25. Mektup

115 24 26
                                    

İyi okumalar...

^

Başımı koyduğum yastıkta biraz daha kaydırıdım ve karanlık tavana bakmaya devam ettim. O gün Fırat'ın babasının içeriden çıktığını öğrendiğimizden beri değişen tek şey Fırat ve davranışlarıydı. O gün bana öyle bir cümle kurduktan sonra bir daha asla adam akıllı konuşmadı. Açıldığı için sevinirken şimdi eskisinden de beter bir hâlâ bürünmüştü. İçimi kaplayan sıkıntıyla derin bir nefes verdim. Sevgili olalı çok olmuştu her anımızı dolu dolu geçirmiştik ve Fırat bana karşı gardını indirmeye başlamışken tekrar başa dönmüş olmamız beni epeyce yormuştu.

Şimdi onun yanında, onun yatağındaydım... Fakat Fırat bana sırtını dönmüş öylece uyuyordu. Saat 04:44 ve ben de dört saattir böyle yatmış bize ne olacağını düşünüyorum. Fırat tekrar eski haline geri döndüğü için babama Açelya'lar da kalacağımı söylemiştim. Yalan söylemiş olmakta beni bunaltsa da mecburdum. Babam rahat bir insan olsa da Fırat'ın evinde kalmama izin vermezdi.

Düşüncelerimden sıyrılıp yatakta yavaşça Fırat'a doğru döndüm. Kollarımı beline dolamak için uzattığımda benden uzaklaşarak ileriye doğru gitti. Gözlerim dolarken yataktan kalkıp üzerimdeki yorganı bir kenara attım ve odadan çıktım. Gözyaşlarım yanaklarıma doğru süzülürken hıçkırmamak için kendimi sıkıyordum. Ben bunu hak etmiyordum. Onu anlıyordum fakat bu davranışları çok ağırdı. Sürekli susup hiçbir şeyi bana anlatmayışını kaldıramıyordum. O benim kalbim, her şeyim, iki gözümdü. Ben her anımı ona anlatırken onun içindeki savaştan beni bir haber bırakmasına dayanamıyordum. Bir haftadır anlatmasını bekliyordum ama hiçbir şekilde anlatmıyor sadece susuyordu.

Balkonun kapısını açıp sandalyelerden birine oturdum.

Çok bunalmıştım.

Tamam, anlatmasındı... Ama böyle davranmasa olmaz mıydı? Ne kadar kırıldığımı görmüyor muydu?

Dudaklarım arasından kaçan hıçkırıkla elimi ağzımın üzerine kapattım. Her şey çok güzelken bir anda dağılmış olmamız beni mahvediyordu. Fırat'ı bu kadar çok severken bir hiçmişim gibi muamele görmek katlanamayacağım şeyler arasındaydı.

Elimi dudağımdan çekip başımı gökyüzüne kaldırdım.

Şimdi gelse yanıma... Sarılsa sımsıkı, nefesi saçlarımın arasına karışsa, üşüyen bedenim sıcaklığıyla tarumar olsa...

Ne zaman kapandığını bilmediğim gözlerimi açtım. Her güzel şey de böyle bir göz açmayla son mu buluyordu? Yoksa kitaplardaki mutlu sonlar gerçek miydi?

Balkonun kapısı açıldığında hızla yanaklarımı sildim.

" Zeliha, " dedi Fırat. Sesi soğuktu, hiç olmadığı kadar soğuk. Başımı çevirdim. Karanlıkta yüzü net gözükmüyordu.

" Efendim, " dedim normal tutmaya çalıştığım sesimle. Bütün kırgınlığıma rağmen sesim onu ne kadar çok sevdiğimi haykırıyordu.

Yanımdaki sandalyeye oturdu.

" Ağladın mı? " Diye sorduğunda sesi çok kısık çıkmıştı. Karşısına bakıyor olsa da ben ona bakıyordum. " Hayır, " dedim.

" Öyle mi? " Dedi bana bakmadan.

" Öyle. "

" Sesin titriyor. "

" Benim sesim hep titrer. "

Başını eğdi.

" Senin sesin bir bana titrer, Zeliha. "

" Evet, " dedim başımı önüme çevirirken. " Benim sesim bir sana titrer. "

MUCİZE | YARI TEXTİNG Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin