Pişman ve Suskun.

88 3 4
                                    

Uyandığımda Draco'nun odasındaydım fakat Draco yoktu, üzülmüştüm. Bunu düşünmemle kapıdan bağıran bir Harry bulmam bir oldu, Draco da oradaydı. Tartışıyorlardı ama neden? Düşüncelerimi susturup onları dinlemeye başladım.

"NE YAPTIN ULAN ADEL'E? ASTRONOMİ KULESİNE GELECEKTİ O SENİN ODANDA NE İŞİ VAR? ACİLEN AÇIKLAMA BEKLİYORUM MALFOY!" Malfoy kelimesini tiksinerek ve şive yaparak söylemişti, kıkırdamıştım. Dikkat çekmek istemediğimden elimi hemen ağzımla kapatıp dinlemeye devam ettim. Bu sefer Draco Harry'e çemkiriyordu.

"Seni aptal! Ona bir hediye verecektim sonrasında uyuya kaldı bu kadar. Ona asla bir şey yapmam! Salak salak konuşma. Çok istiyorsan odaya gir gör." Draco'nun bunu demesiyle Harry hemen odaya daldı. "Adel burada ne işin olduğunu anlatman için 5 saniyen var! Bu Malfoy bozuntusuna güvenmiyorum." Sinirliydi, haklıydı da. Ama ben ona söylemiştim Draco ile buluşacağımı, bu kadar tepkiye ne gerek vardı?

-"Her şey Draco'nun anlattığı gibi Harry, fazlası veya azı yok. Astronomi kulesine gittiğimde Draco'yu bulamadım. Bir şey oldu zannettiğimden ona bakmak için buraya geldim. Neler yaşadığımı ve ne kadar dalgın olduğumu biliyorsun, Draco bana bir hediye verdi ve sonrasında koltukta sohbet ederken uyuyakalmışım. Bu kadar tepkiye gerek yok." Draco bunları anlatırken Harry'nin arkasından sırıtıyordu, ne var yani olayı biraz değiştirip anlattıysam? Onu korumak için yaptım. Harry bana asla zarar vermezdi ama Draco'ya zarar vereceği aşikar.

"Konuşacağız bunu Adel!"

-"Sana zaten haber verdim Harry. Sizinle dertleşip rahatlamıştım fakat üstümde hala bir yük var gibi hissettim. Draco da bana yardımcı oldu. Derdimi dinledi, bana zarar vermediği sürece ortada bir problem yok."

"Ama zarar verebilirdi! Bu kadar başına buyruk haraket edemezsin!"

Draco ile aynı anda konuştuk:

"Ben ona zarar vermem!"

-"O bana zarar vermez!"

Harry sinirlenmişti, kendinden sakındığı prensesi Adel şimdi düşmanıyla beraber ona karşı geliyordu.

"Adel, bir daha bununla görüşmeni istemiyorum." Draco sinirle söze atlayacakken noktayı ben koydum.

-"Harry.. Bencilce davranıyorsun. Draco bana zarar verecek hiçbir şey yapmadı istersen bunu doğruluk iksiriyle bile söylerim ama sen benim doğru söylediğimi biliyorsun, kabullenemiyorsun.."

"Neyi kabullenemiyorum?"

"Düşmanının kardeşine iyi geldiğini.."

"Saçmalıyorsun."

"Saçmalamıyorum Harry! Saçmalamıyorum. Bencillik yapıyorsun işte. Bak Draco beni düşünmüş yüzük almış. O da beni düşünüyor, düşünebilir. Senin düşmanın olması benim arkadaşım olmayacağı anlamına gelmiyor. Cho mesela.. Ben ondan nefret ediyorum ama sen onun seni mutlu ettiğini söylediğin için susuyorum, lütfen.. Kendimi koruyabilirim. Kendimi koruyamadığım zaman söz veriyorum beni korumana izin vereceğim." Diyerek hızlı adımlarla uzaklaştım ordan, çıkmadan önce gördüğüm tek şey kafasını mahcup bir şekilde eğen Harry ve gözleri parlayan Draco'ydu. Kırgındım, herkese kırgındım. Benim gitmem söz konusuyken ortada çıkar çatışması yapan insanlar vardı. Üzülmüştüm ama neden üzülüyordum ki? Ne bekliyordum herkesin her an beni düşünmesini falan mı? Eğer böyle düşünseydim asıl bencilliği yapan ben olmuş olurdum.

Nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmeden yürüdüm. Afallamıştım. Bacaklarım bedenimi taşımaya yetmiyordu artık, güçsüz kalmıştım. Duvara tutuna tutuna yürümeye devam ettim, Gryffindor ortak salonunu bulmaya çalışıyordum ama bulanıklaşan gözlerim buna izin vermiyordu. Bir köşeye oturup bunun geçmesini beklerken başım iyice dönmeye başladı, sonrası karanlık.

Genç kız bilmediği bir köşeye sinmişti, o sırada Harry Draco ile didişmeye devam ediyordu. Derken Harry'nin gözü bir şeye takıldı.

"Yüzüğün yanıp sönüyor Malfoy."

Draco aniden yüzüğüne baktı ve kırmızı ışığın yanıp söndüğünü gördü, Adel'in başına bir şey gelmiş demekti bu..

"Adel'i bulmalıyız Potter! İyi değil."

"Ne?! Nereden anladın bunu?"

"Yüzükten anladım, önce Adel'i bulalım sonra ayrıntılı bir şekilde anlatacağım."

Harry Hermione ve Ron'a haber verdi, Ron ise Fred ve George'ye; Draco ise boş durmadı, o da Pansy, Blaise ve Mattheo'ya haber verdi. Şimdiyse bu kalabalık iki grup dağılmış, genç kızı arıyorlardı. Harry kendinde suç buluyor, Hermione onun suçlu olmadığını söylüyordu. Astoria endişeden tırnaklarını yerken Pansy ve Blaise soğukkanlılıkla aramaya devam ediyorlardı Adel'i, Draco elini iki başı arasına alıp bir anlık her şeyden koparmışcasına yere çömelmişti, Fred ve George ise süpürgelerinin üstünde bakılmadık yer bırakmıyorlardı. Hepsi ne yapacağını bilmez haldeydi, perişan durumdalardı. Harry ağlıyordu ama bu sefer bir farklılık vardı: Draco Malfoy düşmanının bu acınası durumuyla dalga geçmiyordu. Çünkü zaman köstek değil destek olma zamanıydı. Bu sırada Adel ne yapıyordu, biri onu bulup farklı bir yere mi götürmüştü yoksa kendi kendine mi toparlanmıştı? Ama Malfoy'un yüzüğündeki parıltı hala yanıp sönüyordu. Umutlar tükenmişti derken Sirius'a
da haber gitmişti. Slytherin ortak salonunda bugün kahkahalar değil yas vardı. Derken sessizlik Sirius'un içeri dalmasıyla bozuldu.

"KIZIM NERDE?" Diye bağırdı içeride.

"Burada kafanıza göre bağıramazsınız Bay Black! Sesinizin tonuna dikkat edin." Pansy kendini öne atmıştı evet, ama Adel'in kaybolmasının temelini atan babası olacak bu adamdı, özünde iyiydi, aslında mükemmel bir babaydı ama neden böyle yapmıştı ki? Kızına birden neden onu okuldan alacağını söylemişti? Sakladığı veya bildiği bir şey mi vardı, herkesin aklında salak saçma bir sürü teori, kimse ne düşüneceğini bilmez perişan haldeydi.

Bu sırada ısrarla açıklama bekleyen Sirius'a salondaki herkes suskun kalırken Harry anlatmaya başladı. Her şeyi anlattı, neler olduğunu başından sonra kadar anlattı Sirius'a.. Sirius başını öne eğmişti. Bu sefer karşısındaki suskun gençlerin kaşları birden çatılmaya başladı teker teker.. "Son pişmanlık fayda etmez Bay Black." Dedi Draco. Karşısında gündelik Sirius Black olsa onun yakasına yapışmıştı ama tek kelime bile edemedi çünkü bu olayda herkes kadar en az onun da parmağı vardı.

Şimdi herkesin ortak bir gayesi vardı: Adel'i bulmak.. Aradan yarım saat geçti geçmedi ortak salonun kapısına bir çocuk dayandı. "Lilith Adel Black için refakatçi olacak var mı? Acelem var gitmeliyim kendisi şu an revirde refakatçi olacak varsa Madam Pomfrey ile konuşabilir." Ortak salondaki herkesin umutları yeşermişti, hep beraber ayağa kalktılar toparlanmaya çalışarak. Ron ilk defa saatlerdir "Açım." Dememiş, ikizler ilk defa bu kadar süredir muzip muzip sırıtmamıştı, Harry ile Draco ilk defa bu kadar uzun süre suskun kalıp kavga etmemişti.

Herkes düşüncelerle boğuşurken gergin bir şekilde revire ilerliyorlardı, karşılarına ne çıkacağını bilmiyorlardı çünkü. Ya karşılarına yaralı bir Adel çıksa.. O zaman ne yapacaklardı? Hogwarts'a geleli kaç gün olmuştu da bu güzeller güzeli kız onların hayatına bu denli dahil olmuştu? Ama kimse de bu durumdan rahatsız değildi. Adel onların neşe kaynağıydı..

Mahperi / Draco Malfoy ✮ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin