ÇIRPINIŞLAR

12 5 0
                                    

Sabah sabah mutfaktan gelen seslerle uyandığımda derince pufladım. Gözüm duvarda asılı olan takvime kaydığında dudaklarımın arasından bir küfür savurdum. Bugün 9 Nisan'dı. Yataktan kalkıp altımdaki şortun katlanan kumaşını düzelttim. Titreyen elim kapı kolunu kavrayınca kendimi odadan dışarı attım

"Günaydın" dedi annem ocaktaki büyük tencereden yaptığı helvaları tabaklara doldururken. "Üzerini değiştir de şunları dağıtıver " dediğinde hiçbir şey demeden onu başımla onayladım ve odama gittim.

Üzerime krem rengi göğüs hizamın biraz altında biten boğazlı kazağı ve onunla takım olarak aldığım triko altı geçirdim. Açık bıraktığım simsiyah belime kadar gelen saçlarımı tepeden sımsıkı topladım. Fazla makyaj yapmayı beceremezdim. Becerebildiğim ürünlere de alerjim olduğundan sadece rimel ve ruj sürebiliyordum. Dudağıma nemlendirici. Kirpiklerime rimel sürdükten sonra kaşlarımı da taradım ve bolca parfüm sıktım.

Kokulara hassasiyetim vardı. En ufak kötü koku hemen midemi bulandırıyordu.

Hazır olunca tekrar mutfağa yöneldim ve annemin hazırladığı tepsiyi alarak komşulara dağıttım. Tüm komşular'a helva verdikten sonra eve döndüm. Kapıyı açar açmaz salondan "Dağıttın mı kızım helvaları" diye bir ses yükselmişti.

"Dağıttım"
" Gel o zaman sana da kattım." Dediğinde "Tamam" diyerek yanına gittim. Televizyon da annemin sürekli izlediği gündüz kuşağı programı açıktı ama annem televizyona değil camdan dışarıya bakıyordu. Önündeki sehpa da duran helvaya baktığımda onun da baktığını gördüm.

Cevabını bildiğim halde yine de sordum " sen yemeyecekmisin?" Kafasını olumsuz anlamda aşağı yukarı salladı. Gözleri dolu doluydu.

Yıllar sonra belki de o zaman ilk defe uzun uzun süzdüm annemi. Yemyeşil gözleri vardı benim kurak topraklarımın aksine onun gözlerinde ormanlar yeşermişti belki de akıttığı yaşlardan kaynaklıydı bu durum. Simsiyah dalgalı saçları, bembeyaz teni, dolgun dudakları, pürüzsüz elleri... Alkol bile sarsamamıştı güzelliğini.

Kimsenin çirkin veya bakımsız diyebileceği bir ladın değildi ama bazen güzel olmak da yetmiyordu işte bunun en büyük örneği annemdi .

Telefonumun çaldığında gözüm ekrandaki bilinmeyen numaraya ilişti. "Kim arıyor?" dedi annem "Müşterilerden biri galiba ben bakıp geleyim dedim koridora oradan da odama geçerken. "Alo" dedim yumuşak bir sesle cevap gelmedi. "Alo" dedim tekrar yine cevap gelmedi.
"A-"
"Kızım!" Dedi titreyen bir ses "Adam benim, kızım" titreyen tek şey telefonun diğer ucundaki ses değildi.

İlkinin aksine sert bir sesle " Bir daha sakın, sakın beni arama!" Dedim ve telefonu kapatarak numarayı engelledim. Telefonum tekrar çalmaya başlayınca arayana bakmadan açıp kulağıma dayadım.

"Ada sen nerdesin ya?"  arayan Çisem'di " İnsan kendi nişanında giyeceği elbise provasına geç mi kalır?"
"Bugün o vardı değil mi?" Dedim dudağımı dişlerken. "Ben unuttum onu"
"Çabuk hazırlan da gel hadi bekliyoruz biz."
"Siz?"
"Dicle'de gelmiş." Dedi Çisem oflayarak. Telefonu kapattığımda ben de Çisem'den farksız değildim.

Dolabımdan kıyafetime uygun bir çanta seçtim. İçine parfüm ve cüzdanımı koyduktan sonra üzerime deri ceketimi giydim saçlarımı açık bıraktım ve deri buget şapkayı da kafama geçirdim. Ayakkabılıktan aldığım spor ayakkabıları giydim ve elime aldığım arabanın anahtarıyla ilerlemeye başladım. Evden çıkmadan önce anneme ayak üstü gideceğimi söylemiştim.

Garajdan arabamı çıkarttığında şöför koltuğuna geçip kemerimi bağladım. On dakikalık yolun ardından mağazanın önünde durduğumda arabanın anahtarını valeye vererek mağazanın içine girdim.

BERDELE KARŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin