İpek
Bu gün maç günüydü ve maç biteli iki saat olmuştu, kritik bir maçta yenilmişlerdi, maçı izlemedim ama genelde skora bakıyordum, saat 1'i geçmişti ama uyumayıp onu beklemek istiyordum, genelde çok morali bozuk oluyordu, böyle şeylerde aklımdan çıkmıyor. Gelip gelmeyeceği hakkında hiçbir fikrim yoktu ama ne olursa olsun şu an gelmesini isterdim çünkü dışarıda sağanak yağmur yağıyor ve gök gürlüyordu, böyle şeylerden korkuyorum ve evde yalnız kalmak istemiyordum ama bu onun umurunda değil aslında geçen gün Alparslan'ın gönlünü almak için biraz iyi davranmaya çalışmıştı ama çocuk her şeyin farkındaydı ve benim yüzümden İsmail'e yaklaşmıyordu ve beni bir yandan korumaya çalışıyordu, erkekler bir yaştan itibaren kendilerini şımartıyorlar maalesef... Bir süre sonra uykuya dalmaya başladım, zaten yorgundum ve bu sessizlik benim daha da uykumun gelmesini sağladı....
- İsmail? Bacaklarımda hissettiğim ağırlıktan korkarak gözlerimi açtım, ama korkacak bir şey yoktu, ama şaşırmadığımdan emin değildim, çünkü o İsmail'di, yüzü vücuduma yaslanmış ve gözleri kapalı bir şekilde uzanmıştı koltuğa.
İ- Uyumak istiyorum.
- Buna bir itirazım yok, ancak burası bunun için doğru yer değil.
İ- Bu ne seni ne de beni ilgilendirir.
- Bu şekilde uyuyamazsın. Birincisi, kucağımda yatıyorsun ve ben rahatsız oluyorum. İkincisi, maçtan geldin. Bu iyi bir fikir değil ve olamaz da.
İ- Seni rahatsız etmek istememiştim. İsmail hızla kucağımdan kalkıp odaya ilerledi, acaba biraz kaba mı davrandım diye düşünsem de genel davranışları bundan farklı değildi, aslında eksiği değil fazlası vardı, ne kadar neden yaptığını anlayamasam da kanepeye uzandım, bu da çok uzun sürmedi, şu an canı sıkkındı, demek ki sabah gerginlik başlıyordu.
...
İpek
Kahvaltı hazırdı, masada eksik olan tek şey İsmail'di ve her an uyanmak zorundaydı çünkü normalde bu saatte izin günü olduğu için sporunu yapacaktı ama bugün normal bir gün değildi, ne de olsa dün gece kötü bir sonuçla eve girmişti. Kanepede oturmuş onun kalkmasını beklerken telefonu çalmaya başladı, dün gece burada unutmuş pek umursamadan kendi telefonumda geziniyordum ama bir süre sonra rahatsız olmaya başladım, ısrarla çalıyordu, önemli biri olabilir miydi? Yavaşça telefonunu elime aldığımda bakmaya başladım, ne kadar yanlış bir şey yaptığımı bilsem de mesajlar düşüyordu, sanırım futbol arkadaşları arasındaki bir gruptan geliyordu ama okuduklarıma göre konuşulanlar futbolla pek ilgili değildi. Telefonunu daha fazla karıştırmadan yerine koydum, sonuçta özel hayatından bana ne, beni ilgilendirmezdi, kapı açıldığında uyandığını gördüm, selam vermeden banyoya girdi, elinde havluyla, hızlı bir duş alacaktı muhtemelen.
İ- Kahvaltı yapmayacağım, spora geçiyorum.
- Ama kahvaltı yapmadan olmaz, odaklanamazsın, çok fazla önem verirsin sen bu konulara.
İ- Sana ne İpek, sana ne?
- İsmail, bir kere de insan sözü dinle? Ben seni düşünüyorum.
İ- İpek, bak zaten gerginim. Benimle uğraşma.
- Ya ne İpek be, ne İpek yeter ya! Düşünüyoruz olmuyor, düşünmüyoruz olmuyor, ne yapsın bu İpek daha, senin için canımı mı vereyim? Senin iyiliğini düşünüyorum, o kadar laf söylüyorsun, azıcık insan gibi davran bana, çok şey istemiyorum senden ben!
İ- Kapa çeneni, beni sinirlendirme! Ne yaptığım seni ilgilendirmez.
- Susmayacağım, yeter artık, bir yıl geçti, ben senin malın değilim, anla, ben senin oyuncağın falan değilim, biz evliyiz, senin karınım ben, bana karşı bu kadar duygusuz olma, benim de duygularım var, aptal! Bak beni istemiyor olabilirsin, anlarım ama en azından böyle yapma, canımı yakıyorsun.
İ- Hiçbir şey hissetmediğim ve asla hissetmeyeceğim bir kadına bakmam. Sen bir yabancısın İpek, sana karşı bir şey hissedemem, ailemin zoruyla evlendiğim birisin, kalbini kıracağımı en başından söylemiştim!
- Hissetme, senin sevgine muhtaç değilim ben!
İ- Emin misin, İpek?
- Kapa çeneni!
İ- Sen benim sevgime muhtaçsın İpek, benimle bu yüzden evlenmedin mi? Büyük şehirde yalnız olduğun için ailem sana acıdı, yazıktır dediler. Eğer onlar olmasaydı, sürünüyor olurdun!
- Sen en iğrenç adamsın ve senden nefret ediyorum... Gözyaşları ve hıçkırıklar içinde hızla yanından uzaklaştım, beni incittiğini ne kadar söylesem de bir darbe daha vurmuştu, hep iğneleyici sözler söylerdi, kısa ama dokunan sözler, söz konusu ben olunca asla dikkat etmezdi laflarına. Odaya gidip kapıyı kapattım ve kendimi odasının bir köşesine bıraktım, ellerim titriyordu sinirden, neden yaşıyordum ben? Suçum neydi, kime ne yapmıştım, bunları yaşıyordum, neden o kazada ölmedim, bunları yaşamaktan çok daha iyi! Arkamdan ağlayacağını düşündüğüm bir insanım bile yok, ben ne yapıyorum bu siktiğimin dünyasında!
...
İpek
Kendime ruhsuz bir şekilde makyaj yapıyordum, bu tür şeyleri sevmezdim çünkü genellikle kullanmazdım ya da çok az kullanırdım ama her zamanki gibi yapacaktım çünkü yine o kazandı. Onunla tekrar kavgaya tutuşmak ve iğrenç sesini duymak istemiyordum, yoksa her zamanki gibi onunla bir kukla gibi dolaşacağımın bende farkındaydım ve bu hiç hoşuma giden bir durum değil, birkaç takım arkadaşıyla yemeğe çıkacaktı ve eşleri de orada olacaktı. Ben bu tarz bir ortamı sevmiyordum daha doğrusu istemiyordum, o da beni yanında istemiyordu ama başka çaresi yoktu, doğal bir insan olmama rağmen diğer eşler daha şık ve ilgi manyağıydı ama ben öyle değildim, sonuçta bizde olmayan sevgiyi ne alabiliyordum ne de gösterebiliyordum.
İ- İpek çıkacak mıyız?
- Çıkıyoruz İsmail, yürü be!
İ- Biraz evliymişsin gibi davran.
- Sen hangi kocayla ne halt düşünüyorsun, gözünün içine bakmamı falan mı bekliyorsun? Bunu yeterince yaptım zaten, bundan sonra seni umursamamı bekleme, bir kaşık suya muhtaç olsan bile gözünün içine bakmam, sen beni çok yanlış anladın, canımı yakanın canını yakarım İsmail.
İ- Sakin olmaya ve seni görmezden gelmeye çalışacağım, bu yüzden bu boş lafları bıraksan iyi olur.
- Bu hikayenin sonunda bir kazanan olacak.
İ- Görüşeceğiz.
- Görüşelim.
...
İpek
Yemek çok keyifliydi, onu uzun zamandır ilk defa bu kadar mutlu gördüm ama bu benim dışımda her şeyle alakalı olabilirdi ama bu beni ilgilendirmiyor, biraz gülmesi önemli, benim insanlara verdiğim değer daha doğrusu İsmail'e verdiğim değer hak ettiğinden çok daha fazlaydı, o bile bundan rahatsız oluyordu, birine aşık olmadan nasıl bağlanabilirsiniz, inan bilmiyorum, üstelik bu kişi hayatınızı mahveden biriyse, belkide en büyük hatalarımdan biride buydu.İ- İpek ecza dolabında pamuk bulamadım, sende var mı?
- Bende var ama dolapta olması gerekiyordu, sorun ne?
İ- Pansuman yapılması gereken kanayan bir yaram var.
- Ben bakarım. Otur.
İ- Buna gerek yok, sadece pamuğu get-
- Kes sesini. Ecza dolabına gidip pamuğu bulduktan sonra yere attığı tişörtle hafif sinirli bir bakışla yarasına baktım, karnındaydı ve kanıyordu, yavaş yavaş pansuman yapmaya başladım, ne kadar dikkatli olsam da canı yanıyordu.
İ- Daha üç saat önce bir kaşık suya ihtiyacım olsa gözlerimin içine bakmazdın, hayırdır İpek?
- Sana olan nefretim bir yana İsmail, bir de sana verdiğim değer var ama sen bunu göremeyecek kadar kör, anlayamayacak kadar akıllısın.
————————