Bir sonraki hafta Jimin onları bale gösterisine götürmek için evlerine gelmişti.
Bugün de son derece iyi giyinmişti, düzgün kıyafet kuralıyla yoğun bir atmosfer yayıyordu. Dar kesim blazer ceketi ve kumaş pantolonu makuldu ancak hala dardı ve arsız kıçını ortaya çıkarıyordu. Makyaj yapmıştı, gözleri gösteri için uygun bir şekilde boyanmıştı. Her anlamda ruhaniydi ve Jungkook kapıyı açtığında kendi nefesinde boğuluyordu.
"İyi akşamlar," diye selam verdi, adama hızlıca sarılmadan önce bir saniyeliğine tereddüte düştü.
Yürekten gelen bir kucaklaşmaydı ama kısa sürmüştü, ayrıldıklarında Jungkook üzerindeki sıcaklığın uzaklaştığını hissetti.
Mina hazırlandığı odasından çıktı. Akşama uygun olarak tütü eteğini ve taytını giymişti, Jimin'e doğru atılıp adamın bacağına sarıldı. İlişkileri çok doğaldı, sanki Jimin Mina'yla birleşmek için doğmuştu ve bu Jungkook'un kalbini öylece sızlatmamalıydı.
"Hazır mıyız?" diye sordu Jimin. "Uberimiz aşağıda bizi bekliyor."
"Uber mi?" Jungkook kaşlarını çatarak ceketini düzeltti, evin anahtarlarını ikinci kez kontrol etti. "Bu pahalı. Tren doğrudan tiyatroya gidiyor."
"Farkındayım ama bu gecenin özel olmasını istiyorum. Benim hediyem."
Jungkook şikayetlerini sesli bir şekilde dile getirmek istedi, Uberin pahalı ücretini reddetmek için yarım bir akla sahipti. Ama Jimin sadece onları ağırlamak istiyordu, eğer yolculuk yapmak zorunda kalacak olurlarsa rahatlıklarını ve Mina'nın yorgunluğunu dikkate alırdı. Söyleyeceklerini içinde tuttu ve sadece kafa sallayıp Jimin'ın onları çıkışa yönlendirmesine izin verdi.
Siyah pırıl pırıl bir bmw dışarıya parkedilmiş, Uber üçü için arka koltukların kapısını aralık bırakmıştı.
Jungkook arabanın içine yerleşirken Mina'nın emniyet kemerini ayarlamak için onu yakınına çekti. Hayatında neredeyse hiç bir arabaya binmemişti, ailesiyle birlikte yaşarken belli aralıklarla babasının suv model arabasını sürerdi ama bu nadirdi ve bir imtiyazdı. Seul'e taşındığından beri toplu taşıma araçlarına binmek veya yürümek daha kolaydı. Buysa çok lükstü.
Bale gösterinin başlatıldığı tiyatro zarif ama kibardı. Güzel bir şekilde inşa edilmişti, salona giriş yaptıklarında ve koltuklarına doğru yürüdüklerinde Jungkook'un soluğu biraz kesildi. Jimin eşi görülmemiş bir izlenenim sunmak için balkondaki ilk sırada yer alan koltukları -fazladan ödeme yaparak- ayırtmıştı.
Jungkook hayranlıkla parlayan gözlerini büyüleyici birinci sınıf mekanda gezdiriyordu.
"Beğendin mi?" diye sordu Jimin, fikrini onaylaması için çok istekliydi.
"Beğendim." diye güvence verdi. "Çok teşekkür ederim."
Mina etrafındakilerle canlanmıştı, o kadar mutluydu ki hala yerine oturmamıştı bile. Jimin onu sakinleştirmek ve yerine oturmasını sağlamak için ona tatlı ve içecek verdi. Bu bir süre, ışıklar sönene ve kırmızı perdeler açılıp bale gösterisi başlayana kadar da işe yaradı.
Gösteri şaşırtıcı bir şekilde hazırlanmıştı, dansçılar uzman ve oldukça yetenekliydi. Her hareket, her şarkı Jungkook'un güçlü tepkilerini ortaya çıkarıyordu, balerinlerin hareketlerini izlerken gözlerini sahneden çekmek imkansızdı.
Ayrıca Jimin'i de sahnede hayal etmesine engel olamıyordu.
Jimin kısa denilebilecek bir süre önce aynı şeyle uğraşmıştı. Sahnedeki erkekler gibi dar leotardlar ve taytlar giyerdi, kasıla kasıla yürür ve seyircilerinin her birinin ona aşık olmasına neden olurdu. Bu yalnızca iki yıl önceki işiydi, severek yaptığı bir şeydi ve şu anda da üzgün görünmesi, gülümsemesinin titremesi, varlığının zar zor belli olması şaşırtıcı değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moves Like Magic • Jikook
FanfictionJungkook'un kızının baleye ciddi bir takıntısı vardır ve dersler alıp bir balerin olmakta kararlıdır. Park Jimin ise bölgedeki dans akademisinin bale öğretmenidir ve dört yaş grubuyla ilgilenmekten çok daha memnundur. Jimin'in varlığı, Jungkook'un i...