⁸'Sunbae

262 30 46
                                    

Sunghoon

Eve girdiğimden beri Jake ile göz temasımızı ayırmamıştık. Jake'in konuşmasını bekliyordum ama hiç bir şey söylemiyordu. En sonunda dayanamayıp içeri gidecekken kolumdan tuttu.

"Nereye gidiyorsun?"

Sesi normale göre fazla sert çıkmıştı.

Boğazımı temizleyip (ne deniliyordu unuttum) kolumu geri çektim.

"Napıyor gibi gözüküyorum? Odama çıkıcam."

Bir süre konuşmayıp bana doğru dikdik bakmaya devam etti. Önüme dönüp bir şey demeden odama çıktım. Kapıyı normalden biraz daha sert kapatıp yatağıma yattım.

Bir şeyide yapmazsam olmazdı zaten. Umrumda değil ama sonuçta özür diledim mi? Diledim. O zaman daha fazla düşünmem gereken bir şey yok. O Jakelerin zorladığını düşünsede öyle bir şey yoktu, hem kendimi ona kanıtlamama da gerek yoktu.

Bir süre sonra göz kapaklarım ağrımaya başlayınca dayanamayıp gözlerimi kapatıp uyumaya başladım.

Benim kendimi ona kanıtlamamı gerektirecek hiç birşeyim yok.

Riki

Saat kaçtan beri uyuduğumu bilmiyorum, ama gece hiç iyi uyuyamadım. Gözlerim adeta 'Ben yorgunum' diye bağırıyordu.
Gözlerimi zar zor aralayıp etrafa baktım. Okula gitmek istemiyordum. Hemde hiç. Ama projede ne yapacağımızı hala söylemediler ve onu öğrenecektik. Üstelik bugün onunla yanyana olmam demekti bu.

Anca ayağa kalkıp yaylana yaylana dolabıma doğru bakınmaya başladım.
Formamı alıp üstüne siyah sweatimi giydim, çantamı takıp aşağıya indim. Sabahları kahvaltı yapmayı pek sevmediğim için direkt evden dışarı çıktım. Yol normalde full dolu olurdu ama malûm, sabahın 7'sinde kalkıp okula gittiğimiz için sokaklar bomboştu.

Bir süre sonra okula geldiğimi fark edince adımlarımı yavaşlatıp okulun içine girdim. Aslında direkt sınıfa girmeyi düşünüyordum, ama önümü kesen üst sınıflar yüzünden bu mümkün değildi.

"Senin hâlâ bu okulda ne işin var?"

"Git işte kendi ülkene amk Japon'u."

Bir şey demeden kenarıdan sıyrılıp sınıfa çıktım. O üst sınıfların rutiniydi âdeta, ondan umursamıyordum. Sınıfta en arkada tek başıma oturuyordum. Sunoo ve Jungwon başka sınıftaydı. Bana defalarca kez müdüre gidip sınıf değiştirmemi söylediler, ama her müdüre gidişimde sürekli red yiyordum.

Sınıfa girdiğimde herkes bana doğru bakıp gülüyordu. Yine ne oluyordu Tanrı aşkına? Onları takmayarak sırama doğru ilerledim. Sınıftaki bir kaç çocuk yanımda dikilmeye başladı.

"Hey baksana."

"Ne var?"

"Sınıfça senin pisliklerinden bıktık. Kokun berbat, git artık istemiyoruz seni buralarda daha fazla! Hm? Ne dersin? Okuldan bizzat kendin gitsen ve bizi uğraştırmasan?"

Hassiktir.

Yine gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Kendine gel Riki! Şu anda hiç sırası değil, hemde hiç...

"Bana bak dedim! İki söze ağlayacak mısın cidden? Hah! İlgi istediğini biliyorduk ama bu kadarını kimse beklemezdi. Değil mi çocuklar?"

"Neyden bahsediyorsun sen?"

"Diyorum ki, Minwoo seni ara sokakta dövülürken görmüş. Ne güzel yere sermiş seni Jayden. Off best sunbae ya!"

"Kes sesini."

"Ne dedin duyamadım?"

"Şu çeneni kapat dedim sana."

Aniden ellerimi sırama doğru vurup ayağa kalktım. Gözlerim hâlâ doluydu ama kendilerini serbest bırakmıyorlardı.

"Hmm sen herhalde canına susadın kaltak."

Yüzüme doğru yumruk atacağı sırada birisi onu kolundan tuttu. Tutan kişiye baktığımda görmek istediğim kişi değildi, hem o ne arasın değil mi burada?

"Yah! Lee Seok-min! Seni öyle bir sikerim ki yerin dibine girersin! Bırak artık çocuğu."

Yeonjun ve Soobin sunbae!(sunbae demek nedensizce  çok uyuyor)
Aslında benden 2 yaş büyükler ama ikiside geç yazıldığı için bizimle aynı sınıftaydı.

Seok-min'in aniden çekilmesiyle, arkasında duran Min-woo ve Woo-min korkuyla gerilemişti.
Onlara baktığımda üçüde korkup gitmişti sınıftakilere göz gezdirdiğimde kapıda duran ve ne zamandır beklediğini bilmediğim ego yığını oradaydı. Ve o an göz göze gelmiştik.

Hay anasını satıyım ama ya!

~~~
DÜZENLEMEDEN ATIYORUM BISMILLAH

ρяσנє¢т'нσσηкιHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin