Zamanın Durduğu Anlar

22 1 0
                                    

.... Hastanede bağırışlarım duyuluyor.Beni sakinleştirmeye çalışıyorlar ,ablamın çığlıkları kulağımda yankılanıyor.Teyzem bana sarılıyor,kuzenim Baran daha 7 yaşında olduğu için neyin ne olduğunu anlayamıyor. Amcamın göz yaşlarını görebiliyorum ."Alev kendine gel artık !" Ablamın bağırışlarını duyuyorum ama tepki veremiyorum boş gözlerle dümdüz karşı tarafa bakıyorum, kimseye cevap veremiyorum.Dayım yanıma geliyor bana konuşmam için yalvarıyor.Bense tek kelime edemez biçimde susuyorum."Alev yeter artık bana bak ve konuş bir şey de ". Ablama doğru zorda olsa baktım, o an umutluca beni izledi."Abla.....".Sustum.Ne diyeceğimi bilmiyorum.Üstüm kanlar içinde annemin bulunduğu odada yerde oturuyorum.Elimde kanlar var.Burnum kanlar içinde kanamaya devamediyor. "Ablacığım hadi konuş lütfen".Ayağa kalkarak bir ablama bir teyzeme baktım ,korkuyla karışık bir duyguyla ağlamaya başladım.Teyzeme sımsıkı sarıldım , o da bana aynı tavırla sarıldı.Saatlerce teyzeme sarılarak durabilirdim,ama neler olduğunu öğrenmem lazımdı."Teyze neler oluyor? Üstüm niye kanlar içinde burnumdan niye kan geliyor? Ateş yanımdaydı ......." ."Alev kızım Ateş kim ? Sen iyi misin ? Burda ne arıyorsun, o yerdeki bıçak neyin nesi ?" . Bıçak derken ilk başta ne olduğunu anlayamadım,yere baktığımda kanlar içinde bir bıçak vardı.Ablama baktım o ise öfeyle karışık üzüntü ile bana baktı. " Alev annemi sen mi öldürdün ?" . Ablamın bu dediklerine inanamadım. Annemi ben mi öldürmüştüm ? .Yoksa bu bana kurulan bir pusu  muydu ? .Bu soruların cevabını bilmiyordum . "Yeşil gözlü bir çocuk bize annen ile  kavga edip onun kafasına vurduğunu söyledi . O yaşama geri dönünce öfkeden gözün dönüp anneni bıçaklamışsın". Dayım bu sözleri söylerken ölmek üzereydim. Nasıl olurda böyle bir şey olurdu.Şaşkınlıkla dayıma baktım.Ne diyeceğimi nasıl bir tepki vereceğimi bilmiyordum."Dayı yemin ederim ben yapmadım, hastaneye benimle birlikte bir çocuk geldi.Yeni tanıştık.Sonra yoğun bakım kapısının önüne geldiğimde babamı gördüm elleri kanlar içindeydi.Annemin kolyesini tutuyordu.Hatta onunla kavga ettik , annemin kafasına vazoyla vurmuş.Ben sonra sinirden ona zarar vermemek için kantine indim ve ....." .Dayım cümlemi bitirmeme izin vermedi ,sustum . Ardında ellerinde kelepçe ile iki  tane polis yanıma geldi . "Alev Akıncı kim ?" . Polislere baktım ve dudaklarımı araladım " Benim.." dedim sessizce . Polis bana doğru yaklaşarak göz dağı verircesine baktı ve konuşmaya başladı ," Bizimle ifadeni almamız için gelmen lazım" . Tamam anlamında başımı salladım ve polis arabasına doğru hamle yaptım. Arabaya benimle birlikte arka koltuğa bir polis oturdu . Ne olur ne olmaz diye istemesemdi ellerimi kelepçelediler.Beni arabadan büyük bir hışımla indirdiler.Beni sorgu odasına aldılar ve boyu benden yaklaık 60 cm uzunluğunda , yirmili yaşlarda  polis içeri girdi . Rahat bir tavırla karşıma oturdu ve konuşmaya başladı ; " Annenizi neden öldürdünüz ?" . Bir süre cevap vermedim sonra çekinerekte olsa anlatmaya başladım. " Bakın size yemin ederim ki annemi ben öldürmedim ". Polis memuru alaycı bir ifadeyle bana baktı ve gülmeye başladı , " Kanıtlar öyle göstermiyor küçük hanım. Anneniz karın kısmının üstünden büyük bir bıçak darbesi almış.Bıçakta senin parmak izin var , ayrıca üstün kanlar içinde annenin öldüğü odada yerde baygın bulduk seni . Bunları nasıl açıklayacaksın ?" . " Bakın size en baştan anlatayım bana cidden inanırsınız ". " Dinliyorum öyleyse ". " Babamın şimdiki eşinin oğlu ara sıra beni rahatsız ediyordu.Ben kimseye bunu anlatmadım, ama ablamın dikkatini çekmiş ve anneme anlatmış. Annem sinirli sinirli  evden çıktı . Nereye gittiğini az - çok tahmin etmiştim. Bende hızlıca otobüse binip geldim .Gelirken bir çocukla tanıştım.O da benle birlikte hastaneye geldi. Yoğun bakım kapısının önünde babamın yerde ellleri kanlı bir şekilede oturduğunu gördüm . Ona ne olduğunu sordum.İlk başta cevap vermedi sonra annemin kafasına vazo ile vurduğunu itiraf etti. Sinirle babamı duvara ittirdim yanım da olan çocuk sakinkeşmem için beni kantine indirdi . Bir müddet orda bekledikten sonra hemşirelerden biri hızla yukarı çıkınca bende arkasından gittim, anneme kötü bir şey oldu korkusuyla. Yoğun bakım kapısının önünde beklerken başıma inanılmaz bir ağrı girdi , gözlerim kararmaya başladı . Yanımdaki çocuğun anlattığına göre hemşirenin odasına beni götürürken bayılmışım.Uyandığımda loş bir odada kolumda serum vardı , hemşire odaya girdi ve ufak bir baygınlık hissi yaşadığımı söylediler . Bir 2 - 3 dakika sonra içeriye doktor girdi . Korkuyla bana annemin öldüğünü söyledi gerisini hatırlamıyorum. Zaten uyandığımda annemin yanındaydım . Daha doğrusu odasında, o gitti beni ,yanına almadan gitti ". Polis memuru biraz durdu ve düşündü, " Yanındaki çocuğun ismi neydi ? " . " Ateş Altan" . "Peki fiziksel özelliklerini hatırlıyor musun ?". " Mavi gözlü ve açık kumral saçlıydı ". Polis memuruna sanki bu isim ve fiziksel özellikler tanıdık gelmiş gibi duraksadı , ardından bana doğru yaklaşarak dudaklarını araladı " Bak Alev. Ne olduğunu biraz da olsa çözmüş gibiyim.Ama senin bu olay hakkında bana daha fazla bilgi vermen gerek " . Durdum ve düşünmeye başladım olayı her detayına kadar hatırlamaya çalıştım. " Babamın elinde benim boynumdaki kolyenin aynısı vardı ". Aklıma tek gelen detay buydu. " Peki doktorun sana son söylediği şeyden sonra ne olduğunu hatırlıyor musun ?" . Afallamış gibi etrafa bakıp hatırlamaya çalıştım ama gram aklıma gelmiyordu . O anda bir şeyler hayal meyal gözümde canlandı. " Sanırım  doktor bunu söyledikten sonra burnuma garip bir koku geldi, Ateş 'in en son" ne yapıyorsunuz !" diye bağırdığını hatırlıyorum . Gerisini inanın bilmiyorum" . Polis memuru şaşırmış ve aynı zamanda ciddi bir ifadeyle bana baktı . Kollarını göğsünde birleştirerek dudaklarını sakince araladı , "Peki şu bahsettiğin doktorun ismini falan hatırlıyor musun ?". " Yanlış hatırlamıyorsam üstünde Sinan Kılıç yazıyordu , hatta koyu kahve gözlüve siyah saçlı yaklaşık 30 - 40 civarlarında bir adamdı". " Tamam hastanede öyle bir doktor var mı araştıracağım . Bu ara da su ister misin ?" . O kadar yıpranmış ve bitkin haldeydim ki olur anlamında başımı salladım .Polis memuru odadan çıkarken kelepçelerimi açmayı da ihmal etmedi . Odada bir başıma kalmış başıma gelenleri aynı zaman da anneme olanları düşünmekten kafayı yemek üzereydim. Polis memeru içeri girip su bardağını önüme koydu. Suyu yavaşça içtim. "Teşekkür ederim" dedim sessizce . O ise rica eder anlamında kafasını salladı ve odadan yavaş adımlarla çıktı. Kalbimde taşımak zorunda olduğum yükler varmış gibi hissediyorum.Sanki kalbim camdanda biri onu öfkeyle kırmaya çalışıyor. İlk kalp kırılmamı o zaman yaşamıştım.Kalbim feci şekilde ağrımaya başlamıtı. Ya bu olanların  gerçekten tüm sorumlusu bensem, ya annemi ben öldürdüysem ve bana bir şeyler içirip bunu unutmamı sağladılarsa. Bu soruların hiç birinin cevabını bilmiyordum . Cevapları ne zaman öğrenirim onu da bilmiyordum. Tek bildiğim bir şey vardı , bu hayatımı zindan edecek bir durumdu . O an ilk defa bu kadar kalbimde büyük bir ağrı hissettim , kim bilir belkide ölümüm geliyordur,belkide annem beni yanına çağırıyordur . Ben bunları düşünürken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım , gece saat 11.30 olmuş . Saatlerdir bu odada tek başıma oturuyorum. Kafayı yiyecek gibi oluyorum. Acaba burdan çıkabilecek miyim ? Yoksa artık hayatımın geri kalanı hep burda mı geçecek.Kafamda tek bir soru vardı, ben gerçekten bir katil miydim .........Gerçekten annemin ölümüne ben mi sebep olmuştum, yavaş yavaş gözlerim kapanıyor gibiydi .Odanın içinde garip bir koku vardı ,bu koku tam olarak neydi ? Odanın içine uzun boylu ,siyah gözlüklü ve siyah şapkalı birinin girdiğini tam net olmasa da gördüm.
Gözlerimi açtım karşımda benden yaklaşık 4 - 5yaş büyüklüğünde biri duruyordu. Bu tam gözlerim kapanacakken odaya girdiğini gördüğüm çocuktu . Şaşkınlıkla sordum " sende kimsin ? Burası neresi?" .Arkasını dönmeden konuşmaya başladı ,"Cehenneme giden yoldasın tatlım " . Anlam veremeyen bir bakışla ona baktım, ne demek istiyordu . Ben nasıl bir belanın içine düşmüştüm ,hayatımı kim cehenneme çevirmeye çalışıyordu kim bilir . Ayağa kalkmaya çalıştığım sırada başım dönmeye başladı ve olduğum yere geri oturdum . " Gördüğüm kadarıyla işe yaramış , yakında daha iyi olacaksın tatlım. Buna emin olabilirsin". " Bana ne yaptın , nasıl daha iyi olacağım !" Bana doğru iyice yaklaşarak sinsi bir gülüş atarak saçımı okşamaya başladı ," şöyle anlatayım yakında delirmeye başlayacaksın hiç merak etme burda daha güvende olacaksın, o hapishane de ölmek mi burda kalıp delirip annenin hayalini kurarak mı yaşamak ? " Sinirle suratına tokat atarak konuşmaya başladım , " burda kalıp delireceğime ölmeyi ve annemin yanında olmayı tercih ederim!" Psikopatlar gibi gülerek bana baktı ve acınası bir bakış attı , "hâlâ burdan nasıl kurtulacağını ve kim olduğuMu tahmin ediyorsun değil mi ?" Başımı onaylar bir ifadeyle ona baktım . " Öncelikle ben Savaş Yıkıcı , burda ki görevim bana söylenenlerin hepsini eksiksiz yapmak . Duyduğuma göre müzik dinlemeyi çok seviyorsun . Sevdiğin müziklerle dolu bir MP3 çalar getirdim sana. Al bakalım şimdi burda usluca otur . Sakın yanlış bir hareket yapma . Aa bu arada unutmadan bu da kulaklığın iyi keyifler dilerim " . Odadan çıktığı zaman kulaklığı kulağıma taktım ve o şarkı ... Annemin bana küçükken söylediği şarkı ; " Geceye Yakışan Kadın "  şarkıyı dinlemeye başladım ,ağlayarak  , hıçkıra hıçkıra ağlayarak. Ardından  diğer şarkılar kulağımda yankılanmaya başladı . Terlemiş olduğumu hissettim. Ayağa kalktım ve aynadan kendime baktım , yüzüm kıpkırmızı olmuştu. Susadığımı fark ederek masadan bir bardak su aldım . Etrafımı net bir şekilde incelemediğimi fark ettim kapının hemen yanın da bir masa vardı, masanın çaprazında ufak bir yatak ve yatağın yan tarafında bulunan güzel manzaralı bir pencere . Tâbi ki kırılmaz camlı ve dıştan içerisi gözükmeyen bir pencereydi bu .Açmak için kulpu bile yoktu. Ben nereye gelmiştim, bu adam kim di hiç bir fikrim yoktu.Ben bunları düşünürken kulaklığımdan "Yak Gel" şarkısının çaldığını yenş fark ediyordum. En sevdiğim söyleri aynen şu sözler; "Yalnız aşkla dön gel, Yak gel bildiğin ne varsa sat gel gözüm yok para buldu yalnız sanadır bu hasretim , dön gel vaktimiz daraldı  zaten şu yalan dünyada gel  inadı sevdiğim" . Sözler kulağımda yankılanıyor bense ağlamaktan nefes bile alamıyorum, yatağa oturdum ve hayatımın yok oluşunu izlemeye başladım. Tüm bunlar tek günde olmuştu . Hayatım nasıl tek günde değişiyor, anlam veremediğim bir sürü soru vardı . Ayrıca bu çocuk benim en sevdiğim şarkıları berden biliyordu? Gerçekten kafam karışmıştı.Kim bana ne yapmak istiyordu, bana ne oluyor du , elimde neden bıçakla annemin ölüsünün yanında duruyordum. Şarkılar her geçen dakika daha çok ağlamama sebep oluyordu, şimdide "Gel" şarkısı çalıyordu ve bir anda kafama dank etti , Ateş neredeydi, o na ne olmuştu? Kafamda milyonlarca soruyla ağlamaya devam ettim.Kalbim paramparça olmuştu , bir insanın en hasas organı kalbidir . Kırılmaya müsaittir, kalbinizin en çaresiz kaldığınız anlarda yavaş yavaş parçalanmaya başladığını anlarsınız.İşte asıl kalbimiz o zaman kırılır , asıl o zaman parçalanır. Hani derler ya sevgilimden ayrıldım kalbimi kırdı ,hayatımı mahvetti,kalbimi yerinden söktü diye. O laflara inanmayın , şimdide en sevdiğim şarkı " Ölümle Yaşam Arasında  " . Sözleri söylemey başladım ,"Ruhumun ikiziymiş , tuttuğum ellerinin iziymiş,ecel gibi çağırıyor kabuslar beni gittiği gün içinmiş, ne güzel de kokun üzerime sinmiş,alev almış içim yana yana dinmiş , düşkünlüğüm deli gözlerine ,azabım inci gibi dizilmiş,  ölümle yaşam arasında bir çizgideyim ,onca lafın arasında küfür gibiyim, sanırım bitti barışamayız bundan sonra ,koca yılın anısını bir anda nasıl sileyim , yine yakama yapışır mı mesafelerin , canımı kimseler acıtamazdı senden fazla....." . Şarkı bittiğinde ben de bitmiştim, ağlamaktan harap olmuş bir şekilde kulaklığı çıkarıp bir köşeye attım. Hangi şerefsiz bir insanın hayatını piç etmek ister ki ? Ben  tamda bunu düşünüyorum. İçeriden konuşma seslerinin geldiğini fark ettim, dinlemek için ayağa kalkarak hafifçe kapıya yaslandım . Ses çok derinden geliyordu ama anlayabildiğim tek kelime Ateş'in adı oldu. Sanki onun sesine benzer bir ses duyuluyordu ama sesin kime ait olduğunu çıkaramadım.Kapı yavaşça açıldı, Savaş içeri girdi ve bir bardak su ile bir kase çorba getirdi , " al bakalım. Güzel güzel  yemeğini ye , sessizce burda oturmaya devam et .Sandığımdan daha akıllı çıktın , tebrik ederim . Böyle olmaya devam et canım ." Odadan çıkmadan önce kolunu tuttum, umursamaz bir tavırla bana döndü " beni neden burada tutuyorsun ? Lütfen soruma cevap ver, sana yalvarırım beni neden burada tuttuğunu söyle ." Gülümsercesine bana baktı sonra kolunu sert bir şekilde elimden çekti ve sanki sorduğum soru onu sinirlendirmiş olacak ki öfkeyle karışık bir ses tonuyla cevap verdi , " emin ol bunları düşünmek bile istemezsin.Zamanı gelince öğreneceksin ama şimdi sırası değil . Yerinde olsam o güzel yeşil  gözlerini cevap aramaktan  vazgeçmesi için ikna ederdim.Şimdi o kumral saçlarını güzelce topla ki yemeğin içine giripte saçların kirlenmesin.Bir daha da bana bu sorularla gelme yoksa seni denizimde boğulmaya terk ederim orman gözlü kız !" O bunları söylerken ben şok içinde onu dinledim."Denizimde boğulmaya terk ederim" derken gözlerini kast ettiğini anlamam 2 dakika mı aldı . Bu mavi gözlü çakma sarışın kendini ne sanıyordu ! Tam bir pezevenkti , sinir kat sayılarım yükselirken sakinleşmeye çalışıp yere oturdum. Öfkeyle kaseyi kapıya fırlattım ,ardından da bardağı attım. Kapı bu sefer daha sert açıldı ve çakma sarışın içeri girdi, " ne yaptığını sanıyorsun sen !" Ben sana uslu duracaksın demedim mi ! Öfkeyle ona doğru yaklaştım ve yanımda duran vazoyu duvara fırlattım ," uslu falan durmayacağım ,beni burada neden tuttuğunu öğrenmeden asla durmayacağım!" Aramızdaki mesafeyi iyice azaltarak yaklaştı " istersen bu dünyayı yık ama asla öğrenemeyeceksin .Öğrensen bile kalbine bir kazık sokarak seni o çok sevdiğin sürtük annenin yanına gönderirim. " Suratına bir tokat  attım ve onu hızlıca duvara ittim ,"  bana bak annem hakkında böyle konuşamazsın yoksa seni..." Lafımı bölerek bağırdı " yoksa beni ne yaparsın ! Öldürür müsün , çok korktum biliyor musun lütfen bana zarar verme .Bana bak Alev Akıncı o güzelim saçlarına ve gözlerine zarar gelmesini istemiyorsan ağır ol ! Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim !" Tam odadan çıkacakken daha yüksek bir sesle bağırdım , " ne yaparsın bir söylesene ya merak ettim ! "  Arkasını dönüp bana baktı ve beni kendine doğru iyice çekti . O lanet deniz mavisi gözlerini gözlerime dikerek konuşmaya başladı " bu aralar çoğu kız taciz ediliyor biliyor musun ?  Onlardan biri olmak istemiyorsan şimdi çeneni kapa ve yat uyu . Uyumaya ihtiyacın var , uyumadığın için bu haldesin zaten ! " Odadan çıktı ve kapıyı sert bir şekilde yüzüme kapattı , ne yapacaktım ben ? Hayatım bu yerde mi sona erecekti ? Yoksa bana yardım etmeye gelecekler miydi ? Kafam da onca soruyla yere oturdum . Kulaklığı kulağıma takarak uyumaya çalıştım . Bir kaç dakika boyunca öyle bekledim , müzikle uyuyamayacağımı anlayınca kulaklığı ve MP3 çaları bir köşeye fırlattım.Kafamı dizlerimin üzerine  koydum ,saçlarımın gözlerimden akan yaşla birlikte ıslandığını hissettim. Ne yapacağımı bilemiyordum, bir anda gözüm yanımda duran meyve bıçağına takıldı.O an aklımda tek bir plan oluştu, bileklerimi kesip intihar etmek. Gerçekten de aklımdan bir tek bu cümle geçti , bir yanım bunu yapmamı istiyor , diğer yanım ise güçlü olmam gerektiğini ve burdan bir şekilde kurtulacağımı söylüyor.Oysa bataklığın en dibine çekilmiştim bile , hayatım şimdiden kararmış kalbim tarif edilemeyecek şekilde kırılıp parçalara ayrılmıştı ve nasıl toparlanacağını bile bilmiyordu .Acaba  gerçekten tam şuan burada ölsem ne olurdu ? Bana yardım eden birisi olur muydu ? Yoksa ölümüme göz mü yumarlardı ? Bir keresinde pinterestte gezinirken bir söz görmüştüm " KAYBEDECEK BİR ŞEY KALMADI ...." bu söz tam da şuan benim için geçerli bir durumdu .Ailem benden nefret ediyor , ablam dediğim insan benim annemin katili olduğu düşüncesinde. Cidden tam buan da intihar etsem çok bir şey kaybetmem. Şimdi dersiniz "daha yaşın küçük , gençliğin ne olacak ?" diye düşünebilirsiniz. Ben gençliğimi zaten annem öldüğü zaman kaybettim . Hatta ben yaşamayı annem öldüğü zaman  yitirdim. Reynmen 'in" Yanılmışım" şarkısında; bedenim sağlam kalp parçalanıyor........bu şarkı sözü şuan ki durumumu net bir şekilde anlatıyor , bedenim sağlam ama kalbim parçalanıyor . Ruhum ve kalbim öldü zaten, bir tek bedenim sağ kaldı o da bir süreliğene ,yakında o da parçalanır ......

KIRIK KALPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin