Beni hatırlıyor musun? Zihninin kayıp parçası, yüreğinin yangınıyım ben.
Yorgunlukla yürüdüm hastane koridorunda, ağlamaktan bir hal olmuş gözlerim acınası bir şekilde kırmızıydı.
Solmuş ten rengim ve beyazlamış dudaklarımla tanıdık hastanenin koridorlarında dolanıyordum öylece.
Bedenim kötü bir durumdaydı ama asıl ruhum ölmüştü, ezilmişti.
Yanmış, yıkılmış evimizi hatırladım, ruhum o yıkıntıların arasında kalmıştı.
Boşuna aramasınlardı beni burada, ben o enkazın altındaydım şimdi.
Yürüdüm ve geldiğim odanın numarasına baktım.
553. Oda, sevdiğim adamın yattığı oda.
Baysal Karadağ'ın, aşkımın yaralarıyla durduğu oda.
Önünde duran korumalar beni gördüklerinde her zaman yaptıkları gibi önlerini iliklediler ama umursamadım.
Dağılmış, yıkılmış ve ezilmiştim.
"Enişte?" diyen Asrın'a döndüm, Baysal'ın sağ koluydu.
"Asrın.." dedim küçük bir duraklamadan sonra "O iyi mi?" dediğimde yutkundu.
"Abim iyi ama sen iyi misin? Seni böyle görse çok üz-"
"Beni hatırlamıyor ki." dedim acınası bir şekilde bir yandan yüzümü sıvazlarken.
"Abim kesinlikle seni hatırlayacak Arden, Baysal abinin sana olan aşkını bilmeyen mi var? Yıpratma kendini, gel otur." dedi kolumdan nazik bir tutuşla kenarda ki sandalyenin üzerine oturtarak.
Baysal.. ismi bile gözlerimi doldurmaya yetmişti.
"Asrın sana bir şey söylemem lazım." dedim, bu ağır yükü tek başıma taşıyamacaktım.
"Söyle enişte, bir şey mi iste-"
"Baysal'a beni söyleme." dediğimde durdu, kaşları çatılırken gözümden iki yaş düştü.
"Ne demek bu? Nasıl söyleyemeyiz?" dedi sert bir sesle.
"Bu tarz durumlarda beynin ani şoka girmemesi için yapmama-"
"Sen ne yapacaksın? Bu nasıl bir saçmalık!" dediğinde içimde yanan öfkeyi hissettim.
"Ben mutlu muyum sanıyorsun? Çok mu memnunum bu durumdan? Baysal benim sevgilim Asrın ve benimle geçirdiği 3 yılını hatırlamıyor bile!"
Kontrolsüzce sesim yüksek ve titrek bir şekilde çıkarken sinirle göğsüm kalkıp iniyordu.
"Tamam da ben bunu Baysal abiden nasıl saklayacağım?" diyen Asrın'ı duydum.
"Saklamak zorundasın!" aniden ayağa kalktığımda gözlerim karardığında sendeledim ve o sırada kollarımdan tutan Asrın'nın sesini duydum "Enişte!"
"Oğuz oğlum sen koş bir su kap gel, Fatih hemşi-" diyen endişeli sesinin aksine güçsüz bir biçimde başımı iki yana salladım.
"Hayır.. istemiyorum hiçbir şey daha yeni serumu çıkardılar." dediğimde üzüntüyle bana baktılar.
Çalışanları, korumaları ve herkesi tanırdım ayrıca bana oldukça saygı duyarlardı.
Yeri geldiğinde çatışmalardan oluşan yaralarını sardığım için yeri geldiğinde de Baysal'ın bana saygısından dolayıydı.