29

2.2K 348 77
                                    

vampiskolar

jooyeon: beomgyu taehyunu gördüm

beomgyu: NEREDE

jooyeon: bahceye cıkıyolardı soobinlerle

beomgyu: of bana bakmıyo bile
derste gözümü üzerinden hic cekmedim bi kere bile bakmadı
zil calınca da hemen cıkıyo zaten

jiseok: senin sürpriz isi noldu

beomgyu: gidicem birazdan ormana

jooyeon: taehyunun arkandan gelicegine nasıl eminsin

beomgyu: tanıyorum
gelmezse cöker aglarım
bu bi saka degil
gercekten aglarım

jooyeon: gelmezse jiseokla bir olur arkandan fırlatırız taehyunu üzülme beomgyusum

beomgyu: :((( tesekkür ederim :(((
umarım daha da sıcıp batırmam
konusma falan da hazırlamadım
dümdüz dalıcam öyle

jiseok: dümdüz olması daha iyi gibi aslında
dogal olursun

jooyeon: ya da tamamen sıcarsın

jiseok: cesaret vermen gerekiyodu bebegim

jooyeon: YAPARSIN SEN BEOMGYU

beomgyu: cıkıyorum o zaman :((
iyi izleyin tamam mı onu
arkamdan gelmezse naptıgını yazın bana

jiseok: arkandan gelicek
ama tamam yazarız
yolun acık olsun canım

jooyeon: bas oglum bas

**

Beomgyu değil arkasına, önüne bile doğru düzgün bakmadan hızlı adımlarla bahçe kapısından çıktı ve geeginlikten terlemiş ellerini pantolonuna sildikten sonra ormana doğru ilerlemeye başladı. Taehyun'un gelip gelmediğini bilmiyordu. Etraf henüz sessizleşmiş sayılmazdı bu yüzden adım seslerini de takip edemiyordu ancak dönüp bakmaya cesareti de yoktu. Peşinden gelen kimsenin olmadığını görürse yıkılacağını biliyordu ve yıkımdan olabildiğince kaçmak istiyordu. Adımları daha da hızlandı.

Kafasını yerden kaldırmadan ayaklarını izleye izleye hızlı adımlarla yürüyor, bir yandan da Taehyun'a ne söyleyeceğini düşünüyordu. Düşüncelerinin arasında öyle kaybolmuştu ki, okuldan uzaklaştığını ve seslerin tamamen yok olduğunu fark edememişti bile. Zihni bir türlü susmadığından gürültü o nereye giderse gitsin onu takip ediyordu. Düşünceleri içinde boğulmaya başkarken, bir adım daha atacağı esnada kolundan tutulup geriye doğru çekildi ve sendeledi.

"Çukur var geri zekalı." Anlam veremeyen bakışları kolunu tutan elleri takip ederek karşısındaki yüzü bulduğunda gözleri şaşkınlıkla büyüdü. "Taehyun." dedi sessizce. Taehyun endişeyle onu izliyordu. "Neden önüne bakmıyorsun?" dedi azarlar gibi. Şu durumda bile hala kendisini düşünüyor oluşuna ağlamak istedi. "Dalmışım."

Taehyun'un elleri teninden ayrıldı ve gözleri ormanda gezinmeye başladı. Beomgyu'ya bakmaktan olabildiğince kaçınıyordu. "Konuşmamız gerekiyor." Beomgyu konuştuğunda ister istemez bakışları yeniden ona döndü. Her ne kadar ona karşı kırgın ve öfkeli olsa da gözlerinin içine bakar bakmaz her şey anlamını yitiriyordu. "Uzun sürer mi? Okula dönmem gerekiyor."

Beomgyu başını iki yana salladı ve Taehyun onu izlerken çantasını açıp içinden çıkardığı şeyi Taehyun'a uzattı. Taehyun almak istemese de Beomgyu çoktan eline tutuşturmuştu. "Bu ne?" dedi meraklı görünmemeyi umarak. Ancak meraklıydı. "Pelerin." Beomgyu'nun cevabına kahkaha atmak istedi. İçinden gülebildi yalnızca. "Ne pelerini?"
"Süpürgesiz büyücüye süpürge yaptığına göre pelerinsiz vampir bozuntusuna da pelerin verilmesi gerekiyordu."

Tatlıydı. İşleri daha da zorlaştıran kısım buydu. Beomgyu gördüğü en tatlı kişiydi ve onun karşısında gülmeden asık suratla durmak işkence gibi hissettiriyordu.

"Teşekkürler." dedi uzatmadan. Ardından gitmek için hareketlendi ancak Beomgyu tarafından durduruldu. "Taehyun." umutsuz bakışlarını görebiliyordu. "Efendim?" Beomgyu bir adım yaklaştı. "Çok özür dilerim." dedi sonlara doğru ağlamamak için kendini sıkarken. "Kırıldığını biliyorum ve son derece haklısın ama gerçekten özür dilemek dışında elimden hiçbir şey gelmiyor. Sana güveniyorum, gerçekten güveniyorum. Sadece çok çok fazla kıskandım neden bilmiyorum. Aslında pek kıskanç biri sayılmam ama birden bire kıskandım işte. Yemin ederim sana güveniyorum."

Her ne kadar kendini sıksa da gözlerinin dolmasından alıkoyamadı kendini. Ona bakan dolu gözler yüzünden yutkundu Taehyun. Beomgyu'yu ağlatmak istediği bir şey değildi ama kırgındı. "Arkandan geleceğimi nereden bildin?" dedi az önce söylenenler hiç söylenmemiş gibi. Beomgyu burukça gülümsedi.

"Çünkü tanıyorum seni."
"Güvenmediğin birine seni tanıyorum demek biraz tuhaf duruyor."
"Sana güveniyorum."
"Nasıl inanacağım?"
"İnandıracağım."

Göz göze geldiler. Taehyun bir kez daha yutkundu. "Seni seviyorum." dedi Beomgyu elleri Taehyun'un ellerini sararken. "Her şeyden çok." diye ekledi hemen ardından. "Seni kırdığım için çok özür dilerim. Gitmeni istemiyor olsam da gitmek istersen anlarım." dedi. Her cümlesinde sesi biraz daha kısılıyordu. "Gidemem ki." dedi Taehyun. Beomgyu'nun gözleri parladı. "Gitmem." Beomgyu'nun gülümsemesini izledi içi kıpır kıpır olurken.

"Seni çok seviyorum." dedi Beomgyu ve ardından alnını Taehyun'un alnına yasladı. "Ben de seni çok seviyorum."
"Affettin mi beni?" Beomgyu geri çekilip gözlerinin içine içine baktı. "Birazını."
"Kalanını da affettirebilirim."
"Nasıl olacakmış o?"

Beomgyu gülümsedi ve uzanıp Taehyun'u öptü. "Şimdi ne kadarını affettin?"
"Yüzde ellisini."

Beomgyu bir kez daha öptü ve gülümseyerek geri çekildi. "Şimdi?"
"Yüzde altmış." 

Beomgyu bu sefer de boynunu öptü. Hemen ardından yanağını, yanağının ardından da dudağının kenarını. "Şimdi kaç oldu?"
"Yetmiş beş."

Taehyun'un sırıtışını görünce kendisi de gülümsedi. "Güzel, o zaman şimdi asıl şeye geçebiliriz."
"Neye?" Taehyun'un meraklı bakışlarının ardından elini tuttu ve yürümeye başladı. "Nerete gidiyoruz?"
"Bize." diye cevapladı Beomgyu.
"Niye?"
"Annem bir iki gün yok."

Tam o sırada Taehyun'un gözleri kocaman oldu. "Düşündüğüm şeyi mi ima ediyorsun?" Beomgyu'nun bakışları ona döndüğünde yüzündeki sırıtıştan sorusunun cevabını aldığını anladı. "Çok fena bir çocuksun sen." dedi büyük gülümsemesiyle. Beomgyu kafasını salladı. "Sus da yürü."

tongue tied • taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin