HIRÇIN VEDALAR - 5

1.8K 123 6
                                    

Azize misafir olarak davet edildiği evi incelerken, çaylar ikram edildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Azize misafir olarak davet edildiği evi incelerken, çaylar ikram edildi. Köyün kadınları, müsait bir zaman ayarlayıp akşam namazından sonra Meryem hanımın evinde toplandılar. On günde bir sohbet etmek için birbirlerini ziyaret ederlerdi. Evi müsait olan da kapılarını açardı. Gençlerin gitmeye başladığı, çarşıda adı duyulan sinemaları henüz gören yoktu. Köyde olan bitenden, akrabalarından, hayvanlardan ve gelecek çaydan alacakları mahsulden bahsederler, akşamı bitirirlerdi. Neyse ki bu gece, diğerlerinden farklı bir mevzu bulmuşlardı kendilerine; Azize.

"Kaç yaşinasun kizum?" Siyah kırmızı çizgili peştamalını, ağrıdığı belli olan beline saran kadına baktı Azize. Babaannesi desteklemek ister gibi başını sallayınca soruya cevap verdi.

"Sevdun mi buralari?" Başını salladı kısa boylu, daima alnına biriken terleri silen başka bir kadına.

"Ne zaman gidecesunuz?" Sıkıldığını belli eder bir sabırsızlıkla omzunu silkti. Azize de bu sorunun cevabını merak ediyordu ama babası bir süre daha kalacağa benziyordu. Rahime hanım meraklı komşularından torununu kurtarmak isteyerek hareketlendi ve kızın kolundan tutup kaldırdı.

"Hayde sen kardeşlerinle oyna." Salonun karşısındaki odayı gösterip Azize'yi iki küçük kızın oynadığı yere gönderdi. Sorulacak sorulara kendisi cevap verecekti. Kızın daima hüzünlü ve çekingen bir hali vardı ve üstüne gidilirse can sıkan dakikalar yaşanabilirdi. Bir de bu yüzden Mehmet'le karşı karşıya gelmek istemiyordu. Azize'ye karşı sevgisi şimdilik kan bağından kaynaklıydı. Onu torunu bilmek, bir vazife yüklüyordu omuzlarına. Mustafa'ya ya da Gülcan'a nasıl davranıyorsa, aynı tutumu seneler sonra oğlunun elinden tutup getirdiği çocuğuna da sergilemeliydi. Ama ha deyince olmuyordu işte. Huyunu suyunu bilmiyordu kızın. İki kelimeden fazla konuşamıyorlardı. Zaten Rahime hanımın işi başından aşkındı. Aralarında yakın bir ilişki tesis etmeleri zaman alacaktı.

Azize, Gülcan ve ilk kez gördüğü diğer kızın yanına gidip ellerini arkasında birleştirdi ve sırtını duvara yasladı. Teyzelerden kurtulmuştu ama burada da Gülcan vardı ve onu soğuk tavırları yüzünden hiç sevmiyordu. Annesini de çok kaba buluyordu. Amcası onlardan biraz daha iyiydi ama geldi geleli en çok vakit geçirdiği kişi Mustafa olmuştu. Konuşkan, hareketli ve cömertti. Selvi yengesini de sevmişti Azize. İki oğlu gibi o da tatlıydı.

"Gelsene" dedi elinde kirlenmiş bir beyaz bez topağı tutan kız. Acemice yerleştirdiği püsküllerin yerine bakılırsa bu bir bebekti ve Azize'nin odasındaki et bebeklerin yanında oyuncaktan sayılmıyordu. Kız yapılıydı, oturduğu yerden bile uzun olduğu anlaşılıyordu. Alnına dökülen kâkülleri kaşlarını perdeliyordu. Büyük bir ağzı vardı, burnu da küçük değildi. Azize, kızı Meryem teyzesine benzetti. Torunu olmalıydı. Gerçi içeride bu kızın annesine benzeyen kimse de görememişti. Yerinden doğrulup ince ve sert halının üzerine oturdu. Bir divan, eski ahşap dolabın olduğu oda ancak halının üstünde oynayabilecekleri kadar genişti. Azize burayı tarif etmek istese, ağaç kokuyor derdi.

AZİZE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin