1.BÖLÜM-düzenlendi

1.1K 109 64
                                    

YAZARIN NOTU: OKUYAN HERKESİN EMEĞİNE VE YÜREĞİNE SAĞLIK=) OKUYUCU YORUMLARINI ÇOK AMA ÇOK ÖNEMSİYORUM. BU İLK DENEYİMİMDE BANA DESTEK OLAN HERKESE SONSUZ TEŞEKKÜRLER..UMARIM HİKAYEDEN KEYİF ALIRSINIZ=)=)

GÖRSELDE AZRA İLE TANIŞABİLİRSİNİZ=)

Ilık bir bahar akşamı, aylardan Nisan. Hafif bir rüzgar değiyor tenime, ürperiyorum. Kaç saattir oturuyorum burada bilmiyorum. Zamanı hissetmiyorum, rüzgar farkındalığımı da dondurmuş olmalı. Arada akan gözyaşlarım ıslatmış yanağımı, aldırmıyorum. Saatlerdir elime almadığım cep telefonuma uzanıyor elim, saate takılıyor gözüm. 'İlerlemiş baya' diyorum içimden. O anda Aslı geliyor aklıma, kim bilir kaç kere aramıştır beni. Ulaşamadıkça çıldırmıştır, saydırmıştır içinden. 

Bu düşünceler zihnimi oyalarken Aslı'nın mesajlarını okumadan gözüm başka bir bildiriye ilişiyor. Mail kutumda yeni gelen bir mail gözüküyor ekranımda. Hemen açıyorum, aslında kim olduğunu biliyorum. Yaklaşık 2 saat önce uzun bir 'mesajla' benden ayrılan sevgilim(!) 'çok üzgünüm' yazmış. Üzgünmüş, ne için üzgündü ki? Karşıma geçip iki kelime etme zahmetinde bulunmayıp bir mesajla benden ayrıldığı için mi, yoksa aldattığı için mi, yoksa her ikisi de değil sadece lafın gelişi mi? 

Acıyla karışık bir kahkaha atıyorum. Kalbim acıyor adeta, hissediyorum. Bir yandan kahkaha atarken bir yandan gözümden akan yaşlara engel olamıyorum. Size de olmuştur bu çoğu zaman, hatta delirdiğinizi bile düşünürsünüz benim gibi. Ama ben biliyorum ki bu sadece içimdekileri dışa vurma tekniği, bir dışa vurum. Böyle böyle akacak içimdeki tarif edemediğim duygularım, üzüntülerim, hayal kırıklığım, can kırıklarım.. Böyle böyle geçecek belki, evet acıtacak biliyorum ,kanatacak da belki biraz, ama şunu da biliyorum ki bu da geçecek! Belki de ben ileride dönüp baktığımda sadece gülümsemeyle hatırlayacağım bu yaşadıklarımı. Şimdi ise gülümseyemiyorum, kalbim acıyor, çok ama çok ağır geliyor bu yaşadığım. 

Uyumak istiyorum, her şeyden uzaklaşıp sadece uyumak. Acıdan yorgun düşmüş bedenimi, duygularımı, benliğimi uykuyla avutmak.. Gözlerim acıyor ama aldırmıyorum. İçimin acısından sonra gözlerim acımış çok mu! 

Balkondan sokağı izliyorum biraz, sessiz bir gece var dışarıda. Sessizliği dinliyorum, içimdeki çığlıklara inat...Uykunun bedenimi esir alma isteğine daha fazla direnemeyeceğimi anlıyorum. Hava da iyiden iyiye soğumaya başlıyor, bir kez daha üşüdüğümü hissediyorum. Saatlerdir oturduğum puf minderimin üzerinden kalkıyorum. Bedenim ağır geliyor bana ve içeri girdiğim gibi yatağıma atıyorum kendimi. Uyumak istiyorum; saatlerce belki de günlerce.. Uyandığımda da tüm bu acılardan kurtulmuş olarak uyanmak istiyorum.

-'Azra, uyan hadi! Uyan ve mesajlarıma neden cevap vermediğini bir anlat bakalım! İşten çıktım, kaç saattir trafikteyim, sinirden saç tellerim dikildi resmen. Üzerine bir de sana ulaşamamak eklenince halimi tahmin edebiliyorsundur. Kaç kere aradım seni, çok merak ettim. Hem bu saatte ne uykusu bu böyle Allah aşkına!'

Gözümü zorla açtığımda karşımda hafif bulanık bir şekilde beliren Aslı'yı gördüm. Gözlerini bana dikmiş, ellerini beline koymuş, bir bacağını da hareket ettirerek sinirliyken yaptığı tüm hareketleri eksiksiz yerine getiriyordu. Mesajlarına cevap vermediğim ve telefonunu açmadığım için bana kızmıştı farkındaydım ama kimseyle konuşmak istemiyordum -bu kimse Aslı olsa bile-. Üstümdeki battaniyeyi yüzüme kadar çekerek Aslı'nın bakışlarından ve sorularından kurtulmak istedim. Fakat bu imkansızı dilemek gibi bir şeydi elbet. Aslı ani bir hareketle battaniyeyi çekti ve dikkatlice bana bakmaya başladı. Heh tamam işte şimdi 'sen ağladın mı bakayım' sorusu gelecekti.

-'Azra, ne oldu? Ağladın mı sen bakayım? Bak iyice endişelenmeye başlıyorum, lütfen bana ne olduğunu anlatır mısın?'

Gözleriyle gözlerimin içine bakıp bir şeyleri anlamaya çalışıyordu. Oysa ki benim şuanda tek istediğim uykuya devam edip her şeyden kaçmaktı- ya da öyle sanıp kendimi avutmak-. Evet biliyorum, haksızlık yapıyorum hem kendime hem de karşımda endişe dolu gözlerle bana bakan Aslı'ya. Canım benim endişesini gözlerinde görebiliyordum. Üniversite'den beri kopmayan bir dostluktu bizimkisi. Üniversiteyi bitirdiğimizde ikimizin de İstanbul'da iş bulmasıyla birbirimize verdiğimiz sözü tutarak yine ayrılmamayı başarmıştık. Her şeyi birlikte yaşamıştık; tüm heyecanlarımızı, aşklarımızı, gözyaşlarımızı, çılgınlıklarımızı, sınav kaygılarımızı, iş telaşlarımızı..Kısacası dostluğa dair, hayata dair ne varsa her şeye birlikte göğüs germiştik. Ben zaman tünelinde birkaç saniyeliğine yolculuğa çıkmışken Aslı da uzanıp elimi elinin içine aldı. Bu onun şefkatli cümleler kurmadan önce yaptığı bir hareketti ve bana her zaman güven verirdi.

-'Azracığım Berk'le mi tartıştınız yoksa? Sizin meşhur ufak tefek atışmalarınızdan biri daha mı? Seni üzecek ne yaptı bakayım söyle hemen gidip çekeyim kulaklarını!'

Aslı hafif gülümseyerek beni de neşelendirmeye çalışıyordu ama donuk bakışlarımı görünce tekrar ciddileşti. En sonunda kendimi biraz toparlayarak zar-zor bir cümle kurmaya çalıştım.

-'Aslı, biz ayrıldık. Berk beni terk etti.'

Aslı şaşırmıştı, önce anlayamadı.

-'Nasıl yani ayrıldık? Bu da ne demek şimdi?'

Olanları anlatmak istiyordum. Belki Aslı'ya anlatırken biraz olsun hafiflerdi içimdeki bu duygu.

-'Ne olduğunu ben de bilmiyorum. Dün ona ulaşamamıştım zaten biliyorsun ama bu ara çok yoğun olduğunu bildiğim için ve en son konuştuğumuzda da yoğun bir toplantı programı olduğunu söylediği için üzerinde durmadım çok. Bugün aradığımda teli açıktı ama açmadı. Bir terslik olduğunu hissettim. Daha sonra mail attım, bir sorun olup olmadığını merak etmeye başladığımı yazdım.'

Aslı merakla dinlemeye devam ediyordu, ben de çözüldükçe çözülüyordum. İçimde sıkışan bir şeyler vardı sanki. Anlattıkça rahatlıyordum,anlatmak bana iyi geliyordu. Ve anlatırken ağlamadığımı fark ettim.

-'Aradan 15-20 dk geçmişti ki mesaj geldi. Uzun bir mesajdı- hem de baya uzun. Telefonumda var hala silmedim. Al oku istersen. Kısacası şuydu; beni aldatan ve beni daha fazla üzmek istemediği için beni terk eden bir Berk! Üstelik bunları bunca yaşanmışlığın hatrına karşıma geçip söyleme cesaretinde bile bulunamayan, bir mesajla bana ayrıldığımızı söylemeyi yeterli gören bir Berk!'

Daha fazla dayanamamıştım. Adını söylememle gözyaşlarım yine akmaya başlamıştı yanaklarımdan aşağıya doğru. Ağlamaktan nefret ederdim oysaki. Ağlamak güçsüzlüktü benim için. Benim gibi 'güçlü' karakterler kolay kolay ağlamazdı. Fakat bu sefer durum farklıydı; 2 yıldır hayatımda olan ve güvendiğim bir 'adamın' bir mesajla beni aldattığını itiraf etmesi ve ayrılmak istemesi beklediğim bir şey değildi tabii. Aslı'ya baktım, donmuştu adeta. Anlamaya çalışıyordu farkındaydım, tıpkı benim anlamaya çalıştığım gibi.

-'Anlayamıyorum Azra bu nasıl olur, yani Berk nasıl böyle bir şey yapar? O seni çok seviyordu, bundan eminim. Hala inanamıyorum ve anlayamıyorum.' Aslı'nın şaşkınlığı cümlelerine yansıyordu adeta. Her zaman mantıklı yorumlar yapan Aslı olayın şaşkınlığıyla sadece anlayamıyorum diye sayıklıyordu.

-'Ben de anlayamıyorum, giderken o kadar iyi ayrılmıştık ki. Aslı biz bu sene evlenecektik!' diye bağırdım en sonunda. İçimdeki her şeyi söküp çıkarmak ister gibi yüksek sesle bağırıyordum artık.

-'Ben bu adama güvenmiştim. Onu hayatımın merkezine koymuştum. Beni sevdiğine o kadar inandırmıştı ki.. Beni aldatmış Aslı, biz evlilik planları yaparken o beni aldatmış ve aptal ben bunu anlayamamışım.'

Bir yandan ağlarken bir yandan da anlatmaya devam ediyordum . Aslı daha da yaklaştı bana, güçsüz bedenimi yatakta doğrulttu ve beni kendine çekerek göğsüne doğru bastırdı. Bir yandan eliyle saçlarımla oynarken bir yandan da 'ağla tutma kendini' diye telkin veriyordu. Ben ise Aslı'nın yanımda olmasının huzuruyla hem ağladım hem de saçlarımla oynamasının verdiği rahatlıkla tekrar kapanmaya başlayan göz kapaklarıma izin verdim. Yine uykuya teslim ettim tüm duygularımı. Ve uyandığımda bu 'ağlamalı' halime bir son vermeye söz verdim kendi kendime.


''Nisan'ın mucizesi''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin