2.1

1.4K 79 36
                                    

Oy vermeyi ve satır arası yorum yapmayı unutmayın. Gerçekten yorumlarınız beni çok motive ediyor.

Keyifli Okumalaaaaar ❤️‍🩹

••••••••••••

"Sıkıldıııım." dedim oflaya puflaya. Yaklaşık yarım saattir yoldaydık ve hâlâ gideceğimiz yere ulaşamamıştık. Daha yeni yeni tanıdığım bir adamla aynı arabada tek başıma olmamın gerginliği üzerine birde kaybolmamız eklenmişti. 

Evet kaybolmuştuk. 

Ve yine evet, Han yüzünden kaybolmuştuk.

Partinin olacağı yer bizim oturduğumuz yerden baya bir uzaktaymış. Yani size anlayabilmeniz için şöyle anlatayım. Ankara'nın bir ucundan diğer bir ucuna gitmemiz gerekiyormuş. Ve Han'nın bahanesine göre bu taraflara hiç gelmediği için kaybolmuştuk.

Kaybolduğumuzu ilk ben fark etmiştim. Daha önce hiç gitmediğim yerlere giderken bindiğim araç fark etmeksizin navigasyon açardım. Yine açmıştım tabi ki ama Han öyle burnumdan getirmişti ki kapatmak zorunda kalmıştım.

Yok "Ben asla kaybolmam." yok "Kapat şunu dikkatimi dağıtıyor." yok "Ankara'yı avucumun içi gibi bilirim." falan, görmüştük nasıl avucunun içi gibi bildiğini.

"Sumru Allah'ın adını verdim azcık sus ya, bak lütfen biraz sus ya. Bu çene nereden geliyor senin anlayamıyorum ki." diye hayıflandı Han.

Pardon beyefendi hem bizi kaybet, hem partiye geç kalmamızı sağla sonra gel bana laf söyle. Yok öyle şey.

"Ama sıkıldım tamam mı? Kaybettin bizi resmen. Yok neymiş o yolları çok iyi tanırmış, kaybolmazmışız." dedim, bir yandan da Yazgıya konum göndermesi için mesaj atıyordum.

Han söylenmelerime karşılık göz devirdi. "Bir kere ben gayet iyi tanıyorum. Ankara'nın öteki ucunda parti veren salaklarda suç. Dağ başında parti mi verilir kızım?"

"He zaten partiyi de ben düzenledim, gittim dağ başına ben koydum evi." Yazgı mesajımı görmüş, sorgulamadan konumu atmıştı. Attığı konumu açtım ve Han görebilsin diye telefonumu, arabadaki telefon tutucuya sabitledim.

"Al biraz medeniyet öğren, bak bu yüz yılda insanlar daha önce gitmediği yerler için navigasyon kullanır, tanış." yüzünü buruşturdu ve dönüp bana en yapmacığından bir gülüş attı.

Sonunda ara yollardan otobana çıkabilmiştik, navigasyon şu anki konumumuzu Konya yolu olarak işaretlediğinde gözlerim hayretle açıldı. Kendimi söylenmekten alıkoyamadım. "Ay Han sana gerçekten inanamıyorum, ben fark etmesem il dışına çıkıyormuşuz resmen."

"Yeminle yol boyu beynimi yedin kızım ya, insanım bende hata yapabilirim. Bir rahat bırak beni." sağ eliyle vitesi değiştirdi ama elini vites topuzundan çekmedi aksine üstünde parmaklarıyla ritim tutmaya başladı.

Sinirim ona değildi aslında. Çok heyecanlanınca ya da çok gerilince huysuzlaşırdım.

Gözlerim vites topuzunda duran eline kaydı. Elleri yüzüne nazaran daha beyaz gözüküyordu, belki bu sadece sokak lambalarının ışığının yansıması da olabilirdi. Bir adamın ellerini dikizlemediğim kalmıştı sonunda o da oldu.

El damarları, sürekli parmaklarını hareket ettirdiği için bir belirginleşip bir kayboluyordu. Gözlerimi ellerinden yavaşça koluna doğru çıkardım. O an bileğindeki kırmızı ip dikkatimi çekti. Şaşkınlıkla ona döndüm. "Şans bilekliği mi takıyorsun, hem de kırmızı?" 

Bakışları yoldan önce bana sonra ise bileğine yöneldi. Bakışlarını tekrar yola odaklayarak konuştu. "Çok sevdiğim bir insan gerçek olduklarına inanıyordu, bana da zorla takmıştı. Sanırım kopunca dileğim gerçek oluyormuş." 

Parti Düşmanı | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin