Merhabaaaaaa
Sanki bayağı oldu ha?Sonunda bu fice devam edecek ilhamı bulmuşum anlaşılan
Tam istediğim gibi sahneler yazdımDevamında neler olacak bakacağız :))
İyi okumalaaarrrrr
Jungkook dalgın bir şekilde boş tabağını masadan aldı ve tezgâha doğru ilerledi. Tabağını diğer boş tabakların üzerine bırakarak yemekhanenin çıkış kapısına adımladı. Yine her zamanki gibi sıkıcı bir gün oluyordu. Kimse onunla muhattap olmuyordu ve Emma da bugün gelmemişti. Dersler de yorucuydu, bugün git gide dayanılmaz bir hâle bürünüyordu.
Kapıdan çıktığı gibi koridorun köşesinde arkadaşlarıyla konuşan Jeongin'le göz göze geldi. Arkadaşlarıyla gülüşen Jeongin Jungkook'u görünce bakışlarını kaçırdı hemen. Bariz bir şekilde morali düşmüştü.
Jungkook yanına gidip onunla konuşmak istedi, fakat yapamazdı. Arkadaşları yanındaydı ve zaten Jeongin onunla konuşmayı istemezdi. Daha kötüsüyse Taehyung arkasından geliyordu. Jeonginle konuşursa hiç iyi şeyler olmazdı.
Taehyung son konuşmalarından sonra yaklaşık bir haftadır hiç görünmemişti. Hatta kolye bile özgün renginde, yeşilde sabit kalmıştı. Jungkook onu merak edip durmuştu. Birkaç kere resmen boşluğa konuşmuş ve Taehyung'u çağırmayı denemişti. O ise bu sabah kendiliğinden ortaya çıkmıştı. Tabii ki de Taehyung'un kendisi arkada kalmıştı. Lanetlenmiş ruh Jungkook'un peşinden gelip duruyordu.
Jungkook lavaboya yöneldi hemen. Jeongin'le daha fazla bakışmak istemiyordu. Tam lavaboya adımlayacakken büyük bir el hızla kapıyı tuttu. Elin yapısına bakılırsa sahibi güçlü bir erkek olmalıydı. Tırnakları ise oldukça düzgün ve bakımlıydı. Kafasını yana çevirdi. Bu yüzü tanıyordu fakat ne adını ne de kim olduğunu biliyordu.
"Jungkook'tu adın, değil mi?"
Jungkook kafasını yukarı aşağı salladı. Bu çocuğun onunla ne işi olurdu ki? Onu kampüste gorüyordu hep. Mimarlık bölümündendi ve her zaman onun gibi mimarlıktan olan arkadaşlarıyla takılırdı. Jungkook onu hep birileriyle görürdü. Bu çocuk asla yalnız takılmazdı.
"Seninle sürekli karşılaşıyoruz. Eminim sen de beni farketmişsindir." Çocuk kemikli elini Jungkook'a uzattı.
"Bangchan ben, memnun oldum."
Jungkook kabalık olmaması için uzatılan eli sıktı, fakat Bangchan gibi gülümsemedi.
"Şey soracaktım sana." dedi Bangchan fazla uzatmadan. Jungkook'un hoşlanmadığını farketmişti.
"Bu akşam sahilde parti vereceğiz, çoğu kişiyi davet ettik. Seni de arkada bırakmak istemedik açıkçası. Pizza ve içecekler hep beleş. Minho'nun dev gibi bir hopörlörü var, onu getirecek. Bayağı kalabalık olacak. Çok eğlenirsin emin ol." Bangchan gülümsedi tekrar.
"Hem seninle de pek samimileşemedik. Partide herkesle tanışabilirsin. Gelmek ister misin?"
Jungkook şaşkınlıktan açılmaya başlayan ağzını kapattı hemen. Bu herkesle tanışmak için harika bir fırsattı. Hem kafası dağılır, hem de Jeongin'le konuşma fırsatı bulabilirdi. Tabii o da geliyorduysa. Partiyi düşünmek bile onu heyecanlandırmıştı. Tam memnuniyetle geleceğini söyleyecekken kolunda bir baskı hissetmeye başladı.
Baskının kaynağını anlamak da zor değildi. Taehyung bariz bir şekilde kolunu mıncırıyordu. Hayır demesini istiyordu. Partiye gitmesini kesinlikle istemiyordu. Jungkook bunu kafasının içinde yankılanan sesinden anlayabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝒦𝒪ℒ𝒴ℰ | 𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺 angst
Fanfiction"Belki kalbim seninki gibi atmıyor ama..." Taehyung elini Jungkook'un göğsüne koydu atışını hissetmek istercesine. "Sen benim yaşayan kalbim olabilirsin."