4. BÖLÜM

104 8 2
                                    

Hiçbir zaman inandıramadım seni sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. Hiçbir zaman inandıramadım seni, o sıradan hayatta benim de bir yerim olması gerektiğine.

- Orhan Pamuk.

🍂

Hislerimi kelimelere dökemiyorum, bunu uzun bir süre denedim ama nafileydi. Yaşadıklarımı anlamlandıracağım ve çözüm yolu arayacağım diye çok zaman kaybettim.

Araz'ı tanıdığım günden beri normal geçen günlerim yok denecek kadar azdı. Önce bana yakınlaştı. Arkadaşlarımla zoraki bir şekilde tanıştı ve yetmedi, ailemin içine kadar girdi. Beni neden seçtiğini, neden istediğini kendisi bile bilmiyordu ama ben artık buna bir cevap bulmuştum. Her şey bana, elde edememenin verdiği hırs gibi geliyordu. Ona teslim olsam, belki de şimdiye kadar çoktan gitmiş olacaktı. Kendi hayatımı uzaktan izleyen bir göz olsaydım, başrolde olan kıza 'kurtulmak istiyorsan, teslim ol,' derdim. Altı üstü sıkılıp gitmesi için çabalayacaktı. Ama şimdi bu hayatı ben yaşıyorken, fikir vermek ya da yönlendirmek hiç de kolay değildi.

İnsan sevmediği birine yalandan da olsa gülebilir miydi?

Seviyormuş gibi davranıp sevginin getirdiği sıcaklıkla yanına sokulabilir miydi?

Bilemiyorum, belki de bunlar oldukça basit eylemlerdir. Herkesin yapabileceği ama Nida'nın istese de yapamayacağı bu eylemler, işte beni böyle zehir zemberek bir hayata mahkûm ediyordu.

Büşra daima bana 'sabır kelimesinin vücut bulmuş hâli gibisin,' derdi.

Semih, 'bu adamın, seni bizden kopardığını göremiyor musun,' diyerek serzenişte bulunurdu.

Oğuz, 'zorla tutuluyorsan, göz kırp,' şeklinde takılır, ona bir işaret vermem için bedenimi hunharca sarsardı.

Soner, 'görünmez kelepçelerin varsa, sırtını bize yasla' gibi kafiyelerle konuşup yüzümü gülümsetmeye çalışırdı.

Nevin ise tüm günü beraber geçirdiğimiz için hayatıma en çok hâkim olan kişiydi. Onun da Araz hakkında tek olumlu cümlesi yoktu. 'Seni kendine mahkûm etmek için her şeyi yapar,' dediğinde onu geçiştirmek için elimden geleni yapmıştım.

O zamanlar gülüyordum ama şimdi, hepsinin şakayla karışık sözlerini ciddiye aldığım bir yerdeydim.

"Günün yıldızı teşrif etti." Alya'nın sözleriyle kirpiklerimi kırpıştırıp kendime geldim. Makyaj süngerine buladığı fondöteni, çillerini kapatmak için bir yandan yüzüne sürüyor, diğer yandan da gülümseyerek aynada olan bakışlarını bana çeviriyordu. "Bugün çok işimize yaradın," süngeri masaya bırakıp ıslak mendille parmaklarını silerken, "her anlamda," diyerek göz kırptı.

"Bakma şöyle." Şöminenin önünde saçlarını kurutmaya çalışan Fikret'in, bunu kime söylediğini kestiremedim. "Şaşkın ördeklere benziyorsun," deyince de bana söylediğini anladım. Çünkü burada şaşıran tek kişi bendim.

"Fiko, kapat çeneni." Bengü, botlarının bağcıklarını tek tek düzeltirken, kalkıp gidecekmiş gibi bir an önce esas konuya gelmeye çalışarak Fikret'e susması gerektiğini söyledi. Konuşmaları takip edemez bir hâlde ayakta dikilmeye devam ediyorken, aynı zamanda tüm bunların yaşanmış olduğunu da bir süre idrak edemedim.

"Bu gece ki şovumuzu beğendin mi, Nida?" Erhan'ın haylaz gözleri, bana otelde yaşananları hatırlatmaktan vazgeçmeyecek gibiydi. Sanırım bu durumda en çok eğlenen kişi kendisiydi.

KAYIP YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin