7.BÖLÜM

276 42 46
                                    

YAZARIN NOTU: SEVGİLİ OKUYUCULARIM İŞTE SİZE EMİR:) MEDYADAKİ RESİMDEN KENDİSİ İLE TANIŞABİLİRSİNİZ=) YORUMLARI MERAK EDİYORUM, UMARIM KARAKTERLER BEĞENİLMİŞTİR=)


Uyandığımda İstanbul'a yaklaşmıştık. Telefonumun ekranında hiçbir şey yoktu. Arda aramamıştı, bu iyi bir şeydi. Belki de hiç aramayacaktı. Sonuçta rahatsız edecek bir tip olsa liseden itibaren rahatsızlık verebilirdi bana. Biraz haksızlık ediyordum galiba. Telefon numaramı değiştirecek kadar büyük bir olay yoktu ortada. Hem şimdi bütün herkese yeni numaramı ulaştırmaya çalışacaktım. Zor bir işti. En iyisi Arda rahatsız edecek bir şey yaparsa numaramı değiştirmek daha mantıklıydı. Kararımdan memnundum. Bu düşüncelerle boğuşurken otogara girmiştik. İndiğim gibi bir taksiye atladım ve trafik olmaması için dua ettim. Kendimi bir an önce evime atmak istiyordum. Aslı'yla telefonda konuştuğumuzda iki gün olmayacağını söylemişti. İş nedeniyle Antalya'ya gidiyormuş. Bu durum biraz canımı sıkmıştı çünkü Aslı'yı özlemiştim. Ama bir yandan evde yalnız kalmak bana iyi gelecekti.

Evime tahminimden iyi bir vakitte geldik. Bu beni keyiflendirmişti. Hemen evime geçip eşyalarımı odama attım ve üzerimi değiştirdim. Aslı her zamanki gibi evi derli-toplu bırakmıştı. Mutfakta kendime güzel bir bitki çayı demledim ve balkona geçtim. İşte aradığım huzur buydu. Hafif esen bir rüzgâr, elimde kupam, sakin bir balkonum ve arkadan gelen hafif müziğim. Saatlerce burada oturabilirdim. Kapının çalmasıyla keyfim yarıda kalmıştı. Kim olabilirdi ki bu saatte? Kapıyı açtım ve Şebnem karşımdaydı. Elinde bir şişe şarap vardı. Anlaşılan yalnız kalıp kafamı dinlemek düşüncesi sadece hayalde kaldı.

-'Hoş geldin Şebnem, içeri geçsene'

-'Hoş bulduk canım. Sabah seni aradım ama telefonun kapalıydı. İş telefonundan da rahatsız etmek istemedim. Öğleden sonra anneni aradım. Bana yola çıktığını söyledi. Sonuç olarak karşındayım.'

-'Ne kadar hoş bir sürpriz yaptın canım benim çok teşekkür ederim. Aslı da yoktu zaten tek başıma oturuyordum ben de. Sen balkona geç istersen Şebnemciğim, rahatına bak, ben kadehleri alıp geliyorum.'

Şebnem balkona geçerken ben de mutfağa geçtim. Sunum tahtamızın üzerine biraz peynir ve üzüm koyarak güzel bir şarap tabağı hazırladım. Kadehleri de alarak balkona geçtim. Şebnem çoktan mindere oturmuş, etrafın sakinliğini izliyordu.

-'Sizin şu balkonunuza bayılıyorum Azracığım. İnsanın gün içindeki bütün stresini alıp götürüyor valla.'

-'Evet, bu evi balkonu için tuttum desem yalan olmaz' dedim gülümseyerek. O sırada peynir tabağını ortamıza koydum ve Şebnem de kadehleri doldurdu. Böylelikle merak ettiği her şeyi sormak için gerekli olan samimi ortamını hazırlamıştı. İkimiz de bir müddet sessizlikte şaraplarımızı yudumladık. Sonrasında Şebnem beklediğim cümleleri kurmaya başladı:

-'Azracığım, ben senin adına çok üzgünüm. Yaşadığın şeyler basit şeyler değil. Biraz İzmir'e giderek en iyi olanı yaptın, emin ol. Berk nasıl böyle bir şey yaptı inan aklım ermedi. Ama geçen gün iş yerine o kadınla el ele gelince başımdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi oldum. İşyerinde ve ortalık yerde birlikteliğini her zaman saklı tutan biridir Berk. Hatta sizin beraber olduğunuzu bilen kişi sayısı bile sınırlıdır bu yüzden. Ama bu sefer bambaşka bir Berk vardı. Olabildiğince laubali, gereksiz samimi vs... Meğer onu düzgün bir adam haline getiren senmişsin Azracığım. O yüzden bu saatten sonra kendi haline yansın o.'

Demek iş yerine bile getirmişti o kadını. Bu resmen aşkını tüm dergi çalışanlarına ilan etmekti. İçim acıdı; bir tuhaf oldum. Kendimi kullanılmış da kenara atılmış gibi hissettim. Şebnem anlamış olacak ki hemen toparladı konuyu:

''Nisan'ın mucizesi''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin