Biliyorum bölümler geç geliyor ama sınava çalıştığım için yazamıyorum. Anlayış gösterirsiniz umarım. Neyse bölüme geçelimm.
"Nerede buldunuz Jeongin?"dedi Chan heyecanla. Sonunda dostunu bulmuştu. En az onun kadar heyecanlı biri daha vardı.
"Söylesene Jeong nerede?"dedi Jisung heyecanla gence doğru koşarken.
"Ormandaydı. Ama bir sorun var ki uzun zamandır o ormana gidiyoruz fakat hiç ne o kulübeyi ne de Minho hyungu gördük"
"Beni oraya götür Jeongin"
"Hemem efendim"dedi ve saygıyla eğildi.
Jisung'da abisiyle gitmek istiyordu. Biraz yalvardıktan sonra Chan kabul etti ve küçük kardeşinin hemen hazırlanmasını söyledi. Jisung koşarak odasına gitti ve üzerini değişip hemen abisinin yanına döndü. Daha rahat bir şeyler giymişti çünkü at ile gideceklerdi. Chan çıkmadan hanedanlığı Changbin'e emanet etti ve atına bindi. Üçlü ve bir kaç asker beraber en son Minho'nun göründüğü alana doğru at sürmeye başlamıştı.
Minho'dan
Koşabildiğimiz kadar koşmuştuk o gün. Jeongin'in beni görmesi üzerine hemen saraya gidip Chan'a haber verdiğini çok ama çok iyi biliyordum. Peşimizden gelmesinler diye uzaklaştığımız gibi yönümüzü değişip gideceğimiz yerin tersine gitmiştik. Normelde kaçmamam gerekirdi fakat ne bulunmak ne de saraya dönmek istiyordum. Belki abartı bir durumdu diğerleri için ama benim için onur ve gurur kırıcıydı. Chan'ın burnu biraz sürtsün istiyordum. Bu yüzden ona vereceğim en güzel ceza gitmemdi. Benim gidişim ile sarayda kimse bir şey yapamayacak ve bizi aramaya koyulacaklardı. Tam da tahmin ettiğim gibi de olmuştu. Chan şimdi her yerde beni arıyordu. Bulduğunda zorla saraya götürmese bile bulunmsl istemiyordum.
"Hyung duralım lütfen"
Sesi yorgun çıkan küçüğüme baktım ve biraz yavaşladım. Kardeşlerimin yorulduğunun farkındaydım. Bende çok yorulmuştum ama duramazdık bizi bulmadan önce buradan çıkmak zorundaydık.
"Az kaldı bebeğim biraz daha sabredin olur mu?"
"Peki hyung"demiş ve dudağını büzmüştü Yongbok. Onun bu kadar tatlı oluşuna dayanamıyordum.
Bir süre daha durmadan devam etmiştik. En sonunda sınıra gelmiştik. Artık çıkışımız rahattı ve tamamen kurtulacaktık buradan. Hyunjin ve Yongbok'a bakıp yürümeye başladım. Bir kaç asker dışında kimse yoktu. Henüz onlara haber verilmediğini düşünüp yanlarına yürüdüm. Zaten yetkili olduğum için rahatça çıkacağımdan adım kadar emindim.
Askerlerin yanına gelince gülümsedim. Onlarda bana gülümsemişlerdi. Evet tahmin ettiğim gibiydi. Saraydan ayrıldığımdan ve arandığımdan haberleri yoktu. Bir kaç yalan uydurup iznimi almıştım. Şimdi kalan tek şey tamamen buradan kurtulmaktı. Tekrar kardeşlerime baktım ve bavulumu sıkıca tuttum. Yavaş yavaş adımlamaya başladım. İçim rahat değildi. Tekrar kardeşlerime baktım ve onları önüme aldım. Arkamdan gelmeleri beni daha da huzursuz ediyordu. Artık benim için son bir adım kalmıştı ki arkamdaki sesler ile durdum.
"Tek bir adım daha atma Lee Minho!"
Bu Jisung'un sesiydi. Derin nefes aldım ve tekrar adımladım. Umrumda bile değildi sözleri. Hyunjin ve Yongbok tamamen çıkmıştı artık.
"Minho eğer bir adım daha atarsan bir daha bu hanedanlığa giremezsin"dedi Chan.
"İsteğim de bu zaten efendim"dedim ve son adımımı da atarak kendimi hanedanlığın dışına bıraktım.
Burada araya gireceğim çünkü aklınızın karışmasını istemiyorum. Bir kasaba, köy gibi bir yer düşünün hatta küçük şehir gibi de düşünebilirsiniz. İşte buranın sınırından bahsediyorum. Sınır kapıları olur ya işte öyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KINGDOM | CHANLİX
Fanfiction"Onu istiyorum!" "Siktir Chan! O benim kardeşim." #5 Chanlix🏅 #8 Yongbok 🏅