bölüm: ʑ

330 37 97
                                    

Jay 89. kez tavanındaki noktaları saymayı bitirdiğinde saat 23.30 sularındaydı. Gözlerini kırpıştırarak sıkıntılı bir şekilde bir kez daha iç çekti ve yastığı kafasına bastırarak sinirini atmak adına içinden geldiği gibi bağırdı. Şu an kendini camdan atma isteğiyle dolup taşıyordu. Hepsi Jake yüzündendi. Jay'in kafası iyice allak bullak olmuştu. Yatağında doğruldu ve sağ eliyle saçlarını dağıtarak oturdu.

Her şey tatilden dönmeleri ile başlamıştı. Tatilden döndüklerinden beri Mai ile ne yüz yüze konuşmuş ne de aynı ortamlarda bulunmuşlardı. Döndüklerinden bir gün sonra Mai'in bariz bir şekilde ondan kaçmaya başlaması, Jay'in ondan hoşlandığını fark ettiğini ve artık onunla görüşmek istemediğini gösteriyordu. Jay böyle düşünüyordu en azından. Tatilde salak gibi duygularıma göre hareket ettim ve onu sevdiğimi anladı, diye düşünüyordu.

Bu yüzden de Mai ondan kaçmaya başlayınca, utancı yüzünden kendisi de Mai'den kaçma gibi bir strateji izlemeye karar vermişti. O günden beri -yaklaşık iki hafta- hiçbir şekilde -sınıf dışı- karşı karşıya gelmemişler ve hep birbirlerinden kaçmışlardı. Bu yüzden Jay kendine büyük bir nefret kusuyor, Mai'den de nasıl özür dileyeceğini düşünüp duruyordu. Sevdiği için özür dilemesinin saçma olacağını söylemişti Jake. Fakat durum böyle bir haldeyken elinden özür dilemekten başka bir şey de gelmiyordu. Mai apaçık onun kendisini sevmesinden hoşlanmamış ve hatta yüzüne bile bakmaktan iğrenir duruma gelmişti. Çünkü ne zaman göz göze gelseler genç kız gözlerini kaçırıyor ve sanki daha önce Jay gibi birini tanımamış gibi davranmaya başlıyordu. Okul çıkışlarında her seferinde Jake ve kendisi ile eve dönmemek için bir bahane bulup ya erkenden çıkıyor ya da onlardan daha sonra çıkıyordu. Bu yüzden Jay iki haftadır her gün eve Jake ile baş başa dönmek zorunda kalıyordu.

Jake ise her gün ona Mai'e artık açılması gerektiğini, onu sevdiği için Mai'in ondan nefret etmeyeceğini, hatta belki bir ihtimal Mai'in de ondan hoşlanıyor olabileceğine dair şeyler söylüyor ve eve dönene kadar Jay'e nutuk çekiyordu. Artık bu motivasyon konuşmalarını dinlemekten Jay'in de beyni bulanmıştı ve Mai ile konuşursa belki çözülebileceğine inanmaya başlamıştı. Jake'in sözünü dinlerse ne kadar iyi bir sonuca ulaşacağına dair şüpheleri olsa da şu ana kadar Jake'in ona hep iyi tavsiyeler verdiğini düşünüyordu. En azından bir miktar iyi tavsiyeler. Ya da Jake onu, ona iyi tavsiyeler verdiğine inandırmıştı.

Jay'in de pek bir alternatifi yoktu. Mai ile zaten görüşmüyorlardı. Sunghoon bilmediği nedenlerden dolayı okula gelmeyi bırakmış, Ryu ise olanların hiçbirini umursamayıp Heeseung ile ders çalışmaya gidip duruyordu. Bu yüzden iki haftadır onu manipülasyonu altına almış olan Jake ile oturmaktan başka çaresi yoktu. Jake sürekli onu yönlendirecek şeyler yapıyordu fakat Jay öyle bir durumdaydı ki Jake'in onu yönlendirdiğinin farkına bile varamamıştı. İşte tam olarak böyle bir durumun ortasındayken Jay iki elini yanaklarına vurdu ve telefonunu eline aldı. Kalp atışları anında ritmini değiştirirken nefeslerini düzene sokmaya çalıştı.

Bunu yapabilirdi.

Telefonundaki mesajlaşma uygulamasına girerek aşağı doğru kaydırdı. Mesaj kutucuğunun üzerinde Mai yazısını görmek bile nefes almayı unutmasına sebep olmuştu. Ölmemek için derin bir nefes aldı ve parmaklarının klavyede istediğini yazmasına izin verdi.

jay:
mai
konuşabilir miyiz
(iletildi, 23.53)
(görüldü, 23.53)

mai:
olur
(iletildi, 00.15)
(görüldü, 00.15)

i wanna ruin our friendshipHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin