"Oo gelin hanım" çarptığım gövdeye bakmak için kafamı kaldırdım.Bana alayla bakan kara gözlerde hüzün var gibiydi.
"Bakıyorum da pek güzelsiniz" alayla beni süzmeye devam etti kara gözler.
"Ne saçmalıyorsun Mazlum" diyerek gözlerine baktığımda hüzün bulutları yerini öfke ve sinire bıraktı.
"Pek hevesli gördüm seni" dediğinde sinirle derin bir nefes aldım.
"Benim derdim bana yeter Mazlum bir de seninle uğraşamam" dediğimde gözlerindeki anlık öfke elle tutulur hal aldı. Bakışlarındaki öfkeden kaçmak için başımı yere eğdim.Beyaz halının üzerinde tezatla duran kırmızı lekeleri fark edince şaşkınlıkla kafamı kaldırdım.
"Mazlum eline ne oldu ? " telaşla ona doğru adım attığım sırada vebalıymışım gibi attığım adıma karşılık olarak geri gitti.
"Beni boşver git görücülerinle ilgilen"
"Ha bu arada hiç de dertliymiş gibi durmuyorsun Bejan hanım" işte bu lafından sonra gösterdiğim müsahamanın boş olduğunu anladım.
"Mazlum ne oluyor sana? Benim hayatım, benim kararlarım. Sorgulamak sana düşmez" hiddetle verdiğim cevaptan sonra, "Bendeki de laf sen zaten dünden razıymışsın Miran ağanın karısı olmaya" o melek gibi olan Mazlumun içine şeytan kaçmıştı sanki.
"Haddini bil. Bu evliliği isteyip istememem seni hiç ilgilendirmez" dediğimde arka tarafıma doğru bir bakış atarak gitti.Yaşadığım bunca hayal kırıklığının üzerine bir de Mazlum eklenmişti.Mutfağa dönmek için arka tarafa döndüğümde duvara yaslanmış beni izleyen Miran ağayla karşılaştım.
"Buyur bir şey mi oldu" diye sorduğumda yaslandığı duvardan kalkarak yanıma geldi.Gözlerindeki tepkisizlikle "Su içecektim" dedi. Tamam dercesine başımı sallayarak mutfağa doğru ilerledim. Ardımdan mutfağa giren Miran ağaya dönerek bardağa doldurduğum suyu uzattım.Bardağı kaptığı gibi tek dikişte bitirdi.
"Bir tane daha" dediğinde kahvenin işe yaradığını anlayıp gülümsedim.
"Gülme"
"Senin niyetin ne beni öldürmek mi" dediğinde mutfak kahkahalarımla doldu.
"Hayır süründürmek" dedim kahkahalarımın arasında.
"Evliliğimizin seni bu kadar keyiflendireceğini bilmiyordum Bejan hanım" dediğinde sinirle gözlerinin içine baktım.
"Benimle olan her günün o içtiğin kahve gibi zehir olacak sana Miran ağa bunu unutma" dediğimde sinirle koluma yapıştı. Gece karası gözleri daha da koyulaştı.
"Seninle olan her günümün o zehir gibi olan kahveden sonra içilen berrak su gibi olmasını sağlayacağım Bejan Xanım sende bunu unutma" diyip sıktığı kolumu sertçe iterek çıktı mutfaktan. Acıyan kolumu tutarak sandalyeye çöktüm.
"Senden kurtulmanın bir yolunu bulacağım" sessizce mırıldandım. Bu kabulleniş sadece fırtına öncesi sessizlikti.Şimdilik sessiz kalmak en iyisiydi. Ortalığı birbirine katıp tüm Mardin'e Miran ağayı istemediğimi duyurmak ailemi rezil etmek dışında başka bir işe yaramazdı.
Miran ağadan sonra mutfaktan çıkmamış yapılan yemekleri tabaklara doldurup sofraları kurmuştuk.Yemekten sonra odalardan gelen bulaşıkları sudan geçirip makineye dizmesi için Mervan'a uzatıyordum.
"Benav neden gelmedi" diye sordum Mervan'a.
"Bilmiyorum" dedi sadece. Normalde böyle olaylı yerlerde anında biten Benav bugün en sevdiği kuzeninin mutluluğuna şahit olamıyordu!
"Çay hazır mı Bejan erkeklere çay gidecek"
"Koydum kaynamak üzere". Bulaşıklardan sonra elime aldığım çay tepsisine erkeklerin sayısınca tabak ve bardak dizdim.Bu sırada Mervan' ın demlediği çay demini almıştı.Çayı bardaklara doldurup elimde tepsiyle çıktım mutfaktan.Misafir odasının kapısının önünde durduğumda kapının aralığından görünen abim ve Roni'ye baktım. Beni ilk fark eden Roni oldu. Yanıma geldiğinde elimdeki çay tepsisini ona uzatarak mutfağa döndüm. Kadınlara gidecek olan çay tepsisini hazırlamıştı Mervan. İkinci bir tepsiye renk renk şeker ,çikolata ve çerez dolu tabakları dizerek Mervan'ın peşi sıra çıktım mutfaktan. Kadınların odasına geçip çayları dağıtmaya başladığımda konuşulanlara kulak kabarttım.
"Sözü haftaya yapacağız Dilder" dedi Ruşen hanım. Sadece "tamam" diyen anneme döndüğümde bakışları üzerimdeydi. Bakışlarımı annemden ayırıp başka yöne çevirdim. Ne annemi ne de babamı görmeye tahammülüm yoktu.
"Bu hafta içi gelinimizle çarşıya çıkılacak"
"Nişanı da sözle beraber mi yapsak" Ruşen hanımın bu sözleriyle oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım.Oldu olucak nikahı da kıyın tam olsun.
"İmam nikahı da kıyılsın" yok artık! Esman hanımın sözleriyle şaşkınlıkla açılan ağzım uzun bir süre kapanmadı.
Akşamın sonunda misafirler uğurlanmıştı ve Pazar günü sözüm vardı ondan iki hafta sonra da nişanım.Bargiran ailesi bir aksilik çıkacağını hissetmiş gibi her şeyi aceleye getiriyordu. Bu hafta içi bir de çarşıya gidip onlarla gelincilik oynamam gerekecekti.
Misafirlerden sonra odama atmıştım kendimi.Bunca şeye sebep olan ailemin yüzünü görmeye tahammülüm yoktu.Üzerimdeki elbiseden kurtulup pijamalarımı giyindim, yüzümdeki makyajı temizleyerek yatağıma uzandım. Sağ elimi yastığımın altına götürüp kafamı yastığa gömdüm.Yine ve yine gözlerime dolan yaşlar yanaklarımdan aşağı süzülmeye başladı. Geçirdiğim iki günde yıpranmıştım ruhumun yaşlandığını hissedebiliyordum. Giyotine gideceği günün gecesi üzüntüden tüm saçları beyazlayan kraliçe Marie gibiydim. Tek farkım onun saçlarıydı yıpranan, çöken benim ruhum.Benim giyotinim Miran ağaydı ve ben bir hafta önce giyotinime kendi ayağımla gelmiştim. Üstümün koluyla gözyaşlarımı sildim. Gözlerimi kapattığımda yeniden yanağıma hücum eden yaşların düşmesine izin verdim. Sen bunca haksızlığa sessiz kalacak kız mıydın Bejan diyen iç sesimi susturarak yaşlı gözlerime çöken ağırlığın beni esir almasına izin verdim..
Kısa bir bölüm ama telafisi en yakın zamanda gelecektir ☺️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bejan
General FictionDört gözle beklediğim minicik kızımı elime verdiler eğilip kulağına usulca fısıldadım; Bejan.. Adı gibi dertsiz olsun istedim. Halbuki doğar doğmaz öyle bir yük bıraktım ki o minicik bedenine babalığımdan utandım!Baba olmak bunu mu gerektirirdi? B...