"Changbin odama gelir misin? "
"Tabi ki efendim"
Chan Bey'in arkasında onu takip ediyordum.
Odaya girdiğimizde ben masanın önünde durdum.
O ise masanın arkasındaki çekmeceden bir kutu çıkarttı.
"Dün için özür dilerim"
"Zahmet etmeseydiniz efendim"
Kutunun içinde beyaz bir gömlek vardı. Önümde duran bedene gülümsemiştim.
"Bir dahakine sadece ikimiz olalım"
"Peki efendim siz nasıl isterseniz"
Chan Bey yanıma kadar gelmişti.
Elleri açık olan gömleğimin düğmesine gitti.
Önümü kapatmıştı.
Neden bu kadar yakın bana .
O siyah gözler gözlerim ile buluştu.
Elleri ardından yakama geldi. Düzgünce düzeltti.
Son yolculuk ise belimdi.
Ellerini belime sarmıştı.
Gözleri hiç hareket etmiyordu.
Tıklanan kapı sesi ile kendine gelmişti.
Ellerini üzerinden çekmişti.
Bende biraz uzaklaşmıştım.
"Gel"
"Ah kardeşim akşam seninle kalacağım haberin olsun. A binnie sende mi burdaydın"
"Tamam gel. Burda olması normal değil mi sekreterim ya hani"
"Tamam tamam kızma. Sonra görüşürüz binnie"
"Görüşmek üzere efendim"
Chris Bey odadan çıkmıştı. Chan Bey'e döndüm ve bir isteğinin olup olmadığını sordum.
Oda olmadığını söyledi.
Bende sonunda odadan çıkmıştım.
Bu adam sekreterlerinin gömleklerini ilikleyip elini beline mi koyuyordu.
Ne yaşadım ben az önce.
Hemen yanında bulunan odaya girdim.
Derin bir nefes çektim. Bugünkü toplantılara baktım bir tane toplantı vardı.
Chan Bey'in yanında olmak zorundayım.
Toplantı saatine 1 saatten az kalmıştı.
Minho'nun dediğine göre her toplantıya girmeden önce acı bir kahve içermiş.
Koridorun sonuna doğru yürüdüğümde minik bir mutfak vardı.
Chan Bey'in acı kahvesini yapmıştım.
Yavaşça siyah kapılı odanın kapsını çaldım.
"Gel"
Sesini duyduktan sonra içeri girmiştim.
Masasında oturmuş bilgisayar ile ilgileniyordu.
Masanın üzerine kahvesini bıraktım.
"Efendim 30 dakika sonra toplantınız başlayacak. "
"Tamam şu gördüğün evrakları alır mısın bunları götürmemiz gerek bide biz 10 dakika önce gidelim hazırlık yapalım bir zorluk olursa Minho'yu yada beni çağır"
