three

1.2K 100 89
                                    

Bu bölümü Halazia dinleyerek yazıyorum. O kadar güzel bir şarkı ki gerçekten ne diyeceğim bilmiyorum. Neyse siz de dinleyin mutlaka. Bölüme geçelim uzatmadan.

Hayatı boyunca geçirdiği en güzel uykuyu geçirmişti Chan. Hem saçlarının okşanmasına hem de güzel kokuya hasret kalmıştı. Yongbok ona annesini hatırlatmıştı. Sabah uyandığı ilk an etrafına bakındı. Annesinin varlığını hissetmişti. Tamamen kendine geldiğinde dün gece başında olanın annesi değil de Yongbok olduğu anımsayınca gözleri dolmuştu. Ne kadar güçlü durmaya çalışsa da annesini çok özlüyordu. Ne kadar olgun biri gibi görünse de annesine gelince konu 5 yaşındaki bir çocuktan farksızdı. Tekrar başını yastığa koydu ve göz yaşlarını serbest bıraktı. Annesine olan özlemi kalbine ağır geliyordu. Kendi kendi uzun uzun düşündü. Annesini, gülüşünü, saçlarını, sesini, onunla olan tüm anılarını düşündü Chan. Annesine içten içe kızıyordu. Onu bu kadar acıyla baş başa bırakmıştı. Chan dayanabilirdi elbette ama peki ya küçük kardeşleri? Onlar için yıllar geçse de bu acı asla geçmeyecekti. Annelerinin ölüm yıldönümü geldiğinde tüm sarayda hayat durur ve sadece annesinin sevdiği şeyler yaşanırdı.

Aynı şey babası için de öyleydi. Sadece anneleri değildi her şey. Chan'ın babasına olan sevgisi ve saygısını tüm herkes bilirdi. Babasının ölümü Chan'ı tamamen bitirmişti. Chan en çok güvendiği, sırtını yasladığı insanı kaybetmişti. Kardeşlerinin desteği ile ayakta durmayı başarmıştı ama en az onun kadar kötüydü de kardeşleri. Kimse için kolay olmaz anne babasını kaybetmek. Buna rağmen hâlâ güçlü durup sarayı ayakta tutmaya çalışmıştı Chan. Babasının tek vasiyet buydu. Bang Hanedanlığı'nı sonsuza dek yaşatmak. Chan babasının cenazesinde söz vermişti. Son nefesine kadar koruyacaktı Hanedanlığı'nı. Kendisinden sonra gelecek olan kişinin koruması için de her şeyi yapacaktı. Son kez babasını mutlu edecekti Chan. Kardeşlerini koruyup kollayacak ve onların da güvenliğini sağlayacaktı. Kolay değildi Chan için. O kadar küçüm yaşta o kadar sorumluluğun omuzlarına yüklenmesi. Onun suçu değildi. Sadece Tanrı'nın ona ödülü diye düşündü. Herkes için ceza gibi gelen bu şey Chan için ödüldü çünkü bu uğurda hem ailesini mutlu ediyor hem de kardeşlerini koruyordu. Onlara anne baba oluyordu. Kardeşlerinin gülümsemesi için her şeyi yapıyordu. İyi bir abiydi o. Herkesin isteyeceği biriydi. Ama eşsiz biriydi o. Kimsenin sahip olamayacağı biri..

Açılan kapı ile doğruldu Chan. İçeri giren kardeşine bakıp gülümsedi. Kardeşi de gülümseyip abisine doğru yürüdü. Abisinin yanına oturdu ve sıkıca sarıldı. Chan kendisine sarılan kolları sıkıca tutarak o da kardeşine sarıldı.

"Güzel uyudun mu bugün?"

"Çok güzel uyudum Bin. Ya sen?"

"Sen güzel uyuduysan bende uyudum"dedi gülerek. Chan da gülmüştü.

Changbin yavaşça çekildi Chan'dan ve yanına oturdu. Chan çekilen bedene baktı. Boşlukta kalmış gibi hissediyordu. Ama bunu kardeşine belli etmemeye çalıştı. Onun gözünde her zaman güçlü biri olmaya çalışırdı. Tıpkı babasının Chan'ın gözünde nasıl görünüyorsa öyle görünmek istiyordu. Sessiz bir şekilde öylece oturuyorlardı. Changbin daha fazla abisini sıkmak istemediği için ayağa kalkmış ve izin alarak odadan çıkmak için kapıya yönelmiş. Çıkarken göz göze geldiği çocuk ile güzelce gülümsemiş ve çocuğun omzuna dokunarak dışarı çıkmıştı. Chan ikiliye bakmış ve gelen gence meraklı gözlerle bakmıştı. Çocuk saygıyla eğilmiş ve kralına selam vermişti.

"Sizinle konuşmam gereken bir konu var efendim. Müsait misiniz?"

"Elbette Seungmin. Lütfen otur" dedi karşısındaki minderleri işaret ederek. Seungmin başını sallamış ve oturmuştu. Uzun bir süre sessiz kalmışlardı. Chan Seungmin'in anlatmasını bekliyordu. Onu sıkmamak için de başlaması için bir şey dememişti. Seungmin ne zaman hazır hissederse o zaman başlayacaktı konuşmaya. Seungmin sonunda hazır olduğunda derin bir nefes verdi.

KINGDOM | CHANLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin