Riki
Kendi ismimi duyunca aniden irkilip sesin sahibine baktım, oturduğu masadaki tüm gözler bana dönmüştü ve onlara bakarken benden bahseden asıl kişiyle göz göze geldim.
Gözlerimin dolduğunu hissedince, hızlıca önüme döndüm. Hâlâ bana bakan gözleri hissediyordum.
Dudaklarımı birbirine bastırıp ağlamamak için direnirken, aniden telefonumun çalmasıyla boğazımı temizleyip aramayı yanıtladım
"Riki-yah, nerdesin kaç saatir? Gelmeni beklerken ağaç olduk he burada, ağaç.""Hı, tamam geliyorum az sonra hyung."
"İyi bekliyoruz, koş bak! Jungwon yakında beni dövecek hızlı ol."
"Hıhı tamam olurum."
"Riki sen iyisin dimi? Sesin titiyor gibi."
"Yoo gayet iyiyim ben. Hadi görüşürüz hyung geliyorum ben."
Hızlıca telefonumu kapatıp masaya bıraktım, hâlâ üzerimden çekmemiş olduğu bakışlarını hissedebiliyordum. Beni böyle görmeleri pek hoş olmayabilirdi.
Ayağa kalktım ve ödeme yapmak için kasaya ilerledim, paramı verip hızlıca kafeden dışarıya çıktım. Bir şey unutmuştum ama ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Sadece hızlıca buradan uzaklaşmak istiyordum.
Adımlarımı hızlandırmış, dalgın bir şekilde yürürken, yanlışlıkla dar bir sokağa doğru girmiştim ve nereden gitmem gerektiğini bilmiyordum.Aniden birinin bana seslendiğini duyunca etrafıma baktım.
İğrenç görüntüsüyle karşımda duruyordu. Arkamı dönmüş, gitmek için ilerlerken, aniden kolumdan tutup duvara doğru itmesiyle ne yapacağımı bilemedim ve bağırmaya başladım.
Karşımdaki kişi bundan zevk alırmış gibi kahkaha atmaya başladı.
"Hadi ama Riki neden korkuyorsun benden? Bağırınca eline hiç bir şey geçmeyecek unuttun mu? Burası benim bölgem, buraya gelmeye korkarlar. Umarım gelmenin önemli bir nedeni vardır, şu an değerli vaktimi senin gibi bir eziği dövmek için harcayamam çünkü."
Gözlerimi sımsıkı kapattım ve birisinin gelip beni kurtarması için dua etmeye başladım. Gözlerimi aralayıp ona doğru baktığımda, bana vurmak için hazırlandığını gördüm. Ama beni duvara öyle bir sert itmişti ki, her yerim acıyordu ve dolayısıyla haraket edemiyordum. Bana vurmak üzereyken gözlerimi sımsıkı kapattım ve ellerimi yüzümü korumak için kaldırdım. Ama vurmamıştı. Ellerimi yüzümden çekip karşımdaki kişiye baktım.
Bana vurmak üzere olan Jayden'nin kolunu tutmuştu. Yüzünü göremiyordum, sokak lambaları tam yüzüne vuruyordu. Gözlerimi kırpıştırıp tekrar baktım ve tam karşımdaydı.
Onca şey söyledikten sonra burada ne işi vardı ki? Yutkunup onlara baktım. Elinde telefonum ve kitabım vardı. Tabii ya, unuttuğum şey onlardı ama neden getirdi ki? Bunları sonra düşünmeyi, aklımın bir köşesine yazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ρяσנє¢т'нσσηкι
FanfictionMüdür: 10. sınıflar için büyük bir proje ödevi planladık. Sınıflar karışık bir şekilde, 2'li takımlara ayrılacak. "Hay amk! Bu ne şimdi?"