🌸🌈

3 5 0
                                    

Son şartımdan sonra bir an dişlerini sıktığını fark etmiştim. "Kabul." Dedi "Senin istediğin gibi olsun"
"O zaman ben avukatımla konuşur sözleşmeyi haz-"
"Gerek yok. Mardin'e geldiğimde nikahtan önce avukatım hazırlamış olur sözleşmeyi imzalarız." Lafımı sürekli yarıda kesiyordu.

Masadaki kahvaltılıklara ne o ne de ben dokunmuştum. El işareti yaparak garsondan hesabı istedim. Gözlerini üzerimden bir saniye bile çekmiyordu. Gözlerim bir çift mavilikle buluştuğunda gözlerinde gördüğüm sinirdi ama bu sadece ilk bakışta yansıyordu uzunca bakınca kırgın olduğunu fark ettim. Sebebi ben olamazdım değil mi? Olamazdım. Birinin seni kırması için gerçekten derinlere dokunması gerekiyordu. İnsan çabuk öfkelenirdi ama kolay kolay kırılmazdı.

Hesabı ödemek için çantamdan cüzdanımı çıkarttığımda o çoktan garsona kendi kartını uzatmıştı. "Böyle olmadı. Seni buraya ben çağırdım, hesabı da ben öderdim"
"Bir dahakine de ben seni çağırırım sen ödersin" dediğinde ona anlamsızca baktım o ise bana tek kaşını kaldırarak bakıyordu. Aklıma biraz önce söylediğim Seninle evleneceğim cümlesi gelince kızardığını hissettim. Kahrolsun beyaz ten.

Masadan kalktım dışarı çıktığımızda  valenin getirdiği siyah Rance Rover'ın onun olduğunu anladım. Vale arabanın anahtarını Pamir'e uzattıktan sonra mahcubiyetle kafasını bana çevirdi. "Hanımefendi beyaz Peugeot marka araç sizindi değil mi?" Diye sorduğunda soran gözlerle bakarak başımla onayladım. Göz ucuyla Pamir'e baktığımda onun da aynı şekilde adama baktığını fark ettim.

"Ben daha bugün işe başladım da"
"Evet" dedim düz bir sesle daha çok gençti ve onu ilk defa burada gördüğümden bunu zaten anlamıştım. Eliyle karşı park yerini gösterdi. "Ben burayıda mekana dahil sanarak içeri otoparkta yer olmayınca aracınızı oraya koydum" sonunu tahmin ettiğimden dudaklarım kıvrılmıştı. Bu hareketime şaşırarak cümlesine devam etti "Ben de lavaboya gidince arabanızı çekmişler." Kendimi tutamayarak kahkaha attığımda çocuğun gergin yüz ifadesi daha da gerilmişti.

Pamir'e baktığımda o da bana anlamsız gözlerle bakıyordu. Gözleri gülüşüme kaydığında mavilikleri yoğunlaşmıştı.

"Arabamı mı çekmişler, sen lavaboya gidince?" Gülüşlerimin arasından sormuştum  "Öyle yapmışlar." Diyince  daha çok gülesim gelse de kendimi tuttum.

"Sen bana bir taksi çağır gerisi sorun değil." Dedim zamanında ben de çalışmıştım böyle yerlerde. O yüzden anlayabiliyordum onu. "Ben bırakırım gideceğin yere" Teklifiyle Pamir'e döndüğümde arabasının anahtarına basarak kapıları açtı.

"Taksiyle giderim ben, seni işinden yeterince alıkoydum zaten"
"Sen arayınca tüm planlarımı erteledim. İşim yok."
Aklıma Cihan gelmişti bir gün sırf toplantıdayken onu aradım diye bir hafta bunu yüzüme çarpıp em ufak tartışmanın içine dahil etmişti. Karşımda duran daha üç gün önce karşılaştığım adam ise ben aradım diye tüm planlarımı iptal ettiğini söylüyordu.

Kardeşi için dedi içimde bastırmaya çalıştığım ses. Kardeşi için yapıyor her şeyi.

Arabanın kapısını aralayarak yolcu koltuğuna bindiğimde o da şöför koltuğuna binmişti. "Dümdüz gideceğiz" dediğimde beni başıyla onayladı.  "Sizin ihalenin net tarihi ne zaman?"
"Bir ay sonra"
"Daha varmış." Dedim. Sonra derince yutkunarak devam ettim. "Kardeşinin düğün tarihi ne zaman?" Direksiyonu tutunan elleri sıkılaştı. Parmak boğumları beyazlaşmıştı kasılmaktan. "Bu haftasonu" Şaşırmıştım bu kadar erken mi kıyıyorlardı nikahı.

"Az ilerdeki kavşaktan sola döneceksin" hiç bir şey söylemeden sinyal yaktı ve şerit değiştirdi. Burası dediğimde apartmanın tam önünde durdurmuştu arabayı. Kemerimi açtım arabadan inmeden önce gözlerimi ona çevirdiğimde onun gözleri çoktan benimkileri bulmuştu.

"Peki" dedim güçlükle sesim çatallı çıkıyordu "Peki bizim düğün tarihimiz ne zaman?"
"Bu hafta sonu."
"Bu hafta sonu?!" Diye tekrar ettim onu sesim beklediğimden yüksek çıkmıştı.
"Bu ne hız kaçan yok ya!" Dedim sinirle. Bu bugünün siniri değildi bu günlerdir yaşananların siniriydi biliyordum patlama noktam ona denk gelmişti.

"Kaçan yok mu cidden?" Dedi imalı bir şekilde "Sen değil miydin koşa koşa konaktan çıkıp yüzüğünü bozdurarak ilk uçuşla İzmir'e gelen"
"Sen beni mi takip ettirdin?" Dedim öfkeyle sinirim katlanarak artmıştı. Onunla benden farksız olduğu çözülen boynunda beliren damarlardan anlaşılıyordu.

"Ya ne yapsaydım ?" Dedi hiddetle "Hiç bilmediğin bir şehirde seni hırlının hırsızın önüne mi atsaydım?!"
"Atsaydın!" dedim ona doğru yaklaşarak "Atsaydın, atsaydınız. Beni babam olucak o haysiyet yoksunu adamın çöplüğünde bir başıma bırakacağınıza keşke en başında hırlının hırsızın önüne atsaydınız!"

Gözlerimi gözlerine çivilediğimde devam etmek için dudaklarımı tekrardan aralayacaktım ki gözlerim gözlerinin kitlendiği yere kaydı. Dudaklarıma bakıyordu. O an aramızdaki mesafenin ne kadar az olduğunu fark ettim. Bağırmak için bile olsa ona biraz fazla yaklaşmıştım. Stresten dudaklarımı yaladığımda o da aynısını yapmıştı şimdi de benim gözlerim dudaklarında geziniyordu. Kendimi geri çekmem gerekiyordu ama geri çekilmek istemiyordum. O geri çekilecekti.

"Ada"
"Hııım?"
"Fazla yakınsın" mavilikleri koyulaşmıştı
"İdeal mesafe bence" hiç beklemediğim bir anda yüzünü yüzüme yaklaştırdı "Bu mesafe nasıl?" Dedi nefesi dudaklarımı gıdıklıyordu. Ona meydan okuyarak bende ona yaklaştım burnum burnuma değdiğinde tenimi titrediğini hissettim "Gayet iyi. Bu mesafeden de konuşabilirim seninle."
"Bu mesafeden konuşmak yerine daha iyi şeyler de yapılabilir." Dediğinde yüzümün kızardığına emindim geri çekileceğim sırada ona istediğini vermemek adına geri çekilmeden devam ettim.

"Ne gibi şeyler yapılabilir mesela?"
"Geri çekilmezsen eğer birazdan uygulamalı göstereceğim dediğinde geri çekilerek kapıyı açtım son kez ona baktığımda gülerek pozisyonunu düzelttiğini fark ettim. "Sırık!" Ne dediğimi bile fark etmeden söylemiştim bunu. Birden ağzımdan çıkmıştı. Arabanın kapısını kapatarak hızla eve girdim.

"Sırık işte ne olacak! Allah bir boy vermiş pos vermiş gerisini koy vermiş. Sırık işte!"  Elimdeki çantayı komedinin üzerine sertçe bıraktım ve içinden telefonu alarak. Kişilerden Cem'i bulup üzerine tıkladım. Cenk bana ait olan kreşte öğretmenlik yapıyordu. Aynı zamanda sevdiğim bir arkadaşımdı.

"Alo"
"Cenk naber, nasılsın?" Dedim az önceki sinirimden arınmış sesimle. Hafta sonu evleneceksem işlerimi halletmem gerekiyordu. Klasik sohbeti es geçerek devam ettim.  "Ben bir yıl kadar buralarda olamayacağım. O yüzden kreşin yönetimine seni görevlendiriyorum."
"Seve seve" dedi Cenk  telefonu kapattıktan sonra banka hesabıma girerek Cenk'in bugün yatacak maşına yönetim payını da önceden ekledim.

Telefonu masaya bırakmıştım ki tekrar titremesi ile elime aldım. Ekranda yazan ismi görünce daha taze yaşananları hatırlayarak ister istemez kızarmıştım.

Gönderen: Pamir Mertoğlu
04:00'de Mardin yolcusuyuz ona göre hazırlığını yaparsın. 03:00'de seni almaya gelirim.

Ne diye sabahın körüne bilet almıştı ki. Üstelik benim bilgilerim olmadan bana nasıl bilet alabilmişti . Tüm bunları sormayı yüz yüzeyken'e ayırarak "Tamamdır" yazmıştım sadece.

BERDELE KARŞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin