two

1.5K 119 78
                                    

Artık bu ficte beraber olacağız. Çok duygusalım şuan mskxmsks. Neyse ya çok uzatmıyorum iyi okumalar.

Dünden kalan baş ağrısı ile yine tahtında sabaha kadar oturmuştu Chan. Bu aralar çok fazla uyku problemi çekiyordu. Uyumak istese de bir şey onu engelliyordu. İlaç bile içse etki etmiyor sabaha kadar oturuyordu. Bu Chan için kötü bir şeydi. Ne de olsa bir ülkenin kralıydı ve bir çok düşman krallık vardı. Chan'a bir zarar geldiği an hemen savaş başlayacaktı. Chan olabildiğince sağlığını iyi tutmaya çalışıyordu.

Chan düşünceler ve baş ağrısı ile uğraşırken içeri giren genci fark etmemişti. Küçük beden karşısına oturmuş Chan'ın dikkatini çekmeye çalışıyordu. Chan sonunda dikkatini karşısındaki gence vermişti.

"Bir sorun mu var?" Küçük olan başını salladı. Korecesi tam olmadığı için ne diyeceğini bilemiyordu. Hata yapıp abisini de utandırmak istemiyordu.

"Peki sorun ne?" Chan tekrar sormuştu. Yongbok böyle olmayacağını anladığında ağzını araladı ve bir kaç kelime mırıldandı.

"Sadece teşekkür etmek istedim. Bizi misafir ettiğin için"

"Gerçekten sorun değil. En yakın dostumun kardeşlerisiniz siz. Elbette misafir edeceğim. Hatta artık misafir değil siz de bu hanedanlığın üyesi sayılırsınız" Yongbok şaşkın gözlerle kendisine ingilizce bir şekilde cevap veren adama baktı.

"İngilizce biliyorsun?"

"Annem Avustralya Kralı'nın kızıydı. Oradan biliyorum" Yongbok genişçe gülümsemişti. Çünkü sonunda onu anlayan birisi vardı. Abisi ve kardeşinden başka.

"Çok sevindim çünkü insanlarla anlaşmak benim için çok zordu. En azından korecemi tam geliştirene kadar konuşacak birileri var. Hyunjin de buna çok sevinecek" hemen ayağa kalktı ve kapıya doğru yöneldi. Kapıyı açtığında kendisine hızla çarpan beden ile yere düştü. Chan ayağa kalkıp yere düşen çocuğun yanına gidip kaldırdı.

"Kusura bakma göremedim"dedi çocuğun omzuna elini koyarak. Yongbok sorun yok deyip hemen odadan çıktı. İkili koşan gencin arkasından bakıyordu.

"Sorun ne?"

"Sorun sensin Chan"

"Ne diyorsun?"

"Otur Chan"dedi Chan'ı ittirerek. Chan arkasına döndü ve oturdu. Genç çocukta hemen yanına oturdu.

"Kendine dikkat etmiyorsun. Sağlığın kötüye gidecek Chan. Sağlığın kötüye giderse ne olacağını iyi biliyorsun"

"Biliyorum Jeongin ama elimde değil. Uyumak istiyorum uyuyamıyorum"

"Bir anda böyle olması garip değil mi sence de?"

"Evet garip"diye söze girdi Minho içeri girerken. Jeongin ayağa kalktı ve eğilerek selam verdi ve tekrar yerine oturdu.

"Jeongin haklı Chan. Tamam ordumuz iyi ama yeterli değil. Sana bir şey olursa sonumuz geldi demek"

"Biliyorum Minho. Çok dikkat ediyorum kendime ama bu uyku sorunu gitmiyor"

"Peki bu konuda ne yapacağız?"

"Cevabını bilsem uygularım değil mi?"

Jeongin sorduğu sorunun saçmalığının farkına varınca kahkaha attı. Minho da rezil olmuş arkadaşına bakıp gülmüştü. Herkes Chan için endişe ediyordu. Ne de olsa hanedanlığın kralıydı ve ona en ufak bir şey olursa hepsi ölebilirdi. Uzun süredir Chan zor da olsa ayakta tutmaya çalışmıştı ama yeterli değildi asla. Hâlâ tam güçlü konumda değillerdi. Askeri güçleri yetersizdi. Ne kadar uğraşsalar da bu kadar yetmezdi. Chan yine kendini derin düşüncelere bırakmıştı. O kadar dalmıştı ki salonda oluşan sesi duymuyordu.

KINGDOM | CHANLİXHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin