"Aynı Annen Gibisin.."

126 4 8
                                    

Buranın ihtişamıyla adeta büyülenirken, ikizleri takip ediyordum. Ortak salona vardığımızda mecburen Gryffindor masasına oturmak zorunda kaldım. Beni görenler fısıldaşıyor, bazıları arkadaş canlısı bazılarıysa iğneleyici bir şekilde bakıyordu ama açıkçası çok da umrumda değildi kimin nasıl baktığı. Hiç yeni arkadaş bulamasam bile bir sürü arkadaşım vardı zaten, kimseye ihtiyacım yok benim!

Bunları düşünürken adımın çağrılmasıyla irkildim, beni çağırıyorlardı, neden çağırıyorlardı ki? "Ne için olabilir sence Adel? Salak mısın kızım ayağa kalksana!" Dedim kendi kendime ve üstümü başımı düzeltip kürsünün yanındaki sandalyeye doğru yol aldım. Sandalyeye oturduğumda seçmen şapkayı kafama koymuşlardı. Birden konuşmaya başlamasıyla irkildim.

"Hmm, bir Black daha! Baban gibi cesur bir Gryffindor mu olmak istersin, ailendeki herkes gibi asil bir Slytherin mi?" Dedi seçmen şapka.

- "Bunu bilmesi gereken sensin! Hadi seç şunu artık." Diye çemkirdim, gergindim ve bu şapka beni daha çok sinirlendiriyordu.

"Lütfen sakin olun Bayan Black, ona zaman verin." Dedi Dumbledore sevecen bir ses tonuyla. Ve seçmen şapka tekrar konuşmaya başladı:

"Hufflepuff için fazla zekisin, Ravenclaw için fazla lider ruhlusun, bir Gryffindor için fazla hırslı fakat bir Slytherin içinse fazla cesaretlisin, seni nereye koyacağımı bilmiyorum.." Mcgonagall şaşırarak bakıyordu, beni dikkatle izleyen Profesör Snape'in şimdiyse kaşları çatılmıştı.

Seçmen şapka tekrar söze girdi. "Kehanetler, bilgelik ve gücün temsilcisi, ilk defa bu denli güçlü bir Black görüyorum.. Babandan bile iyisin." Salondaki herkesin gözü bana kitlenmişken; Harry'i bulmakta zorluk çekiyordum, çok gerilmiştim ve artık canıma tak etmişti.

- "Daha ne kadar bekleyeceğim? Yeter bu kadar!" Diye bağırdım, sinirlenmiştim.

"Bayan Black sizi anlıyorum fakat binanızın seçilmesi gerekli, şimdi sakince yerinize oturun." Dedi Mcgonagall, daha ilk günden problem çıkarmak istemiyordum o yüzden yerime oturdum. Şapka daha konuşmadı, 5 dakika kadar suskun kaldı ve profesörler fısıldayarak bir şeyler konuşmaya başladı. Severus Snape yanıma geldi ve "Bayan Black, Slytherin masasına oturabilirsiniz." Dedi. Bu ne cüret! Seçmen şapkanın seçmediği binayı kafalarına göre mi belirlemişlerdi yani? 

- "Keyfinize göre seçim yapamazsınız Profesör Snape! Seçmen şapka daha belirlemeden siz neyden bahsediyorsunuz?! Ayrıca Gryffindor seçilmeyeceğim ne malum?"

Her şey bitmişti bir de Snape ile laf dalaşına girmem kalmıştı sanki! Şimdiyse Profesörle atışıyorduk ve çıldırma noktasına gelmiştim derken birden Dumbledore söze daldı:

"Sen Nora Grindelwand'ın kızı mısın?" Başımı onay verircesine salladım, annem Gellert Grindewald'ın kızıydı, babamla birbirini bulmuşlar ve evlenmişlerdi sonraysa ben olmuştum. Fakat bir zaman sonra Voldemort büyükbabamı katletmişti çünkü büyükbabam mürver asanın yerini söylememişti, annemse büyükbabamın peşinden sürüklenmiş ve o da ölüme terk edilmişti. "Annene benziyorsun Adel, o da senin gibi kehanetlerle uğraşıyordu, bunlar sana büyük bir güç kazandırsa da aynı zamanda büyük sorumluluk demek, şimdilik istediğin binanın masasına oturabilirsin. Sonrasında tekrar bina seçimi yapacağız." Dedi Dumbledore ve gözlerinin içi parlıyordu.

Son günlerde herkes "Annene benziyorsun." Lafını ne çok kullanmıştı öyle, düşüncelerimi susturdum. Daha sonra Gryffindor masasına doğru ilerlemeye başladım, Herm'in hemen yanına oturdum ve konuşmaya başladık.

"Kızım şapka bile seni öve öve bitiremedi!" Dedi Ron, ardından Herm de üstüne "Harbi ya, seni biliyorduk da bu kadarını değil, neymişsin sen!" Beni güldürmeyi başarmışlardı ama yine de çok dalgındım işte, önce Dumbledore'nun "Annene benziyorsun." Lafı, seçmen şapkanın söyledikleri, Profesör Snape'in tavırları falan, bir günde kafam ne kadar allak bullak olmuştu. Düşüncelerle boğuşurken masada yemekler belirmeye başladı.

- "Artık mutlu olabilirim!" Dedim içtenlikle Ron ise bana hak verdi, Hermione bize bakarak gözlerini devirmekle yetindi. "Siz de her zaman açsınız!" Diye söylenmeye başladı. "O kadar yoldan sonra acıkmamak mümkün mü Hermione, şu güzel tavuğa bak!" Dedi Ron, gülmüştüm. "Görgüsüzlük etme Ronald." diye çemkirdi Hermione ve kurtarıcı kardeşim Harry söze atladı:
"Hadi tartışmayı bırakın da yemeğimizi yiyelim!" Ron ve Hermione kafasını öne eğdi ve güzelce karınlarımızı doyurduk. O sırada aklıma bir soru takılmıştı.

- "Nerede kalacağım ben?" Diye sordum yanımdakilere. "Gryffindor kızlar yatakhanesinde bizim yanımızda kal şimdilik, sonrasını Dumbledore halleder." Dedi Herm, içim biraz da olsa rahatlamıştı.

- "Hey! Ben burayı gezmek istiyorum, beni gezdirebilecek biri var mı?" Diye sordum Harry'e derken arkamdan biri seslendi.

"Ben seni gezdiririm Black!" Slytherin masasından gelmişti bu ses, arkamı döndüğümde yakışıklı siyah saçlı bir çocuğun bunu söylediğini fark ettim.

- "Olur, adın neydi bu arada?" Diye karşılık verdim.

"Matthew Thomas Riddle, seninkini bilmeyen kalmadı nasıl olsa, Adel.." Gülümsemişti.

- "Tanıştığıma memnun oldum Matthew, istersen kalkalım, doydum ben."

"Mattheo." Dedi sıcak bir ses tonuyla.

- "Anlamadım?"

"Bana Mattheo diye hitap edebilirsin, bu kadar resmiyete gerek yok." Dedi.

- "Anlaşıldı Mattheo." Dedim ve gülümsedim, o da bana gülümsedi. Kalktık ve gezmeye başladık. Bana her yeri tanıttı ve bazı yerlerde ufak tarihi bilgiler verdi. Slytherin ortak salonunun önündeydik şimdi de; "Buraya girelim Adel, hem biraz dinleniriz." Zaten istediğim her binaya şu anlık erişimim vardı o yüzden teklifini kabul ettim, içerinin dizaynı çok asildi ve hoşuma gitmişti. Koltuklardan birine yerleştik ve sohbet etmeye başladık. Karşımdaki koltukta sarışın bir çocuk ve onun göğsüne yaslanmış güzeller güzeli bir kız vardı, kız halinden memnun gibi görünse de çocuk ara sıra iğrenmiş gibi bakıyordu genç kıza ve  sanırım dayanamadı.

"Vakit bulunca bıyıklarını almalısın Astoria, kötü görünüyorlar." Bu söylediğinden sonra kız hızlıca onun göğsünden dolu gözlerle kalktı ve koltuğun diğer köşesine yerleşti. Sinirlenmiştim, o kızı ne kadar tanımasam da o da bir kadındı ve bu şekilde aşağılanmasına izin veremezdim.

- "Vakit bulunca insanlara düzgün davranmayı öğren, sarı çocuk." Diye yanıtladım onu. Mattheo bu söylediğime gülmüştü. Sarışın çocuksa iğrenerek bakıyordu bana.

"Draco Malfoy'u tercih ederim. Ayrıca neden burdasın? Bulanık arkadaşlarınla Gryffindor ortak salonunda oturmalısın, hepimiz için daha iyi olacaktır arıza kız." Arıza kız mı? Ne alaka şimdi bu?!

- "Vay demek bir Malfoy, Cissy'e selamımı iletirsin. Ayrıca adım Lilith Adel Black!" Diye yanıtladım onu. "Ekleme olarak, ben safkanım ama aptal kan ayrımlarınız umrumda değil! O yüzden kapat çeneni." Draco bana iğneleyici bakışlarından gönderdi ve son olarak ekledi "Annemi nerden tanıyorsun Lilith?" Lilith mi.. Bana Lilith demişti, annemden sonra ilk defa bana Lilith diyen biri olmuştu.. Zoruma gitti tabii. "Bir Black olduğumu unuttun mu seni aptal! Annen de bir Black, babamla yaşadıkları Cissy ile konuşmayacağım anlamına gelmiyor! Ayrıca bana Lilith adıyla hitap etmeni istemiyorum." Diye tısladım alt ve üst dişlerimin arasından, hemen ortak salondan çıktım.

Agresif bir şekilde yürüyordum nereye gittiğimi bilmeden, Mattheo Gryffindor ortak salonunun yolunu göstermişti ama hatırlamakta zorluk çekiyordum, "Al işte Adel, kayboldun!" "Ne yapayım sinirli olduğumda nasıl olduğumu bilmiyor musun sanki?" Şimdiyse kendi kendime konuşmaya başlamıştım, derken bir ses duydum.

"Hey! Bir problem mi var? Nereye gitmeye çalışıyorsun?"

Mahperi / Draco Malfoy ✮ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin