8. BÖLÜM

61 4 4
                                    

“Seni kitaba bağlayan şey nedir?” diye sordu.
”kitabı senin okumuş olman.” demek isterdim...

- Orhan Pamuk.

🍂

Okulun bahçesinde oturduğum bankta, tıpkı benim gibi soğuğa aldırış etmeyen öğrencilerin voleybol oynamasını izlerken, elimdeki sandviçi evirip çeviriyordum. Kırk dakikalık öğle arasını, sınav kağıtlarını okumak için ayırdığım hâlde, öğretmenler odasında bunalıp kendimi bahçeye sürüklemiştim.

Nevin, Muğla'ya gitmişti ve ona attığım tek mesajdan sonra hiç konuşma fırsatı bulamamıştım. Yaşadığım kötü olayın üzerinden iki gün geçmesine rağmen hâlâ kendime gelmiş sayılmazdım. Ne yapacağımı bilmemekle beraber bu iki gün içinde Araz'dan da ses çıkmıyordu.

Sadece Ali'yi düşünüyordum. Beni umursamıyordu, bana şimdiye kadar hiç böyle davranmamıştı. Sanki onun hiç kimsesiydim ve aynı zamanda Araz'la aralarında çözemediğim bir bağ oluşmuştu. Oysa bu olayı yaşamadan önce samimi değillerdi. Kardeşim artık bana yabancıydı. Onunla konuşmaya çalıştığım her anın içinde kaçmanın yollarını arıyor ve bana saf kötülükle yaklaşıyordu.

Tüm bunları düşündükçe çaresizlikle dolan gözlerimi göğe doğru kaldırıp derin bir nefesi içime çektim. Hırkamın ucunu bir elimi gizleyecek kadar çekiştirip kirpiklerimin üzerine bastırdım. Ağlamamak için direniyordum ama havanın en az ruhum kadar kasvetli olması bile ağlamam için bir sebepmiş gibi geliyordu. Sandviçi yiyemeyeceğimi anladığımda kağıda iyice sarıp çantamın içindeki poşete koydum. Telefonumu çıkarıp Nevin'i arayacağım sırada on dakika önce Araz tarafından iki mesajın gelmiş olduğunu gördüm.

- Ali'ye gelen mesajı okudun, değil mi?

İlk mesajın anlamsızlığıyla bir süre telefonun ekranına bakıp kalsam da bu duruma bir anlam kazandırabilmek için ikinci mesajı da okudum.

- Ablan ve sevgilisi diye yazmış. Bizi sevgili sanıyor.

İki gün önce yaşadığımız olayın analizini şimdi yapmasına mı yoksa ortadan kaybolduğu hâlde böyle bir mesajla varlığını belli etmesine mi şaşırmam gerekiyordu?

Ali'ye gelen mesajın içeriğinde takıla takıla buraya mı takılmıştı?

Ah, muhtemelen yine canı sıkılıyordu ve bu durumdan kurtulmak için çareyi bana sarmakta buluyordu. 

- Sen de öyle sanmıyor musun?

Mesajı atmak konusunda bir süre kararsız kalsam da aniden göndermiştim. Başımı iki yana sallayıp telefonu hırkamın cebine koydum. Karnıma saplanan sancılar, yakın zamanda regl olacağımın habercisiydi. Bu dönem benim için pek ağrılı geçmese de psikolojik olarak kendimi her zamankinden daha kırılgan hissediyordum.

Kenarda duran çantamı omzuma takıp okula girmek için ayaklandım. Dersin başlamasına on dakika vardı. Öğretmenler odasına ders kitaplarını almak için girdiğim sırada Azize ablanın teklifini geri çevirmeyerek bu sınırlı dakikaları kahve içmek için ayırdım.

"Nida Hocam, epey solgun görünüyorsunuz." Pencerenin yanındaki tekli koltuğa oturup kahve fincanını da orta sehpaya bırakırken bakışlarımı endişeli bir şekilde yüzüme bakan Azize ablaya çevirdim.

KAYIP YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin