"Hoş geldiniz Chan Bey"
"Hoşbulduk"
Giyim mağzasıydı çok lüks olduğu her halükarda belliydi.
"Hm geçen sizden aldığım gömleğin bedenine uygun bir kaç takım elbise istiyorum"
"Hemen efendim "
"Chan Bey daha evden takım elbiseniz ile çıktık şimdi neden burdayız? "
"Sana alıcaz"
"Gerek yok benim takım elbisem var "
"Olsun"
...
"Giydiğim 4.kıyafet artık beğenin"
"Değiştirelim bunu daha resmi olsun"
Beni dinlemeyip görevliyle konuşuyordu.
Gözlerinin içine bakarak göz devirdim.
Derin bir iç çekip kabine doğru gidiyordum.
Deli gibi küfürler ediyordum.
Gelen takım elbise ile sıkkınlıkla derin nefes verdim.
Aynı takımları değiştirip değiştirip giyiyordum.
Kabinden çıkmıştım. Chan Bey kahvesini yudumlayıp telefonuyla oynarken ben buradayım der gibi bir ses çıkartmıştım.
Tam kahvesinden içerken göz göze geldik ve öksürmeye başladı.
"Su için efendim iyi misiniz?"
Bedduaların tuttu changbin diye sevinirken sahte olduğu belli bir telaşlanma yaşamıştım.
"İyiyim iyiyim"
"Biz bu kıyafeti alalım"
Sonunda der gibi bir sırıtış vardı yüzümde.
Mağazadan çıkmıştık.
Arabaya doğru ilerleyip şirkete geçecektik.
"Başka bir şey ister misin? "
"Yok sağolun efendim"
İçimden yeter ki şirkete gidelim diyordum.
...
Sonunda şirkete varmıştık.
Chris Bey odasında oturmuş öylece duruyordu.
Normalde çalışanların neşe kaynağı olurdu.
Elimdeki kahvelerle zorda olsa kapıyı açabildim.
"Ben geldim"
"Hoşgeldin Binnie"
"Ne oldu size? "
"Ne olmuş"
Kahveyi önüne koyup masanın yanında duran koltuğa oturmuştum.
"Neşe kaynağı Chris Bey gitmiş"
"Yok aslında iyiyim"
"Buna en son inanacak kişiyim"
"Cidden iyiyim seni gördüm daha bi iyi oldum. Bu arada kahve için sağol"
"Hm peki Chris Beyciğim. Ay ne demek ne demek"
