Bölüm adı: Dayak
Sabah 6.18
Mustafa beni öldürecek kıvama getirmişti. Dinlene dinlene dövmüştü. İçine sine sine dövmüştü. Şimdi ben yerde yüzüm gözüm kan içindeyken mermerde bana ait olan kanımla bakışıyordum. Mustafa ise bir bacağını kendine çekmiş diğer bacağını uzatmış, sırtını mermere dayamış bana vurmaktan dağılan ellerine bakıyordu.
Saatlerce dayak yemiştim ama şuan tek bir soru sormak istiyordum Mustafa'ya. Fısıltı gibi "Kimden öğrendin?" diyebildim. 2 kelime gibi gözüküyordu ama daha fazlaydı. Kasılan karnımla yüzümü buruşturdum. Onun cevabı ise tek kelime olmuştu.
"Mamut."
Güldüm. Evet güldüm. Gülüşlerim kahkalara döndü. Ben güldükçe karnımda ki ağrılar arttı. "Benden nefret ediyorsun." dedim. Gözleri yerdeki kanıma ardından gözlerimin içine baktı. "Peki neden? Benim böyle biri olmam şu an neyi değiştirdi, eski benden farkı ne olacak?" diye sordum. Son gücümü de bunu söylemeye harcadım.
Bir şey demedi. Sustu. Sadece gözlerimin içine baktı ifadesizce. Kapı bir anda açılınca karşıya çevirdim kafamı zor bela. Kerem gözleri şaşkınlıktan ve korkudan kocaman açılmıştı. Bir anda bağırmaya başladı.
"Kaya abi, Kaya abiii!" görüş açımdan çıkmıştı ama sesi hala geliyordu. "Kaya abi kalk nolur, Kaya abi!" sonra Kaya'nın sesi yükseldi. "Kerem oğlum, noluyor sabah sabah?" diye merakla sordu. Yerimden kalkamadım sesini duyunca. Ne gücüm, ne takatim vardı zaten.
"Kalk abi, kalk." Sonra bakış açıma Kerem Kaya'nın bileğinden tutarak soktu. Yanımda oturan Mustafa hiç hareket dahi etmedi. Sadece karşında ki boş duvara bakıyordu.
Kaya'nın gördüğü manzarayla gözleri irileşti. "Lan!" diye bağırıp üzerime koştu. Saatlerdir dayak yiyip ağlamayan bedenim o yüzümü ellerinin arasına alınca gözyaşlarım süzüldü.
Önce yüzüme, sonra yerdeki kanlara, en sonda gözlerini Mustafa'ya dikti. İlk bir kaç saniye bir şeyleri yerine oturtmaya çalıştı. O sıra koğuştakiler gürültüden dolayı kapıya doluşmuştular bile.
Elleri yavaşça kafamı yere bıraktı. Sonra Mustafa'yı bir çırpıda kaldırıp duvara yasladı. Mustafa hiç bir tepki vermedi. "Bu yaptığın ne lan? Naptın oğlum sen, ha! Naptın?" Kaya onu yakalarından sarsarken konuştu, kesmedi yüzüne sert bir yumruk geçirdi.
Gözlerimi onlardan çevirip kapıya baktım. Tüm koğuş kapıdaydı. Kerem ağlıyordu. Yerden kalkmak istedim ama sağlam kemiğim kalmamıştı. Dolu gözlerimi sımsıkı kapadım. O sırada Kaya'nın bağırışmalarının arasında bir ses yükseldi.
"İbneymiş."
Sesler yine sustu. Gözlerimi daha da sıktım. Şuan bu durumda yerde olmak bana ağır geldi. Gözlerimi açıp da hiçbirinin gözlerinin içine bakamadım. Artık Salih abi yoktu, Fatih abi yoktu, Arslan yoktu, Kerem yoktu, en önemlisi artık Kaya yoktu.
Biri geldi yanıma gözlerimi açıp da bakamadım. Üzerime doğru eğilip "Çakır Abi." dedi ağlamaktan çatallaşmış sesiyle. Kerem'di. Sımsıkı kapadığım gözlerimden yaşlar süzüldü. O boynumda ağlarken bende ağladım.
En çokta acizliğime ağladım.
Sonra Kaya üzerime eğildi. Yani sanırım o eğilmişti. Kokusundan tanımıştım zira gözlerim hala sıkı sıkı kapalıydı.
Endişeli sesi kulaklarıma doldu. "Çakır, Çakır'ım.." fısıldar gibi konuştu. Sonra Kerem'e dönüp "Abicim koş Süleyman abiyi çağır." dedi. Adım sesleri uzaklaştı. Kaya'nın elleri yine yüzüme çıktı.
"Çakır aç gözlerini kurban olayım." Yalvarır gibi çıkan sesine gözlerimden yine yaşlar süzüldü. Bir et yığını gibi yerde yatan vücudum titreyerek ağladı.
"Hadi Çakır, lütfen aç gözlerini." Daha fazla dayanamadım, yavaş yavaş gözlerimi araladım. Kaya karşımda buğulu gözlerle bana bakıyordu, benim ona baktığım gibi.
"Kaya..." diyebildim sadece. Sonra gözlerimden tekrar yaşlar düştü. "Söyle yavrum, dinliyorum." Yaşlar daha çok gözlerime doldu.
"Hareket edemiyorum." diyebildim sadece. Sonrası biraz silikti. Kaya'nın gözünden bir damla yaş düştüğünde ben yine gözlerimi kapadım. Sanki bir daha açamayacakmışım gibi kapadım. Sonra sesler geldi, bağırışmalar duydum. Silik bir ses "Süleyman abi burda!" diye bağırdı. Yerden kaldırıldım biri beni kucağına aldı. Kaya beni taşırken benim canım o her adım attığında biraz daha yandı. Sesimi bile çıkaramadım.
𓋼𓍊
Gözlerimi yavaşça açtığımda önce beyaz tavan karşıladı beni sonra da beyaz duvarlar. Hastanedeydim, ölmemiştim. Neden ölmemiştim?
Geberip kurtulamamıştım yine. Yatağın sağ tarafındaki baskıyla kafamı o tarafa çevirmeye çalıştım ama boynuma giren acıyla inledim.
Boynunu değilde gözlerimi sağ tarafa çevirdiğimde Kaya'nın bedeni saldalyede, kafası yatağın ucunda uyuyordu. Her şey zihnime doluştu o an. Beni kucağında koğuştan çıkarıp ambulansa bindirmesini falan. Gözlerimi kendi vücuduma çevirdiğimde yer yer ezilmiş göğsüme baktım. Titrek bir nefes verdim.
Sol kolum alçıdaydı. Sağ elim Kaya'nın elindeydi. Tüm karın bölgem sargı beziyle sarılmıştı. Belimden aşağı örtülmüş örtüden dolayı bacaklarımı göremedim. O sıra Kaya kıpırdandı. Yavaş yavaş gözlerini açtı. Ben ise gözlerimi hemen kapadım. Anı bozmak istemedim.
Önce avucumun içini öptü sonra da kolumu. "Çakır, Çakır'ım, güzelim..." içim eridi o an. "Bir uyansan keşke, şu gözlerini tekrar açman için nelerimi vermezdim."
Bir süre sağ elimin parmaklarıyla oynadı. Derin ve sesli bir nefes aldı. Elimin üstüne gözyaşları düştü. Daha fazla dayanamayıp yavaşca gözlerimi açmaya karar verdim. Gözlerimi açarken "Kaya." diye mırıldandım. Ağlamaktan şişmiş gözleri şaşkınca bana baktı. Hemen gözlerini sildi.
"Çakır, uyandın.." dedi inanamıyor gibi sonra gözlerinden 2 damla yaş daha düştü. Hızla yüzümü ellerinin arasına aldı. Alnımı öpüp kapıya koştu. "Doktor, doktor uyandı." Tekrar yanıma geldi koşarak hala inanamıyor gibiydi. "Uyandın." dedi yüzümde minik bir gülümse oluştu. "Uyandım." dedim.
Sonra doktor geldi kontrol edip geçmiş olsun diyerek çıktı. Parıldayan gözleriyle yüzüme baktı. Yanıma gelip yatağın sağ köşesine oturdu ve elimi tuttu. Öylece yüzüme baktığında utandım. Gülümsemesi derinleşti.
"O olay.." diyip sustu. Yutkunma gereği duydum. Gözlerimi cama çevirdim. Vücudum kasıldı. "Umurumda değil." dedi. Gözlerimi tekrar ona çevirdim. "Ne?" dedim anlamayarak.
Derin bir nefes aldı. "Senin gay olman umurumda değil. Benim için hala Çakırsın. Çakırımsın." Sonda dediği şeyle gözlerim büyüdü. Gülümsedi. Ben şaşkınlıkla "Benden iğrenmiyor musun?" diye sordum. "O nasıl söz, nasıl iğrenirim senden ben." dedi. Sonra avucumun içini öptü. Ben şaşkınlıkla ona baktım.
"Yani sen şimdi benden iğrenmiyorsun?" dedim dehşetle teyit etmek ister gibi. Hafifçe gülümsedi. "Oğlum ben senden nasıl iğrenirim, sen benim hayatımda gördüğüm en güzel şeysin."
Gözlerim kocaman açıldı. Ona sarılıp omzunda ağlama hissiyatı doldu içime. Korkularım boşaydı. Benden iğrenmemişti, tiksinmemişti. Üstüne üstlük bana gördüğü en güzel şey olduğumu söylemişti.
Sağ elimi zar zor hareket ettirip boynuna çıkardım. Onu kendime doğru çektim.
"Kaya beni istemeyip, benden nefret etseydin asıl o zaman ölürdüm." dedim boynuna sarılan kolumla aynı anda. Onu rahat bırakınca alnını alnıma yasladı. İkimizde soluklandık orada. Kalbim maratona çıkmış gibiydi. Sevdiğim adam benden iğrenmemişti aksine beni böyle kabul etmişti. İçimdeki çorak topraktan umut filizleri baş göstermişti.
Tutunacak tek dalım Kaya'ydı..
evet aşkolar sınav haftasından mütevellit yazamamıştım. bence güzel bölümdü. sonunda güzel bir şeyler yaşanacak.. oy ve yorumu unutmayın<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çakır - GAY
Teen Fiction"Ben sanırım senden hoşlanıyorum." "Ne?" Hapishaneye giren eşcinsel Çakır ve koğuşundaki ülkücü Kaya.