8. Bölüm

5.9K 660 201
                                    

Hiç şüphesiz öğretmenler çocukların hayatı üzerinde çarpıcı bir etkiye sahipti. Hayatlarında yol gösterici ve destekleyici olmaları gerekiyordu ve çocuklar onlara güvenirdi. Öğretmenlerini önemli bir otorite simgesi olarak görüyor, onları benimsiyor ve onlara uyuyorlardı.

Mina'nın farklı olmadığına da hiç şüphe yoktu.

Hayatında otorite sahibi olan şeylere bağlanıyordu. Taehyung nispeten hızlı bir şekilde kalbini kazanmıştı, onun yeni en yakın arkadaşı olmadan önce ona kalp şeklinde kurabiyeler ve bir oyuncak bebek almıştı. Namjoon da işi bitirmek için Mina'ya ilgi gösteriyordu.

Görünüşe göre Jimin de farklı değildi. 

Mina ilk karşılaşmalarından itibaren ondan çok hoşlanmıştı ve o zamandan beri onun hakkındaki övgüleri durmak bilmiyordu. Sürekli onun hakkında konuşur, boş bir muhabbette fırsat buldukça ondan bahsederdi. Bale derslerine gidip eve anlatılacak yeni masallarla dönmek, Taehyung'un tezahüratları ve Jungkook'um öpücüklerini kazandığı yeni dans hareketlerini göstermek için her zaman sevinç doluydu.

Jungkook'un kızını yatağa yatırdığı diğer gecelerden biriydi, Namjoon ve Taehyung'un ziyarete gelmesinin üzerinden biraz geçmişti. Üzerini örtüp peluş tavşanını eline tutuşturdu.

"Babacığım?" Sesi uykusuzlukla karışmıştı. Ona baykuş gibi göz kırptı, göz bebeklerine yorgunluk hakimdi.

"Efendim bebeğim?"

"Jimin'i seviyor musun?"

Rastgele ve onu hazırlıksız yakalayan bir soruydu. Mina'ya bakıp omuz silkti. "Evet, elbette. O iyi biri."

"Jimin evimize ne zaman gelecek?"

Bu da birkaç kere sorduğu bir soru, her zaman aynı şekilde uyumadan hemen önce zihnindeki düşünceler durduğunda sorduğu bir soruydu.

"Bilmiyorum," diye cevap verdi Jungkook, her zamanki gibi. "Doğum gününde. Onu partiye davet edebiliriz."

Mina duraksadı, gözlerini yumdu. "Bana doğum günümde bisiklet alacak mıyız? Güzel pembe olanlarından?"

İsteği Jungkook'u güldürdü, sevgiyle alnını öptü. "Ne istersen."

"Tamam..." Uyku görevi devralmaya başlarken peluş tavlanın göğsüne doğru çekti. "İyi geceler babacığım."

"İyi geceler güzelim." Uyuyana kadar bekledi, birkaç dakika hayranlıkla yanında oturdu. Alnındaki saçları geriye tarayıp şakağına öpücük kondurdu. "Seni çok seviyorum."

*

Jimin, sen yeri doldurulamaz birisin, sevgilim.

Jimin, bizi bırakamazsın. Sen buraya, bize aitsin, sahneye. Bu övgüler için doğmuşsun.

Bizi bırakma. Gitme. Bana, bize ihanet etmeye cüret etme.

Jimin olduğu yerde dondu, uyuşukluk tüm bedenini ele geçirmişti. Bir şey hissetmek istiyordu, herhangi bir şey ama hiçbir şey hissetmiyordu.

Sertifikayı elinde tutuyordu, hurda çekmecesinin derinliklerine gömdüğü, gün ışığı görmesine izin vermediği kağıt. Ona eziyet etmesin diye saklamıştı. Sertifika onun sıkı çalışmalarının bir anısı, prova odalarında yaptığı boş emeklerini kabullenişi ve sahnede ağlayana kadar dans edişinin bir ödülüydü. İşi bırakmadan, Londra ve Kraliyet Opera Evinden ayrılmadan sadece birkaç gün aldığı sertifikaydı.

Moves Like Magic  • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin