9̷̡͈͇̗̘̐̔́

13 4 0
                                    


💚

Jungkook titreyen eliyle güneş şeklindeki gümüş kolyeyi aldı. Bunun burada ne işi vardı ki? İyice paslanmıştı ve çürüyordu kolye. Jungkook'un titreyen elinde daha da korkutucu görünüyordu.

Bir kolyeydi bu alt üstü. Neden titriyordu ki? Yutkundu sertçe. Kolyeyi inceledi.

Güneşin yuvarlak gövdesinden çıkan ışın şekilleri düzenli bir şekilde yuvarlağın etrafını dolaşırken arada bir boşluk kalmıştı. Bir ışın kopmuştu.

Jungkook o ışının yerini bildiğini farkettiğinde daha da korkmaya başladı. Ne yapacaktı şimdi? Nasıl bir daha o banyoya girecekti? Nasıl bir daha orada korkmadan yıkanabilecekti? Nasıl bu evde yaşamaya devam edebilecekti? Evi alırken neden kimse uyarmamıştı onu? Neden burada birinin öldüğünden haberi olmamıştı?

Yutkundu tekrar sertçe. Kucağında ölü birinin anıları vardı. Tekrar baktı kutuya. Köşede siyah keçeli kalem ile yazılmış bir isim vardı.

"~Beomgyu."

Kutuyu kucağından indirdi ve isteksiz adımlarını banyoya yöneltti. Olabildiğince küçük adımlar atıyor, yürüyebildiği kadar yavaş yürüyordu. Titriyordu, hissedebiliyordu.

Köşeye geldiğinde kafasını banyoya uzattı. Koca küvet karşıladı bakışlarını. Jungkook içinde ölü bir beden görebiliyordu. Boynunda derin kırmızı ve mor zincir izleri vardı, gözleri sonuna kadar açıktı, mavinin en açık tonundaydı irisleri ve gözleri akacak gibiydi. Dudakları biraz nefes dilenircesine açık kalmıştı. Derisi bembeyazdı, ölü beden çürümeye başlamıştı. Hissettiği korku yüzünden belliydi. O da çok korkmuştu belli ki.

Jungkook yalpalayarak geri çekildi ve nefes almaya çalıştı. Alamayınca bağırabildiği kadar bağırdı. Gözlerini yumdu sıkıca ve ciğerleri birbirlerine yapışana kadar çığlık atmaya devam etti.

"Korkma Jungkook, onu öldürdüm. Artık aramıza giremez. Sonsuza kadar birlikte olabiliriz."

Jungkook ciğerlerine çektiği kısa nefesten sonra ölü vücudun üzerinde gördüğü başka bir yabancı suratla sesine azap çektirmeye devam etti.

💚

"Beyefendi iyi misiniz? İsminiz ne?"

Jungkook gözlerini araladığında beyaz bir minibüs tavanı karşıladı onu, ya da belki bir ambulans. Zihni yerinde değildi, görüntüler karmaşıktı. Her bir renk birbirine giriyor, her bir şekil dönüşüyordu.

Duyduğu ses bulanıktı. Koca bir denizin altından geliyordu. Kulakları işlevini yitirmiş gibiydi. Tıpkı dizleri gibi.

"Beyefendi adınız ne? Yalnız mısınız?"

Yanındaki hemşirenin onu konuşturmaya çalıştığını duyabiliyordu. Mırıldanmaya çalıştı. "Jungkook."

Hemşire koluna bir şey bağlıyormuş gibi görünüyordu. "Tamam, Jungkook. Ne oldu? Çok mu korktun?"

Jungkook bunu konuşmak istemiyordu. O görüntüyü hatırlamak istemiyordu. Yorulmuştu ve bunlar birden çok üzerine gelmişti. Gerçek olmayan iki beden görmek... ağlamaya başladı.

"Sakin ol Jungkook, geçti. Panik yapma. Bak burada bizimlesin, ne güzel kolyen varmış böyle!"

Hemşire konuyu dağıtmaya çalışırken daha da mahvediyordu. Kolyesi hatırlamak istediği en son şeydi. Ağlamayı sürdürdü, çökmüş gibi hissediyordu. Vücudu titriyordu, çok yanıyordu, sıcak basıyordu. Kalbinin atışının hiç olmadığı kadar hızlı olduğunu hissedebiliyordu, yeterince nefes alamıyordu. Uykusu geliyordu.

𝒦𝒪ℒ𝒴ℰ |  𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺 angstHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin