8̷̛͔̖̲̻͍̝̌͂̓

16 4 0
                                    


🤍

Doğruldu sırasından, yine onu izlemişti ya bütün ders. Yine notları düşecekti. Bütün kariyer hayali mahvolacaktı. Defterini ve masaya yayılan kalemlerini olduğu gibi tıktı çantasına. Acele etmezse ona yetişemezdi. Acele etse de yetişemezdi aslında...

Çantasını sırtına atıp ahşap basamaklardan indi hızla. Sırıtıyordu. Bugün sinemaya gideceklerdi. İki arkadaş grubu birlikte gidecekti ve onun da arkadaşı bu gruplardan birinde olduğu için onu da çağırmışlardı.

Onunla birlikte- daha doğrusu onun peşinde bir yerlerde -olacağı için çok mutluydu. Çıkışta iki grup birleşeceğinden şimdi bile onun yanında durabiliyordu. Neredeyse hiç konuşmasalar bile.

Grup sonunda bir olduğunda otobüs durağında dikiliyordu herkes. Koca bir ordu gibilerdi. En az on onbeş kişilerdi ve içlerinde o da vardı. Buna nasıl sevineceğini şaşırmıştı. Gülüşünü daha yakından seyredebilecekti, sesini duyabilecekti, belki de yanında bile oturacaktı.

Gülümsemesine engel olamazken otobüs geldi. Herkes içine dolarken biraz yalnız hissetti. Diğerlerinin ayrılmış olmasıydı ondan, aralarına kalabalık girmişti. Bugün mutlu olmalıydı. Ama o... yanında o varken nasıl mutlu olabilirdi ki?

Sürekli onun yanındaydı yeni çocuk. Onun gülümsemesini de en yakından o görüyordu hep. Ne diye gelmişti ki? Ne diye ona yaklaşıyordu? Ne diye kenara itilen asla o olmuyordu?

Çok kıskanıyordu onu. Yine de onları izlemek istemedi ve başını cama çevirdi. İnsanlar arasında sıkışmıştı, diğerlerinin ve arkadaşının gülüşleri kulağına ilişiyordu. Can sıkıcıydı.

Ter kokan araçtan sonunda kurtulduğunda bütün kaldırımı kaplayarak yürümeye başladılar. Tabii o en arkadan geliyordu. Neden çağırmışlardı ki onu? Suratına bile bakmıyorlardı ya zaten. Arkadaşı bile...

Arkadan sessizce yürümeyi sürdürdü ama en sevdiği kısım gelmişti şimdi. Onun yanındaki koltuğu kapmak zorundaydı.

Koltuklar alınmıştı ve hevesle salona ilerledi. Onun oturduğu yerin hemen yanına oturacaktı. O yeni çocuğa vakit vermeyecekti.

Başardı da. Yanında oturuyordu şimdi. Koca bir mutluluk kapladı içini. Kıpır kıpırdı. Bütün filmi onunla birlikte izleyecekti, onunla gülüp onunla yorumlayacaktı. Bu enerji, bu etkileşim bir hafta belki de bir ay yeterdi ona.

Neşesi çok uzun sürmedi. Yeni çocuk yanında dikiliyordu, kalkmasını söylüyordu. Yanına oturacaktı. Zorla kaldırdı onu yerinden. O ise hayal kırıklığı ve parçalanmış kalbiyle gruptan hiç kimsenin olmadığı, tek boş kalan en arka en köşe koltuğa oturmak için merdivenleri çıktı.

Gözyaşları içinde duramıyordu. Koltuğa oturduğu gibi dizlerini göğsüne çekti. Yüzünü gömdü dizlerine. Boşu boşuna umutlanmıştı. Boşu boşuna konuşabileceğini sanmıştı, eğelenebileceğini sanmıştı. Pişmandı, üzgündü, kırıktı, çürümüştü, paslıydı, öfkeliydi, körelmişti, ağırlaşmıştı, sabırsızlaşmıştı, duygusuzlaşmıştı, yanmıştı, ruhu parçalara ayrılıp uçmuştu. Lanetlenmişti.

Gözyaşları lanetliydi. Lanetlenmişti.

💚

𝒦𝒪ℒ𝒴ℰ |  𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺 angstHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin