Sürekli Hogwarts ile ilgili rüyalar görmeye başladım, kötü veya iyi fark etmiyor, fark ettiğim bir şey de var; Hogwarts ile ilgili hiç kehanet görmedim; göremiyorum da, neden bilmiyorum. Fakat artık bunları düşünmenin zamanı değil, bugün de uyumadım çünkü 5 saat sonra perona gideceğiz, heyecandan içim içimi yiyor.
Herm: "Adel, bir problem mi var, yoksa uyuyamadın mı?" diye sordu Herm, bana kibar yaklaşımını çok seviyordum.
- "Bir problem yok Herm, heyecandan uyuyamıyorum sadece, sen uykuna devam et."
"Anladım güzelim, yine de uyumaya çalış, orada çok yorulacaksın zaten.." Dedi Hermione.
- "Bu heyecanla başarabileceğimi sanmıyorum Herm ama deneyeceğim." Ona gülümsedim, o da aynı şekilde karşılık verdi ve kafasını yastığa gömüp yorganı kafasına kadar çekti. Bense sıkılmıştım ve biraz hava almanın iyi geleceğini düşünerek kendimi dışarı attım. Dışarı çıkar çıkmamla gökyüzünü izleyen Harry'i görmem bir oldu.
- "Günaydın Harry!"
"Günaydın mı? Daha hava doğru dürüst aydınlanmadı ki." Diye güldü Harry, daha sonra elindeki kahvesinden bir yudum aldı.
- "Hadi ben heyecandan uyuyamadım, sen niye bu saatte ayaktasın bakalım delikanlı?" Şive yaparak söylemiştim bu sözleri, Harry ufak bir kahkaha attı ve söze girdi.
"Senin heyecanından fazla mı bilmem ama ben de çok heyecanlıyım güzelim, omuzlarımdaki yükü biliyorsun, şimdiyse Hogwarts'a sen de geliyorsun, seni nasıl koruyacağımı bilmiyorum ama seni asla bırakmayacağıma dair söz veriyorum." Dedi Harry, gözleri dolmuştu.
- "Ahh yeter artık, yaşlı bunaklar gibi konuşmayın, ben kendimi koruyabilirim Harry, lütfen bunları düşünme. Yeterince derdin varken bir de ben yük olmak istemiyorum sana."
"Sen benim kardeşimsin Adel; dile kolay, kan bağımız yok ama sen benim her şeyimsin." Bu sözleri söylerken ailesinin ölümünü anımsadığını kim olsa anlardı, en azından ben anlardım, onun aile özlemini anlayabilirdim.
-"Gel buraya kardeşim." Diyerek iki kolumu açtım ve Harry'e kocaman sarıldım her zamanki içtenliğimle, uzun bir süre sarıldık daha sonra biraz stres atmanın iyi olabileceğini düşündüm.
- "Beni burda bekle Harry, geleceğim." Diyerek onun yanından ayrıldım ve eve çıktım, geldiğimde elimdeki eskiz defterini ve kalemi gören Harry ne yapacağımı anlamış, sırıtıyordu.
"Ne yani, beni mi çizeceksin." Diye sordu Harry.
- "Sadece seni değil, bizi çizeceğim. Kovuğu ve kovuğun önünde ailemizi, bunu çoğaltır hepinize bir tane hediye ederim, sembolümüz olur." Birbirimize baktık ve aynı anda:
"Bağımızın sembolü." Diyerek gülümsedik.
Aradan 2 saat geçmiş, resmimi tamamlamış ve Arthur amcanın işbirliği yaptığı mugglerdan öğrendiği bir cihaz ile bunları çoğalttım. Ufak ufak notlar iliştirip herkesin ismiyle masanın üzerinde koydum.
Ev halkı tamamen uyandığında, hediyelerini teker teker takdim ettim, o kadar sevindiler ki yumuş yumuş olmuştum onların bu haline.
- "Bunu asla kaybetmeyeceksiniz, söz mü? Eğer ailemize biri daha eklenirse, onu da çizeceğim bu resme ama o zamana kadar bunları asla kaybetmeyin, benim için."
"Bunlar mükemmel güzel kuzum, kaybedilir mi hiç." Dedi Molly, ev halkı da ona katılıyordu belli.
Kahvaltımızı ettik ve herkes bavullarını hazırlamaya gitti, bense salonda oturuyordum.
"Güzelim, sen de gitsene bavulunu hazırlamaya, Hogwarts'a gideceğini unuttun herhalde?" Dedi babam alay ederek.
- "Unutur muyum hiç baba? Ben bavulumu günler öncesi hazırladım, kitaplarım ve asam hazırdı zaten. Bunu ne kadar istediğimi ve ne kadar çalıştığımı biliyorsun. Bir gün gitme şansım var umuduyla her şeyi resmen hatim ettim. Oraya gittiğim zaman yapacağım tek şey partilemek ve tadını çıkarmak olacak, sınavları düşünmeme bile gerek kalmayacak, her şey ezberimde."
"Ah sen ve hırsın." Diye ekledi babam ve birden bavullarla merdivenden inen Arthur amca görüldü, "Hadi çocuklar! Gitmeliyiz." Kalbime inecekti resmen, heyecanla ayağa fırladım ve babamın yanağını öpüp kapının kenarındaki bavullarımı elime aldım, hızlıca dışarı çıktım.
Arkamdan "Dikkatli olun!" Diye bağıran babama aldırış etmeden hızlıca yürümeye başladım, sonunda perona gelmiştik.
"Duvardan geçeceksin Adel, korkmana gerek yok. İlk kez yapanlar duvara toslayacakmış gibi hissetse de soğukkanlı olurs-" Harry'nin lafını bitirmesine izin vermeden duvardan geçtim:-"Bunların hepsini biliyorum Harry."
Harry gözlerini devirmiş, Fred ve George ise sırıtıyorlardı, şimdiyse büyücüleri görüyordum, tanımadığım büyücüler de vardı, Harry'lerin dedikodu yaparken yaptıkları betimlemelerden kim olduğunu anladıklarım da vardı. Örneğin şuradaki sarı saçlı kız, neydi, neydi? Hah Lina, yok yok Luna, evet Luna! Abimler garip bir kız demişlerdi onun hakkında ama gayet de sevecen görünüyordu.
Trene bindik, ilerlediğimizde boş bir kompartmana geçtik ve sohbet etmeye başladık, tabii gece uyumadığımdan gözlerim kapanıyordu, yavaş yavaş uykuya dalmaya başladım. Herm'in omzuna yasladım başımı ve rahat bir pozisyonda uyumaya başladım.
"Hey! Adel, Adel uyan, geldik!" bunu duyar duymaz birden fırladım ve küçük cep aynamı çıkardım, saçımı başımı düzelttim ve içimden her şeyin iyi olacağını tekrar ederek ayağa kalktım. Bir yandan yürüyor bir yandansa Harry'e sorular soruyordum:
-"Ya başka bir binada olursam Harry, ya Gryffindor seçilmezsem?"
"Bir Slytherin bile olsan her zaman kardeşimsin Adel, ayrıca kanlarında Slytherin kanının da olduğunu unutmamak gerekli. Endişelenme." Diye avutuyordu beni Harry.
-"Umarım diğerleri de böyle düşünür." Dedim fısıldayarak. Şimdiyse Fred kolunu omzuma atmış, beraber yürüyorduk ve sonunda hayallerini kurduğum yerdeydim, evimdeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahperi / Draco Malfoy ✮
FanfictionDüşmanlar birden etraflarını sardığında kim çaresizlik hissine hançer vurabilecek? Kim ağlamadan dimdik durabilecek? Kim Hogwarts uğruna canını feda edebilecek? Kim en büyük fedakarlığı yapacak? Ben yaparım, Hogwarts hayalleriyle büyümüş, şimdiden d...