu çok uzundu bunu daha yeni fark ediyordum ben onun yarısı kadardım.Yanıma geldi ve tam karşımda durdu.kolumdan tuttu ve dışarıya doğru çekiştirmeye başladı.Kolumu sertçe çektim yüzüme doğru döndü yüzündeki sinir her halinden belli oluyordu.Dudaklarımı araladım ve konuşmaya başladım.
"Bu kadar yeter be oraya çekiştir buraya çekiştir bende insanım dimi.Beni bırak nolursun."dediğim sırada gözümden bir yaş süzüldü.Elini kaldırdı ve gözümden damlayan yaşı silmeye başladı.Elini tuttum ve yüzümden çektim.
"Ya niye yapıyorsun ya hem ağlatıp hem teselli ediyosun niye ya niye lütfen beni bırak gidiyim lütfen"dediğim sırada gözümden akan yaşlar çoğalmıştı bile.Yüzüme uzun uzun baktı sonra birden arkasını döndü ve gitti.Arkasından bir şey demeden öylece bakakaldım.
<<<<<<<<<<<
Arkadaşlar bu bölüm aşırı kısa oldu ama kısa yazmak zorunda kaldım.Ama diğer bölüm uzun olacak söz.Sizileri çok seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbe Giren Kurşun
RandomKadın bir askerin duyguları olabilir mi? Peki ya düşmanına aşık olabilir mi? NOT:BİTTİKTEN SONRA DÜZENLENECEKTİR MANTIK HATALARINA TAKILMAYIN!!!