Ertesi sabah Jungkook, Taehyung ve Namjoon'un ısrarcı ve meraklı sorularının saldırısına uğradı. Jimin'den hoşlanıp hoşlanmadığını bilmek istiyorlardı ve cevaptan memnun kalana kadar durmayacaklardı.
Jungkook duygularına hoşlantı etiketini yapıştırabileceğinden emin değildi. Mevcut çelişkinin temelinde fazla tecrübesi yoktu, birinden hoşlanmanın nasıl hissettirdiğini hatırlamıyordu. Birinden hiç hoşlanmamıştı, Jimin'de olduğu gibi birinin ilgisinin ve varlığının hayatında olması için hiç can atmamıştı. Hana ile girdiği ilişki aşk olarak tanımlanamazdı. Onun yerine tecrübe edinmişti -kim olduklarını keşfetmek gibi pervasız bir aptallık- ve aşk Jungkook'un hayatına sonuç olarak yerleşmişti. Varlığının her parçası ile Hana'yı sevmişti ama o şekilde değil.
Eşcinsel olduğunu biliyordu.
Jimin'in yanındayken iyi hissediyordu, sanki olması gereken yerdeymiş gibi doğru hissettiriyordu. Bunun başka bir açıklaması yoktu. Keşke bu kadar karmaşık olmak zorunda olmasaydı, diyordu. Jimin ile vakit geçirmek güzeldi, anlamsız ya da değersiz değildi asla, onu mutlu ve memnun hissettiriyordu.
Gelgelelim dün gece neredeyse onu öpüyordu ve bunu özlemişti. Ona ulaşmak, atılmak ve doğru bir hamle yapmak için yeterince yakındı. Buna hoşlantı mı deniyordu?
"Bilmiyorum," diye cevap verdi Jungkook, ev işlerini yetiştirmek için izin gününü kullanıyordu ama kesinlikle zamanını Jimin'i düşünerek geçirmiyordu. "O bir öğretmen, Mina'nın öğretmeni."
O bulaşıkları yıkarken Taehyung ve Namjoon masaya oturmuşlardı. Her ikisi de düşünceliydi, duruma bakılırsa kimsenin onlardan yapmalarını istemediği çözüm yolları üretmeye çalışıyorlardı. Taehyung ellerini çenesinin altında birleştirdi bu çileden rahatsızmış gibi davranarak, "Ne olmuş yani?" diye sordu.
"Kızımla bir öğretmen olarak ilgileniyor, buna burnumu sokmamalıyım."
"Bu bir bahane sadece."
Namjoon kibarca araya girdi. "Bu bir şeyleri etkiledi mi?"
Soru onu hazırlıksız yakaladı, kafasını salladı. "Henüz değil."
"O halde neden 'belki'ler ve 'eğer'ler üzerinde duruyorsun? Hiçbir şeye burnunu sokmuyorsun, Mina bale derslerine devam ediyor ve sizin arkadaşlığınız bunun dışında."
Jungkook ağır bir şekilde iç çekti. Bir şeye inanmaya başladıklarında boyun eğmez olan arkadaşları umutsuz bir vakaydı onun için, Jimin ile birbirlerine ait olduklarını ve mükemmel bir uyumlarının olduğunu iddia ediyorlardı. Bulaşıkları temizlemeye başladı, onlarla bunu tartışmak istemiyordu.
Jimin için yeni ortaya çıkan hisleri kabul etmek yanlıştı, geçmemesi gereken bir çizgiydi. Ama yanlış hissettirmiyordu. Jimin ile birlikte olduğunda düşünceleri dağılıyordu ve zihni o kadar da gürültülü olmuyordu, adama duyduğu düşkünlüğe dönüşen sessiz bir sakinlik. Jimin'in yanındayken dokunulmaz hissediyordu kendini.
"Bilmiyorum," dedi yeniden.
Taehyung Jungkook'a doğru ilerleyip onu kenara çekti. "Bırak yardım edeyim." diye ısrar etti, kollarını sıvayıp bulaşıkları yıkama işini devraldı. "Stres yapmayı kesmen gerek, tamam mı? Onu istiyorsan, bir şeylerin gelişmesini istiyorsan, olmasına izin ver."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moves Like Magic • Jikook
FanfictionJungkook'un kızının baleye ciddi bir takıntısı vardır ve dersler alıp bir balerin olmakta kararlıdır. Park Jimin ise bölgedeki dans akademisinin bale öğretmenidir ve dört yaş grubuyla ilgilenmekten çok daha memnundur. Jimin'in varlığı, Jungkook'un i...