17. Bölüm

845 89 14
                                    

sizi çooooooook özledim 🥹💗
umarım beni unutmamışsınızdır...

***

Her şey son derece iyi gidiyordu.

Jimin'in hayatı belli bir zaman aralığında oldukça zorlayıcıydı. Birçok şeye, güçlü ve varlıklı bir aileye, istediği herhangi bir kariyere adım atabilmesini sağlayacak büyük bir servete sahip olsa da asla tam olarak mutlu hissetmemişti. Mutluluk denilen şey, Jimin'in yalnızlık, memnuniyetsizlik ve onu her adımında takip eden travmalarıyla tükenen hayatına hiçbir zaman ayak uyduramamıştı.

Buna rağmen şanslıydı. New York'ta büyük isimlerle eğitim almış, seçkin bir şirkette sayılı performanslarda sahne almıştı. Seul'ün en lüks yerlerinden birinde yaşamıştı, muhteşem bir oda arkadaşı vardı ve en yakın arkadaşıyla aynı işi yapıyordu.

Ama hiç mutlu değildi.

Jimin şu anda o noktaya ulaştığını düşünüyordu. Hayatını güzelleştiren Jungkook ve hayatındaki neşe kaynağı Mina ile... Daha iyisinin olduğunu sanmıyordu.

El bebek gül bebek, sonu belli olmayan sahne hayalleri de git gide bulanıklaşıyordu, yeteneğini sergileme şansını bile arzulamamaya başlamıştı. Garip bir şekilde kaderine boyun eğmişti, bunun yerine başkalarına öğretme erdemiyle yanıp tutuşuyordu.

Bu gece Jungkook ile görüşecekti. Her zamankinden farklı olarak bugün Gangnam'da amaçsızca dolaşma gibi planları vardı. Önlerine gelen restoranlara girecek, alışveriş yapacak ve bir kafeye oturup kelimeler tükenene kadar konuşacaklardı. Jungkook ile hayat daha parlak hale geliyordu.

Bir de sancılı vardiyalarda çalışmak zorunda olmasa...

Akademiye adımını atar atmaz Hoseok onu görüp el salladı, selamlaştıktan sonra deri ceketini çıkararak iç çekti. Dans akademisine bırakılan postaları inceliyordu.

"Oh," Bir tane zarfı Jimin'e uzattı. "Sana gelmiş, Londra'dan."

"Londra'dan mı?" diye merakla sordu Jimin zarfı ondan alırken. Opera Evi'nin basılı mührünü görünce gözleri irice açıldı, zarfı hızla cebine sıkıştırırken kalbi yerinden çıkacak gibiydi.

Hoseok şüpheli bir bakış attı. "Evet, okumayacak mısın?"

"Sonra okurum."

"Ah tamam. İlk dersin kaçta?"

"Birazdan," diyerek cevap verdi ve kaçarcasına ofisine doğru yürümeye başladı. "Gitmem gerek. Görüşürüz!"

Hoseok ona sorgulayıcı bir bakış attı ama acelesi olduğu için bir şey diyemedi, gelen postaları ayırma işine geri dönmeden önce Jimin'e el salladı.

Jimin ofisinden içeriye girdi, oda büyük pencerelerden süzülen kör edici gün ışığıyla aydınlanmıştı. Ofisinin tanıdık kokusuyla ve kendi özel alanında olmanın rahatlığıyla derin bir nefes aldı.

Londradaki Kraliyet Opera Evi, Jimin istifasını verdiğinden beri onunla ilk defa iletişime geçiyordu.

Jimin'in başarılarına doyumsuz olan koçu özgüvenini yerle bir etmişti. Jimin'i yeniden tuzağına düşürebilmek için suçlu ayağına yatmış, ekibini ayakta tutan yetenekleri olmadan şirketin batacağına inandırmış, onu sürekli idolleştirmiş, diğer dansçılara kıyasla daha az deneyimli olmasına rağmen hepsinden üstün görmüştü.

Jimin'in gerçekten ayrılacağını fark ettiğinde ise onu açık bir şekilde görmezden gelmeye, kötü muamele göstermeye ve bir nevi istifa etmeye zorlamıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Moves Like Magic  • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin