Gün çoktan aydınlanmış, baharın tüm tazeliği etrafı yeni bir sabahla sarmıştı. Sokaktan geçen insan ve arabaların sesleri kuş seslerine karışıp Jeongguk'un odasına sızmaktaydı bir yandan. Dün yemek yiyip dinlenen Jeongguksa bugüne iyi uyanacağını düşünüyordu ancak hiç de beklediği gibi olmamış tahammül edilemez bir baş ağrısıyla uyanmıştı. Gece giydiği kalın pijamalarına rağmen üşümekteydi üstelik. Kahvaltı hazırlayacak hali olmadığından tek bir lokma bile yemeden komodinindeki ilacı içmişti. Kulaklarına ilişen en ufak sesler bile çileden çıkarıyordu onu. Her gün maruz kaldığı sesler ekstra rahatsız edici boyuttaydı başı ağrırken. Gözlerini sıkıca yumup tekrar uyumaya çalışsa da başarılı olamıyordu.Tam o anlarda Taehyung okuldan çıkmış evine doğru yürümekteydi. Jeongguk'un evinin önünden geçerken bir uğrayıp kontrol etmenin iyi olacağını düşünmüş ve adımlarını Jeongguk'un kapısına çevirmişti. Çok geçmeden zile basmış ve beklemeye başlamıştı. Zilin sesiyle yüzünü buruşturan Jeongguk tüm halsizliği ve huysuzluğuyla yataktan kalkmıştı. Elbette ki Taehyung'u beklemiyordu. Bundandır yatağından kaldırılmanın siniriyle kapıyı aralamışken karşısında gördüğü bedenle tüm yüz kasları gevşemişti. Ancak aynı şey Taehyung için geçerli değildi. Karşısındaki oğlanın solmuş teni, kurumuş dudaklarıyla kaşlarını çatmıştı.
"Jeongguk! Bu halin ne böyle?" diyerek çocuğa yaklaşmış ve elini alnına götürerek ateşine bakmıştı. Hissettiği ısıyla gözleri büyümüş "Yanıyorsun sen!" diye telaşlanmıştı. "Bir şeyim yok Taehyung. İlaç içtim geç-" Jeongguk endişelenmemesine dair bir söyleyecekken bunu engellemişti. "İlaç içtin ama battaniyeye sarılarak mı dolaşıyorsun? Tetikleyeceksin daha fazla. Ah Jeongguk, ah!" yakınmalarıyla Jeongguk'u susturmuş ve hemen ardından hastaneye gitmek için hazırlanmasını söylemişti. Ancak Jeongguk gitmemek için o kadar direnmişti ki en sonunda hastaneye gitmemeyi kabullenmiş ancak "İçeri girebilir miyim?" sorusuyla da afallatmıştı. Belki yanlış anlayabilirdi ama kıyamamıştı onu böyle görmeye. Jeongguk da zaten hiç yanlış anlamamış sadece zahmet edeceği düşüncesiyle mahcup şekilde onaylayarak geçmesine müsaade etmişti. İçeri giren Taehyung vakit kaybetmeden ceketini çıkarmış ve yeniden aldığı odasına girebilme müsaadesiyle kolundan tuttuğu gibi Jeongguk'u oraya sürüklemişti.
"Şimdi burada üstünü örtmeden uzanıyorsun ve beni bekliyorsun tamam mı?"
"Sen nereye gideceksin ki?"
"Eğer iznin olursa mutfağa gidip sana çorba yapacağım." Elini tekrar Jeongguk'un alnına götürüp "Çünkü anladığım kadarıyla sen kendine hiç iyi bakmıyorsun." diye eklemişti.
"Taehyung gerçekten zahmet etmene gerek yok. Hatta buraya kadar gelmene bile gerek yoktu. Teşekkür ederim düşündüğün için."
"Birden gelerek rahatsız ettim mi bilmiyorum Jeongguk. Ancak senin bilmen gereken bir şey var ki rahatsızlık vermem dışında şu an sözünü dinleyemem ve zahmet de değil."
"Taehyung saçmalama, evet çok konuşmuyorduk önceleri ama yaklaşık iki yıldır tanıyorum seni ve beni düşünerek gelmişsin neden rahatsız olayım?"
"O halde başka bir sorun kalmamıştır. Şimdi daha da kendini yorma ve beni bekle."
Jeongguk pes edip dudaklarını büzüp kollarını birleştirerek beklemeyi kabul etmişti. Taehyung da gülümseyip mutfağa gitmişti. Etrafı çok dağıtmak ve karıştırmak istemediğinden hızlıca eline gelen ilk aletlerle malzemeleri almış ve Jeongguk için bir sebze çorbası yapmaya başlamıştı. Çorbasını hazırladıktan sonra bir tepsi yardımıyla odaya geri dönmüştü. Kapıyı araladığında Jeongguk onu fark etmemiş olacak ki sıkıntıdan yatakta bir sağa bir sola yuvarlanmasını kesmemişti. Taehyung kıkırdayıp dikkati kendine çekmek için boğazını temizlemişti. Jeongguk hareketlerini anında kesip hiçbir şey olmamış gibi yatağın başlığına yaslanmış gözlerini etrafta gezdirmeye başlamıştı. Taehyung bu haline gülümseyip tepsiyi kucağına bırakmış ve çalışma masasına yaslanarak dikilmeye başlamıştı.
"Taehyung neden orada dikiliyorsun? Gelip buraya otursana." demişti rahat olması için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pomme interdite, taegguk
Hayran KurguHer türlü kötülüğü barındırır içinde bu sokaklar. Hayalleri ve hayatları elinden alınanlara, beyaz sayfaları kirli ellerle siyaha bulananlara... Kısaca insanlığın ayıbı olan her şeye göz yumar, kulaklarını kapatır, diline mühür vurur. Bir tek 'Aşk'...