⁴'Cafe

336 37 67
                                    

Saatin kaç olduğundan haberim yoktu, saatlerdir kitap okuyordum. Telefonumu elime alıp saate baktım, çoktan sekiz olmuştu. Bu mekan 7/24 açık olduğu için sorun etmedim. Telefonumu geri kapatıp kitabımı elime almıştım. Okumaya devam edecekken aniden kafenin kapıları açılınca irkildim, hızlı bir şekilde kapıya doğru baktım.

Tam karşımdaydı ve arkadaşlarıyla birlikte gülüp içeri girdi, beni gördüğünü düşünmedim. Gerçekte cidden yakışıklıydı, en sonunda önüme dönüp kitabımı okumaya devam ettim.
Elimi kahve bardağına doğru uzattım, ağzıma dikip içecekken bitmiş olduğunu gördüm. Bu kafe çok sakin, huzurlu bir kafeydi. Müşterileri fazla olmadığı için self servis vardı genel olarak. Kahverengi tonları kullanılmış, kitap okumak için ideal bir ortamdı.

Ayağa kalkıp bardağımı elime aldım, tezgah kısmına doğru gidip boş bardağımı oraya koydum. Yeni kahve sipariş edip beklemeye başladım, üzerimde gözler hissetmemle etrafa doğru baktım ve o an gözgöze gelmemizle hızlıca önüme dönüp az önce ne olduğunu düşünmeye başladım.

Kahvem gelince bardağımı elime alıp oturduğum masaya geçtim tekrar. Bardağımı masaya koyup kitabımda kaldığım yeri açıp okumaya başladım.

~~~

Sunghoon

Jay yüzünden zorla istenmediğim bir kafeye götürülüyordum. Kafeye girerken Heeseung'un yaptığı espiriye gülmekten, anıra anıra girmiştik, tabii girdiğimiz an bize çevrilen bir kaç çift göz ile, sessizleştik ve boş bir masaya geçtik.

Dizaynı hoş, sade bir mekândı. Arkadaşlar ile gelmelik değil de, yalnız gelip kafanı dinlemek isteyeceğin bir yerdi.

Ve birara kesinlikle bunu yapmalıydım.

Heeseung'ın Jay'i ikna etmesi sonucu hepimiz istediklerimizi söylerken, kasadaki onunla göz göze gelmiştim. Bakışlarını hızlıca çekerken, bende önüme dönmüş ve istemsizce gülmüştüm.

Ne işi vardı burada, bu saatte?

Bunu düşünmeyi bırakıp, önümde kararından vazgeçmiş ve siparişleri vermek istemediği için Heeseung ile tartışan Jay'le gözlerimi devirdim.

"Ne istiyorsunuz söyleyin gerizekalılar."

Bunu dememle ikisi de bana dönerken, sanki onlara hiç gerizekalı dememişim gibi istediklerini sıralamaya başlamışlardı.

Ne tür manyaklardı bunlar ve ben bunlarla neden arkadaştım?

Sipariş vermek için kasaya ilerlediğimde, alttan alttan tekrar bana baktığına şahit olmuştum.

Karizmam fazla etkiledi galiba.

Siparişi verdikten sonra yerime geçerken, bir yirmi dakikanın ardından ismimin seslenmesi ile tekrar ayaklanıp siparişleri aldım ve masamıza geçtim. Biz koyu bir sohbete girerken, Jake'in sorusuyla bakışlarımı ona çevirdim.

"Şuradaki Riki değil mi? Neden yanına gitmiyorsun?"

"Neden gideyim?"

"Sunghoon bilmem farkında mısın ama, o çocuk senin proje arkadaşın."

"Jake haklı Sunghoon. Şu an ondan resmen kaçıyorsun da, nereye kadar yani."

"Saçmalama Jay, ne kaçması?"

"Kusura bakma da amına koyayım, şu an yaptığın kaçmaktan başka bir şey değil."

"He kanka her şeyi en iyi sen biliyorsun, he aynen."

"Sunghoon, boş yapma. Çocukla kaçtır göz göze geliyorsun, görmezden geliyorsun. Bu kadar mı malsın abi sen?"

"Heeseung sende başlama be."

"Gidip beş dakika konuşsan, egondan bir şey eksilmez gerizekalı."

"Sana ne abi, sana ne?"

"Bokumu ye."

"Terbiyesiz Seung, sevmedim."

"Amına koduğumun müptezeli."

"En alâ müptezel sen gibi duruyorsun ama, sen bilirsin abisi."

"Kalk git şu çocuğun yanına."

"Ya gitmiyorum amına koyayım, çok meraklıysan sen git."

"Kanka bana ne lan?"

"Sana neyse, bana ne?"

"Gerizekalı, süzme mal."

Tartışmamız böyle devam ederken, bir an sinirlenmiş ve yüksek sesle, "Ne Riki'ymiş amına koyayım, gitmiyorum lan. Sikseniz de gitmem," demiştim.

Anında masaya çöken sessizlik ve Riki'yle göz göze gelişim...

Hay ben ağzımın ayarını sikeyim.

ρяσנє¢т'нσσηкιHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin