KUPONLA MUTLULUK - 12

1.1K 98 12
                                    

Hayaller boyar karatahtaları

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hayaller boyar karatahtaları. Tebeşirlerin güçlü darbeleri savaşır koyu girdaplarla. Kelimelerin gücünü hisseden ruhlar, eğmez başlarını. Asırlarda yaşar hikâyeler. Hiç değişmeyen manzaraların ressamları, sıvasız duvarlarını göremeyecek kadar meşgulken aldılar ellerine fırçalarını.

Okul ve öğretmen Azize'nin hayal ettiği gibi değildi. Diğer köyde, yol hizasında, derenin yanındaydı. Eski bir çay evini, içine sıra ve yazı tahtası koyarak okula çevirmişlerdi. Üç grup vardı; birinci, ikinci ve üçüncü sınıflar. Öğleden sonra da dört ve beşinci sınıflar geliyordu. Azize ikinci sınıfların olduğu sıraya oturdu. Geçen yıl Paskalya için sınıfı rengârenk süslerle donattıklarını hatırladı. Sıva yapılmamış duvarın üstündeki, rengi sararmış haritaya acı acı baktı. O şimdilik bunu memnuniyetsizlik zannediyordu.

Öğretmen kısa boylu, esmer, çelimsiz gözüken bir kadındı. Buna rağmen sesi çok gür çıkıyordu. Uykusundan uyanmış, yüzünü bile yıkamamış çocukları yerinden sıçratacak sertlikte sıralara vuruyordu. Henüz harfleri öğrenen birinci sınıflar, zorlandıkları zaman sessizce ağlıyordu. Bir teneffüsün ardından sıra ikinci sınıflara geldi. Öğretmen aralarına yeni katılan ve kıyafetinden duruşuna diğerlerinden farklı olan Azize'yle tanışma fırsatını nihayet değerlendirebilecekti. Üstten bir bakış atıp adını sordu kıza. Nereden geldiğini öğrendi ve esmer kemikli yüzünden belli belirsiz ışıltılar geçti.

"Benim adım Behiye. Saygılı ve çalışkan olduğun sürece beni seversin. Aksi halde aramız pek iyi olmaz." Azize her şey olağan seyrinde ilerliyormuş gibi zorlanarak tebessüm etti. Bu kadını sevmemişti ve sevmeyecekti. Okula alışması çok zor olacaktı. Hele uyuklayan Mustafa'nın kulağına yapışan ve kuru çubuğa benzeyen parmakları görünce bu kanaatinden hiç vazgeçmeyeceğine emin oldu. Kadının kısa boynu yüzünden omuzlarının arasına gömülmüş gibi duran başı, yakasına kadar pelerini çekmiş vampirleri anımsatıyordu Azize'ye. Yutkunup elindeki kalemi sıktı. Üç kişinin yan yana oturduğu sırada kıpırdanıp, önüne eğdi bakışlarını.

Önce biraz okuma yaptılar. Elden ele dolaşan bir kitap vardı. Ülkenin dağlarından bahseden bir metni seçmişti öğretmen. Çocuklar sırayla ve ellerine cetvel darbesi almamak için dikkatlice kelimeleri telaffuz ettiler. Bir kız o kadar dikkatli ve yavaş okuyordu ki Azize'nin gülesi geldi. Ama kendini tuttu ve sırasını bekledi. Gülerse Behiye öğretmenin kötü bakışlarına maruz kalırdı ve ilk günden bunun olmasını hiç istemiyordu.

Sınıftakiler ve Azize bir takım terimlerin yabancılığından gözle görülür hatalar yaptılar. Neyse ki öğretmen bu gün biraz dalgındı ve sık sık pencerenin yanına gidip "ah ah" deyip duruyordu. Çocukların hatalarını fark etmedi. Yalnızca arada bir şive yapan çocukları uyarıyor, hecelerine ayırarak okumalarını söylüyordu. İkinci sınıf çocuğuna göre seviyeleri fena değildi ama daha fazla okumaları ve kendilerini geliştirmeleri gerekiyordu. O zaman konuştuklarından farklı yazılan paragraflar, dost canlısı görünecekti gözlerine.

AZİZE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin